TÜM HABERLER VE VİDEOLAR İÇİN... TIKLAYIN
‘
Yetim kızı kendine evlat sayan
Muhammed. Ben de yetim bir kızım, beni yavrun kabul et. Beni yavrun kabul et. Beni yavrun kabul et.”
Türkçe Olimpiyadı’na katılan yüzlerce kişiye bu
şarkıyla seslendi Gigay Citta Acıkgenc. O ‘Yüzyılın
Felaketi’ olarak adlandırılan tsunami ve 9 büyüklüğündeki depremle sarsılan
Endonezya’nın Jakarta eyaletinden geldi
Türkiye’ye. Felaket, 290 bin kişinin ölümüne neden olurken birçok çocuğu da yetim bıraktı. O bu şarkıyı tüm yetim kızlar için seslendirdi; ama aklında tek bir kişi vardı. Aynı çadırı paylaştığı komşusu ‘Yetim Kız’.
Endonezya’da yaşanan felakette
küçük bir
kız çocuğu hem annesini hem de
babasını kaybetti. Sığındığı tek yer ise Türk okullarının deprem çadırıydı. Günlerce onlarla birlikte yatıp kalktı, onlarla yemek yedi. Ve o günden sonra küçük kız artık ismiyle değil de ‘Yetim Kız’ olarak anılmaya başladı. Türkçe
olimpiyatlarında şarkı dalında Yetim Kız’ı söyleyen Gigay Citta Acıkgenc, en çok da onun hikâyesinden etkilenerek söyledi bu şarkıyı. Aynı çadırı paylaştığı ve aynı ekmeği yediği Yetim Kız’a binlerce kilometre öteden Türkçe seslendi. Ve bu şarkıyla 24
ülke arasından ilk 12’de yer aldı. Dünyanın 83 ülkesinden gelen 355 öğrenciden sadece biri Gigay Citta Acıkgenc. Onlar dünyanın dört bir köşesinden Türkçe olimpiyatları için bir araya geldi. Irkı, dini, dili ayrı ayrı olmasına rağmen hepsi Türkçe ortak paydasında buluştu. Ülkelerinde gittikleri okullarda
yabancı dili Türkçe seçen bu öğrenciler, 4. Uluslararası Türkçe Olimpiyadı boyunca yarıştı durdu en iyi Türkçe için. Biz de bir hafta boyunca onlarla yatıp Türkçe ile kalktık. Bir an için bunların hepsi Türkçe mi konuşuyor diye şaşırabiliyorsunuz fakat gözünüzü ovuşturup etrafa şöyle bir baktığınızda bunun hayal değil gerçeğin ta kendisi olduğunu anlıyorsunuz.
Yemek yerken yanınıza gelip ‘afiyet olsun’ diye seslenenden tutun, çarpıştığımızda ‘sorry’ yerine ‘özür dilerim’ diyerek af dileyene, her sabah bizi gördüklerinde ‘nasilsiniz’ diyerek hatırımızı sorandan sandalyeyi kenara çekip ‘oturabilir miyim’ diye izin isteyenine kadar hemen hepsi her türlü inceliği Türkçe sergilediler yarışma boyunca.
"Yetim Kız" şiirini izlemek için tıklayın
Moldovalı Maksim’in çocuk sevmesi tam da bizimkine benziyor. Japonya’dan gelen küçük çocukları severken yanaklarını sıkıp ‘maşallah’ dedikten sonra ‘tü tü tü...’ demeyi dahi
ihmal etmiyor. Bunu neden yaptığını soranlara ise ‘Bilmiyorum ya yapıyorum işte’ cevabını veriyor. Bir hafta boyunca Türkçe için ter döken çocuklardan kimi şarkı, kimi hikâye ya da şiir, kimi de konuşma dalında göz doldurdu.
KORKMAYIN KORKMAYIN BEN YAMYAM DEĞİLİM!
Esmer teni, sim
siyah gözleri, elinde sopası ve ilginç kıyafetiyle bir anda sahneye attı kendini
Güney Afrikalı Khangelani Mhaleni. Sopasını sallayarak ‘Ey İnsanlık’ diye haykırdı tüm salona. Herkes neler olup bittiğini anlamaya çalışırken sopasını hafifçe indirdi yere. Sert ifadelerin yerini bir anda muzır bakışlar aldı. “Korkmayın korkmayın ben yamyam değilim.” diye seslendi herkese. İşte o andan itibaren salondaki merak, yerini alkış ve kahkahaya bıraktı.
Şiir dalında katıldığı yarışmada Ey İnsanlık şiiriyle ilk beşe giren ve jüriyi en çok etkileyen öğrencilerden biri oldu. Şovu da şiiri de akıllara kazınan Mhaleni (16)
Johannesburg Ufuk Koleji
Lise 2.
sınıf öğrencisi. Üç yıldır Türkçe konuşan Khangelani, tam bir Türkiye sevdalısı. Hatta her şeyi o kadar iyi öğrenmiş ki bir bakıyorsunuz sıra gecesinde bir bakıyorsunız çiğ
köfte partisinde. Kimi zaman Kara Tren türküsünü mırıldanıyor kimi zaman Barış Manço’dan şarkılar söylüyor. Mhaleni, Türk sanatçılardan en fazla
Yüksel Uzel’i beğeniyor. Yüksel Uzel’in Afrika’da yaşaması ve sık sık okullarını ziyaret ediyor olması onun h
ayranlığının ilk nedeni. Okuduğu şiirde onu en çok ‘İnsanlar aç susuz kimsesiz’ kelimesi etkilemiş. Bir de siyahın da beyazın da eşit olacağı
ahiret hayatını anlatması.
"Ey insanlık" şiirini izlemek için tıklayın
KENYALI WİNNİE’YE KASET TEKLİFİ
Winnie Ogao 12 yaşında Orta 1. sınıf öğrencisi. Fransızca ve Türkçe biliyor. Kenya’dan geldiği Türkçe olimpiyatlarına şarkı dalında katıldı. “Ayrılık” şarkısını seslendiren Winnie, “Anlamını çok iyi bilmesem de hisli bir şarkıya benziyor.” diyor. Winnie’nın öğretmeniyle birlikte seçtiği şarkınin
hazırlık aşaması Barış Manço’yu dinleyerek geçmiş. İlk beşe girenler arasında yer alan Winnie, şarkısını okuduktan sonra en ilginç teklifi alanlardan. Telaffuzunu ve sesini çok beğenen müzisyen jüri üyeleri Winnie’ye
kaset teklifi yaparak ailesinin
telefonunu istedi.
"Ayrılık" şarkısını izlemek için tıklayın
O teklifi düşünedursun başka bir Kenyalı öğrenci Lorraina Wakesho çoktan kaset çıkarmış bile. 12 yaşında kaset yapan ilk Kenyalı çocuk.
Kilise korosunda söyleyen Lorraina, Light Academy’nin 6. sınıf öğrencisi. Türkçeyi üç yılda öğrenmiş. Sezen Aksu’nun Sarı
Odalar şarkısına bayılıyor. Çok iyi bir sesi olmasına rağmen finallere kalamayan Lorainna, “Belki aynı ülkeden olduğumuz için birimizi seçmek zorunda kaldılar.” diyor.
Öğretmenleri Yasemin Tümer, yedi yıldır
öğretmenlik yapıyor. Beş yıl Ankara’da görev yapan Tümer, iki yıldır kendi isteğiyle gittiği Kenya’da çalışıyor. Eşi de Kenya’da Biyokimya öğretmeni olan Yasemin Hanım, Afrika’daki öğrencilerin Türkçeyi çok zor öğrendiklerini belirtiyor. Tümer, “ö, ü, ç” gibi harfler olmadığı için telaffuz konusunda çok sıkıntı çektiklerini ifade ediyor.
Tanzanya’da Türkçe öğretmeni olan Azad Boztaş da meslektaşına katılıyor. Ona göre buradaki öğrencilerin Türkçeyi öğrenmek istemelerinin tek nedeni öğretmenlerini sevmesi.
Çocukların Türkçe öğrenmesinin Afrika ülkelerinde çok zor olduğunu söyleyen Boztaş, “I harfini çıkarmak için bir sene çalışsanız yine yetmez.” diyor. Afrika’da okulların hızla yükseliş gösterdiğini belirten Tümer ise bir başka noktaya dikkat çekiyor: “Maddi durumları bir kısmının çok iyi, bir kısmının çok kötü. Fakat onlar buna rağmen her daim gülümsüyorlar. Bu beni çok etkiliyor.”
TÜRKÇE SINAVINDA ÖĞRETMENLERİNİ SOLLADI!
O Tacikistanlı Pervina Sodikova. Hocent Tacik Türk Lisesi 2. sınıf öğrencisi. Yaklaşık bir yıldır Türkçe konuşuyor. O kadar iyi konuşuyor ki Tacikistan’da en iyi Türkçe konuşan öğrencilerin katıldığı bir yarışmada ikinci olmuş. Dokuz öğretmen ve beş öğrencinin katıldığı yarışmada Türkiye’de ÖSS’de çıkmış 30 soru sorulmuş. Neticede 230 puanla Fen Bilgisi öğretmeni birinci, 220 puanla Pervina ikinci olmuş.
Pervina Tacikçe, Rusça,
İngilizce ve Türkçe konuşuyor. Türkçeyi konuşmakla da kalmıyor dilbilgisini bütün ayrıntılarına kadar biliyor. Ona “Türkçe’de en çok kullandığın kelime nedir?” diye sorduğumuzda duyduğumuz
cevap dilbilgisi bildiğinin bir kanıtı. “En çok kullandığım kelime ‘yani’ edatı.” diyerek bizi bir hayli şaşırtıyor. Onun hayali ise Türkçe öğretmeni olmak.
DEDESİNİN HİKÂYESİ ONA ÜÇÜNCÜLÜĞÜ GETİRDİ
Tamar Bara Toşvil’in hikâyesi ise hayli ilginç. Dedesi, yıllar önce
Gürcistan’dan Türkiye’ye gelir. Burada duyduğu bir şarkı onu çok etkiler. Gürcistan’a döndüğünde yaşadıklarıyla ilgili bir kitap yazar. Torunlarına ve çocuklarına kitabını
miras bırakarak bu dünyadan göç eder. Dedesinin kitaplarıyla büyüyen Tamar, bir gün hikâye yazmaya karar verir. Dedesinin hikâyesinden yola çıkarak ‘Şarkının Dönüşü’ isimli bir kompozisyon hazırlar. Türkçe olimpiyatlarının yapıldığını duyduğunda ise kompozisyonu hikâyeleştirerek gönderir yarışmaya ve finallere kalır. 17 yaşındaki Tamar Bara Toşvil (17) Gürcistan Özel
Demirel Koleji son sınıf öğrencisi. Hiç tanımadığı dedesinin kitabından etkilenerek yazdığı hikâye sayesinde üçüncü oldu. Dedesine
vefa görevini Türkçeyi öğrenerek yerine getirdi, üstelik uluslararası bir yarışmada dereceye girdi.
BİRİ ÇORUMLU BİRİ SİVASLI!
Kızılcahamam’daki Türkçe şenliğinde Tanzanya ve Çad’dan gelen iki öğrenci etkinliklerin gözdesi oldu. Biri kendini Sivaslı ilân ederken diğeri
Çorumlu oluverdi.
Yarışmanın Sivaslısı Çad’dan gelen Amal Nass Abdoulaye 11 yaşında. Fransızca,
Arapça ve Türkçe konuşuyor. Bildiği diller arasında en kolayının Türkçe olduğunu söylese de o ancak öğretmeni eşliğinde konuşabiliyor. Ülkede iç savaşın çıkmış olması derslerin iptal olmasına sebep olmuş. Türkiye’yi çok sevdiğini yalnız annesini çok özlediğini söyleyen Amal’ın ağzından bir anda “Benim annem, güzel annem, beni al kollarına.” şarkısı dökülüveriyor.
Tanzanya’dan gelen
Haşim Hilal Bhoki, Feza Koleji 4. sınıf öğrencisi. Siyah teni, bembeyaz dişleri ve giydiği
takım elbisesiyle dikkat çekiyor. Yaka kartındaki Tanzanya ibaresi onun için geçerli değil. O ille de Çorumluyum diyor başka bir şey demiyor. “Senin yaptığını Çorumlu yapmaz.” diye espri yapanlara sadece gülümsüyor. Aslında o neden Çorumlu olduğunu bile bilmiyor. Öğretmenlerinin birinden duyduğu Çorum, onun çok hoşuna gitmiş. O gün bugündür de hiç gitmediği Çorum, onun memleketi olmuş.
Nasreddin Hoca, Ali Baba ve Kırk Haramiler,
Keloğlan, Değirmenci oğlu ve Eşeği en sevdiği kitaplar. Nasreddin Hoca’ya çok güldüğünü söyleyen Haşim, kardeşlerine de Türkçe öğretiyor. ‘
Ulusal Sınav’ zamanı hiç tereddüt etmeden gelmiş Türkiye’ye. Ülkemizdeki ÖSS sınavına benzer bir sınavın olacağı Tanzanya’da arkadaşları gece gündüz sınavlara hazırlanırken o Türkçe yarışmasında ter döktü. İki üç ay öncesine kadar rüyalarını doktor, mühendis,
avukat olmak süslerken, şimdi gözünü Türkçe olimpiyatlarına ve Türkiye’ye dikmiş. Artık tek hayali var, o da Türkçe öğretmeni olmak.
HÜZÜNLÜ GURBETİ İLK DUYDUĞUMDA AĞLADIM
Yarışmanın başlamasına bir saat var. Elinde telefon, dilinde ‘Hüzünlü Gurbet’ şarkısıyla köşeye çekilmiş bir
genç kız dikkatimizi çekiyor. Yanına yaklaştığımızda ise Gürcistan’daki hocasıyla telefonda prova yaptığını söylüyor. Prova biter bitmez ise başlıyoruz konuşmaya. Adı Tamuna Malakmadze (15), konservatuarda okuyor. Şarkı dalında 24 ülkeden ilk 12’ye girdi, hedefi ise ilk 5’te yer almaktı. Tamuna çok kısa bir sürede, 1 haftada hazırlanmış yarışmaya. En iyi konservatuar Tiflis’te olduğu için bir haftasını orada öğretmeniyle birlikte geçirmiş. Sesini açmak için çeşitli yollar denemeyi ihmal etmeyen Tamuna, günde 4-5 zeytinin sese çok faydalı olduğunu söylüyor. Şarkısını öğretmeniyle birlikte seçen Malakmadze, Hüzünlü Gurbet’i ilk dinlediğinde oldukça etkilenmiş. En çok da ‘gurbet’ kelimesi içinde yer etmiş.
"Hüzünlü Gurbet" şarkısını izlemek için tıklayın
Dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyadı bu sene de onlarca hikâyeyi yanı başımıza getirdi. Türkçe yarışması için dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen öğrenciler, artık ‘Turkiş
kebap çok güzzel’ demek yerine Türkiye’de en çok döneri sevdiklerini düzgün bir Türkçeyle söylüyor. Hepsi de bir sonraki olimpiyatların hayaliyle yaşıyor şimdiden. Türkiye’den ayrılırken ‘görüşmek üzere’ diye vedalaştığımız öğrencilerden biri elimizi sımsıkı tutarak, “Dünya küçük, bir gün bir yerlerde muhakkak görüşürüz.” diyerek ayrılıyor.
10 YIL SONRA TÜM DÜNYA ÜLKELERİ TÜRKÇE OLİMPİYADINDA
Uluslararası Dil Öğretim Derneği dört yıl önce 17 kişiyle başlamış bu organizasyona. Daha sonra artarak devam eden sayı şimdilerde 83 ülkeye ulaşmış. Burkina Faso,
Irak,
Belarus, Çad,
Yemen,
Güney Afrika ve Endonezya gibi dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler Türkçe olimpiyatlarında en iyi Türkçeyi konuşmak için ter döktüler. Seneye 120 ülkenin, on yıl sonra da dünyadaki tüm ülkelerin yarışmaya katılması hedefleniyor. Uluslararası Dil Derneği Başkanı ve Türkçe Olimpiyatları Genel Sekreteri Orhan Keskin, amaçlarının her şeyden önce Türkçeyi sevdirmek, Türkiye’yi tanıtmak olduğunu söylüyor. Orhan Keskin’in tespitiyle yarışma ve olimpiyat vesilesiyle birçok alanda birbirleriyle yarışan, hatta savaşan ülkelerin çocukları Türkçe olimpiyatlarıyla dünyada barışın tesis edilmesine önemli katkıda bulunuyor.
YARIŞMADA HAFIZALARA KAZINANLAR
Moldovalı Maksim Betişör: Söylediği Memleketim şarkısıyla salonu en fazla coşturan isimdi. Hatta birçok kişi onun genlerinde taverna sanatçılığının yattığını düşünüyor.
Tanzayalı Haşim: Yarışma boyunca Çorumlu olduğunu iddia eden Haşim bir ilke
imza attı. Onun sayesinde sahte Sivaslılar ve sahte Urfalılar ortaya çıktı.
Yemek mönüsü: Kahvaltıda en fazla yenen yemek patates kızartması,
akşam yemeğinde ise
pilav oldu.
Ayran yok mu ayran: Güney Afrikalı öğrenciler yoğurdukları
çiğ köfte yanında ‘Ayran yok mu ayran’ diyerek herkesi kahkahaya boğdu.
Türk
baklavası: Tanzanyalı Haşim yediği bir baklava yüzünden midesini bozar. Baklavasıyla ünlü Hacıbaba Lokantası’nda önüne baklava gelince de ilk işi arkadaşına ikram etmek olur.
"İşte Sıra Gecesi..." İzlemek için tıklayın
Aksiyon