İddiaya göre, İbrahim
Şahin,
Yeşil, Pilot
Necati ve
JİTEM'in artıkları kendi ekipleriyle işbaşında. Yeni kılıf ise eski düşman yeni dost KCK/
PKK.
Yüzlerce
faili meçhul cinayete
imza atan
derin devlet ve onun çete örgütlenmesi JİTEM, uzun süre inkâr edildi. Ancak
Susurluk'ta ortaya çıkan
manzara mızrağın artık çuvala sığmayacağını gösterdi. Kamuoyunun faili meçhuller dönemiyle
hesaplaşma beklentisi, eski
Özel Harekât polislerinden Ayhan Çarkın'ın
itiraflarıyla yeni bir sürece girdi. Bu itirafların ardından önce 1994'te işlenen 4 cinayetin sorumlusu olduğu iddia edilen 5 Özel Harekât polisi Ayhan Akça, Uğur Şahin, Seyfettin Lap, Ayhan Özkan ve Enver Ulu tutuklandı. Adı geçen kişiler;
Sağlık Bakanlığı Müfettişi
Namık Erdoğan,
Altındağ Nüfus Müdürü
Necip Baskın, DEP
Ankara İl Başkanı Faik Candan ve Avukat Yusuf Ekinci
cinayetlerinden sorumlu tutuluyor. Kurban yakınları, kamuoyunu memnun eden bu gelişmenin arkasını bekliyor. Geçen haftaki bir tutuklama, devletin elindeki kirleri temizleme kararlılığını gösterdi. Lehine verilen
Adli Tıp raporlarına rağmen eski Özel Harekât şefi, kendi tabiriyle "Emniyet'in
altın çocuğu"
İbrahim Şahin tutuklandı.
Ergenekon davasıyla, devletin içindeki hukuksuzluklarla yüzleşen
Türkiye, şimdi 15 yıl önce kapatılan Susurluk dosyasını yeniden açıyor. İbrahim Şahin'in ifadesinde adını zikrettiği
Mehmet Ağar'a kadar uzanabileceği söylenen yeni süreç, pek çok eski siyasinin de başını yakacağa benziyor. Hatırlanacağı üzere, Susurluk cinayetlerinin, dönemin
cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in topladığı zirvede hükümet üyeleri ve siyasi parti liderleriyle tartışıldığı ve konu hakkında
tutanak tutulduğu ortaya çıkmıştı. Bu cinayetlerden biri 'Kumarhaneler Kralı' olarak bilinen Ömer Lütfi
Topal'ın öldürülmesiydi. Soruşturmayı yürüten
Cumhuriyet Savcısı Hakan
Yüksel, Topal'la ilgili
Beyoğlu 1. Ağır
Ceza Mahkemesi'nden gelen dosyada Demirel'in başkanlığındaki liderler zirvesinin tutanaklarını devam eden soruşturmaya
delil olarak eklemişti.
Dönemin başbakanı
Tansu Çiller'in 4
Kasım 1993'te ellerinde PKK'yı destekleyen iş adamı ve sanatçıların listesi olduğunu belirterek "Onlardan hesap soracağız!" açıklamasından sonra başlayan cinayetler, Susurluk'ta ortaya çıkan çete ve Ergenekon süreciyle yakından ilgili. O günlerde Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar,
Kocaeli Jandarma
Alay Komutanı ise Ergenekon davasının
tutuklu sanığı
Veli Küçük'tü. 67
Kürt iş adamı listesinin başında yer aldığı söylenen
Behçet Cantürk, şoförü ile birlikte 15 Ocak 1994'te
Sapanca yakınlarında öldürüldü.
Listede bulunduğu öne sürülen Fevzi Aslan ile Şahin Aslan, 28
Mart 1994'te,
Savaş Buldan ile
Hacı Karay 3 Haziran 1994'te, Medet Serhat ise 12 Kasım 1994'te katledildi. İbrahim Şahin, 13
Ekim 2011'de,
Behçet Cantürk öldürüldükten tam 17 yıl sonra zımnen de olsa söz konusu listenin varlığını itiraf etti ve şunları söyledi: "Ben Ayhan Çarkın'ın ifadelerini kabul etmiyorum. Kesinlikle Kürt iş adamları ve bürokratlarına yönelik bildiğim bir
ölüm listesi yoktur. Sadece şahsımda kimin getirdiğini bilmediğim, Kürt
Ulusal Meclisi (KUM) üyelerine ilişkin bir liste bulunmaktaydı. Bu kapsamda yurtdışına giden PKK'lılar ile toplantı yapan kişileri belirtir bir liste vardı."
Şimdi ne oluyor?
17
Nisan 1992'de
Kadıköy Çiftehavuzlar'daki hücre evine yapılan
baskında Dev-Sol üyesi üç kişi öldürüldü. 13
Ağustos 1994'te PERPA'da
DHKP-C'ye yönelik bir
operasyon yapıldı, beş kişi öldürüldü. Yargısız
infaz iddialarıyla dava açıldı, polisler
beraat etti. 2 Mart 1995'te MİT mensubu
Tarık Ümit kaçırıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
12 Mart 1995'te önce
Gazi Mahallesi'nde
kahve tarandı, bir kişi öldü, ardından çıkan olaylarda 17 kişi hayatını yitirdi. 28 Temmuz 1996'da
Ömer Lütfü Topal öldürüldü. 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen kazada
Abdullah Çatlı, sevgilisi
Gonca Us, polis müdürü Hüseyin Kocadağ öldü, milletvekili Sedat Bucak ağır yaralandı. Böylece siyasetçi,
mafya, polis üçgeni ortaya çıktı. 1996 ila 2011 arasında karanlık ilişki ağı önce 'özel timci' polislere, sonra
Veli Küçük,
Korkut Eken gibi isimlere, sonunda da Ağar'a (Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde cürüm işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturduğu ve örgütün yöneticisi olduğu iddiasıyla 14
Eylül 2011'de 5 yıl ceza aldı.) ulaştı. Burada anlatılan olayların hepsinde Susurluk çetesi zanlıydı. Az sayıda polis ve bazı sanıklar 1 ile 6 yıl
hapis cezası aldı. Mehmet Ağar dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra 2008'de hâkim karşısına çıktı. Susurluk davasından yıllar sonra Veli Küçük, İbrahim Şahin ve
Sami Hoştan, Ergenekon davasının sanıkları arasında yer aldı.
Türkiye'de 1991-1996 yılları arasında 1500 faili meçhul cinayet işlendi. Bir iddiaya göre, devletin MGK'da aldığı kararlar doğrultusunda
seri cinayetler işlendi. Bunların uygulayıcıları arasında dönemin
Emniyet Genel Müdürlüğü ve ardından
İçişleri Bakanlığı görevlerinde bulunan Mehmet Ağar vardı. Susurluk sürecinde ortaya çıkan isimlerin her biri doğrudan ya da dolaylı olarak diğerlerine bağlanıyor. Esasen Kürt meselesinden beslenen, ancak Türkiye'de gerçekleştirilen pek çok kaotik olaydan güç alan (
Gazi olayları,
Madımak katliamı vb.) derin ilişkiler ağı, 2011 yılına kadar ciddi manada soruşturulamadı. Ergenekon davalarıyla başlatılan, özel timcilerin tutuklanmasıyla hızlanan yeni süreçte unutmaya yüz tuttuğumuz isimler yeniden hatırlanacak gibi. İddialar, PKK'nın kuruluşunda Abdullah
Öcalan'ın yanında görülen ve hâlâ yaşadığı sanılan Pilot Necati'nin de önemli bir aktör olduğu yönünde. Hakkında 1970'lerden beri çeşitli iddialar dolaşan Pilot Necati'nin oğlu
İlker Kaya'nın geçen günlerde Emniyet'e başvurarak babasıyla ilgili bilgiler vermesi de bu gelişmelerin bir sonucu.
Öte yandan Yeşil kod adlı Mahmut
Yıldırım'ın etrafındaki çember de giderek daralıyor. Geçen yıl Ergenekon davasında verdiği ifadede İbrahim Şahin,
Mahmut Yıldırım'la Ankara'da görüştüğünü açıklamıştı. Aynı zamanda Yıldırım'ın adamlarının kısa süre önce Bursa'da A.S. adlı bir iş adamının fabrikasına "Mahmut ağabeyimizin selamı var." diyerek el koyduğu biliniyor. Bir 'hayalet' gibi gösterilen Yeşil'in hayatta ve işbaşında olduğunun önemli bir göstergesi, bu bilgiler. PKK'nın
yeni dönem eylemlerinde Yeşil adına hareket eden ekibinin aktif rol aldığı ileri sürülüyor. Aralarında yeşil pasaportlu resmî görevlilerin de olduğu ekibin, TAK üzerinden PKK'yla birlikte eylem yaptığı iddiası da, istihbarat birimlerinin izini sürdüğü bir başka veri. 90'larda Türk
İntikam Tugayı'nın (TİT) en önemli
hedefi olan PKK ve çevresinin şimdi onlarla
ittifak içinde olması, Çin devriminin önderi Mao Zedung'un 'Düşmanımın düşmanı dostumdur' sözünü doğruluyor. Peki, karanlık döneme damgasını vuran bazı şahsıların yolu nerde ve nasıl kesişiyor? Ortalardan kaybolup hayalet gibi aramızda dolaşan Mahmut Yıldırım, Pilot Necati, öldüğü söylenen itirafçı Mustafa Deniz gibi isimler ile İbrahim Şahin, öldürülen
Cem Ersever ile Devrimci Karargâh davasının tutuklu sanığı Hanefi
Avcı'nın yolları nerede ve nasıl kesişti? Bu isimlerin birbiriyle irtibatı neydi? Şu anda PKK'nın TAK adlı örgütlenmesinde barınan ve sayıları binlerle ifade edilen bu şahısların Türkiye'yi yeniden kaosa sürüklemek için ekiplerini sahaya sürdüğü istihbarat birimleri tarafından doğrulanıyor. Hedef ise, Ergenekon operasyonuna karşılık vermek. Devletin istihbarat birimleri de kendilerine 'kırmızı' adını veren hayalet adamların ekibini yakalamak için düğmeye bastı. Kimin öldüğü, kimin yaşadığı yeniden inceleniyor. Kısacası 'karanlık eller' ilk kez yeniden sorgulanıyor, itirafçılar ve kontrgerilla ekibi isim isim incelemeye alındı.
Kesişen yollar...
İşte isimlerin bilinmeyen yönleri ve karanlık yolun
kavşak noktaları.
Binbaşı Ahmet Cem Ersever JİTEM
Diyarbakır Grup Komutanı iken
Hanefi Avcı Diyarbakır Emniyet
İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapıyordu. İkisi Diyarbakır'dan tanışıyorlar, teşrik-i mesaileri de var. Mesela PKK itirafçılarının JİTEM'de istihdam edilmesini Ersever'e
teklif eden kişi Hanefi Avcı'ydı. Nitekim kendisi
İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü iken bazı itirafçıları İstanbul'a getirip kullandı.
Yeşil de bu ikisi ile Diyarbakır'da temasa geçti. Aslında kendisinin oyun sahası
Tunceli ve civarı. Ersever, Silopi'de bölük komutanı iken kurulan Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı çalışmaları sırasında Yeşil'le karşılaşır. Yeşil, Ergenekon sanığı
emekli Albay Arif Doğan tarafından Ersever ile tanıştırılır. Hanefi Avcı ile Cem Ersever'in yolu biri İstanbul'a diğeri Ankara'ya
tayin olduğu için ayrılır. Çok sıcak olmamakla birlikte arkadaşlıkları devam eder. Nitekim Cem Ersever katledildiğinde suikastı kimin yaptığını Hanefi Avcı da araştırmış ve Yeşil'e ulaşmıştı. Diğer yandan cinayeti önceden bildiği de ileri sürülmektedir. Burada
kilit isim olan itirafçı Mustafa Deniz çift taraflı çalışıyordu. Yeşil ile Ersever'in yolları da Ersever Ankara'ya tayin edildiği için ayrılmış, fakat
Musa Anter suikastı vesilesiyle Diyarbakır'da bir kere daha kesişmişti. Ersever, Yeşil'in yaptıklarından hoşnut değildi ve bu yüzden bir yol ayrımına girdiler. Ersever'in, bildikleri yüzünden Yeşil ve ekibi tarafından öldürüldüğü ileri sürülüyor.
İbrahim Şahin her zaman karmaşık bir kişilikti. Yeşil ile araları Çatlı yüzünden bozuktu. Şahin; Çatlı ile Yeşil bozuştuklarında Çatlı'nın yanında yer aldı. O tarihlerde Yeşil Emniyet'e ve JİTEM'e değil, MİT'e ve Mehmet Eymür'e çalışıyordu. Yeşil'in Şahin'i sevmemesinin bir sebebi de buydu. Ayrıca Mehmet Ağar'ın ekibinden (yani İbrahim Şahin ile aynı ekipten)
Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar tarafından yaptırılan bir işkenceye maruz kalır. Tabii, bütün bunlar Cem Ersever katledildikten sonra olur. Ancak daha sonra Yeşil ve İbrahim Şahin, Korkut Eken üzerinden buluşur. Eski düşmanlar dost olur ve 'Yeşil' hayalete dönüşürken ekibi İbrahim Şahin ile çalışmaya başlar. Yeşil'in nerede olduğunu bilenlerden biri de Şahin'dir. Hanefi Avcı'yı bu sürecin dışında tutmak mümkün değil. Çünkü aynı ekibin bir kısmı Avcı tarafından itirafçı olarak kullanılır. Özetle, İbrahim Şahin grubu ile Yeşil ve grubunun Ersever ilişkisi Şahin'in Diyarbakır'da bulunduğu 87-90 yılları arasında başlar.
Pilot Necati'nin bunlarla bir irtibatı yok! Hatta bazılarına göre Pilot Necati diye biri de yok. Pilot, 1969-76 yıllarının bir figürüydü ve kod adı olarak kullanılıyordu. Ayrıca 3 ayrı 'Pilot'tan söz ediliyor. Birinci iddiaya göre, Pilot,
THKP-C kurucusu Mahir Çayan'ın yüzbaşı olan Orhan Savaşçı ismindeki MİT'çi kayın biraderiydi. Savaşçı, Çayan'ın askerî cezaevinden kaçmasını organize etmişti. Aynı zamanda Çayan'ın Kızıldere'de ortadan kaldırılmasının müsebbibi olarak gösteriliyor. Çünkü hem Çayan'ı Kızıldere'ye sevk etmişti hem de o sırada İstanbul MİT Bölge Müdürlüğü'nde görevli Hiram Abas ve Mehmet Eymür'e Kızıldere'de olduğu istihbaratını vermişti. Nitekim Abas ve Eymür, Kızıldere'deki Çayan'ı
imha operasyonuna fiilen katılmıştı.
İkinci iddiaya göre Pilot Necati, Özel
Harp Dairesi'nde görevli Hava
Yüzbaşı İlyas Aydın'dı. THKP/C'nin
Hava Kuvvetleri Hücreleşmesi'nde Ankara grupları içinde çalışmış ve Mahir Çayan ile yakın temasları olmuştu. Önce Çayan ve arkadaşlarının cezaevinden kaçışlarını organize ettiği, sonra ihbar ederek imha edilmelerini sağladığı öne sürülüyor. Bu arada yurtdışına
Lübnan kamplarına kaçtığı, George Habaş
Filistin kamplarında THKO'lu Teslim Töre tarafından sorguya alındığı, devlet işbirlikçisi olduğu gerekçesiyle orada infaz edildiği ileri sürülüyor. 1975 yılında Doğu Devrimci
Kültür Derneği'nin (DDKD) Ankara gruplarıyla yani PKK'yı kuran çekirdek kadro ile görüldüğü ve toplantılar yaptığı iddia ediliyor.
Üçüncü iddiaya göre ise Pilot Necati, Ağrılı Necati Kaya olarak biliniyor.
Abdullah Öcalan'la Necati'yi tanıştıran Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden yine Ağrılı olan A. Ayhan'dı. Pilot Necati'nin bir
uçak kazasında öldüğü ileri sürülse de hem oğlu hem d
e devletin resmî makamlarınca bu konu kesin olarak teyit edilmiş değil. Çünkü Kaya'ya ait olduğu iddia edilen
ceset tamamen yandığı için kimlik teşhisi yapılamadı. Ancak son bilgilere göre Necati Kaya hâlen hayatta ve aktif olarak Yeşil'in ekibinde çalışıyor. Kaya'nın ismi Uğur
Mumcu suikastında gündeme gelmiş, PKK-MİT-
Asker arasında arabuluculuk yaptığı iddia edilmişti. Necati Kaya'nın öldüğünü net bir şekilde söyleyen tek kişi, Abdullah Öcalan. Oysa o kişinin, Öcalan CIA tarafından yakalanıp Türkiye'ye teslim edildiğinde uçağa kadar kendisine refakat ettiği ve "Merak etme, iyi bir cezaevinde kısa süre tutulduktan sonra serbest kalacaksın." dediği anlatılıyor. Ayrıca Kaya'nın Öcalan'a henüz idam cezası kaldırılmadan bunun gerçekleşeceğini söylediği iddiası bir başka detay.
Her ne kadar Pilot Necati üzerinde çeşitli senaryolar üretilse de, ismi geçen üç kişinin de hayatta olduğu, PKK'nın kuruluş aşamasında yer aldığı ve Öcalan'la irtibatlı olduğu biliniyor. Aralarından Orhan Savaşçı ve İlyas Aydın, (
Baki Tuğ da Aydın'ın öldüğünü söylüyor) radikal sol kökenli. PKK'nın kuruluşundan itibaren hem PKK ile hem de devletin derin güçleriyle birlikte çalışan Necati Kaya, siyaseten belirgin bir görüşe sahip olmasa da, 90'lardan itibaren yolu Yeşil'le kesişiyor. Ve hâlen o ağın içinde.
HAŞİM SÖYLEMEZ - AKSİYON