Gece evi basılıp ailesi ile
karakola götürülüp günlerce işkence görmüş. Meslekten atılıp 6,5 yıl hiçbir kamu işinde çalışmasına izin verilmemiş. Yıllar sonra
Danıştay kararı ile çok sevdiği mesleğine dönen Ay, şimdi referandumda o acı dolu günlerin hesabını sormak için referandumu bekliyor.
Türkiye'nin
demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen askeri
darbelerin binlerce
mağdurundan biri de 12
Eylül döneminde Diyarbakır'da görev yapan öğretmen
Ahmet Ay. Ahmet Ay öğretmen, yaşadığı acı günlerin öğrencileri ile darbeden birkaç gün sonra gittikleri
piknikteki bir
futbol maçı ile başladığını anlatıyor. O gün piknik alanına gelen karakol
komutanı ve askerlerle maç yapan Ay,
rakip takımda oynayan karakol komutanına çalım atmanın ve fileleri golle havalandırmanın bedelini gözaltına alınıp günlerce işkence görerek
ödemiş. Ardından da
sıkıyönetim komutanının emriyle memurluktan çıkarılmış. 6.5 yıl hiçbir kamu kurum ve kuruluşunda çalışmasına izin verilmemiş.
Askerlerin o yıllarda kendisi gibi binlerce kişiyi yok yere mağdur ettiğini belirten Ay, demokrasiye olan inancından dolayı darbecilerin bir gün
hesap vereceği umuduyla yaşadığını anlatıyor. Ay, "Düşünün dostane bir ortamda top oynuyorsunuz. Ve oyun gereği gol atıyorsunuz. Bunun cezasını da 6,5 yıl çekiyorsunuz. Üstelik gelip oyuna dahil olanlar seni cezalandırıyor. Bana ceza veren kişi benim gibi kamu görevlisiydi, tek özelliği cuntadan güç alıyor olmasıydı." diyor.
6-4 kazandıkları maçın bedelini 6,5 yıl çok sevdiği mesleğinden uzak kalarak ödediğini belirten Ay, o günlerde yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"
Öğretmenlerin öne geçmesini hazmedemeyen komutan, giderek sertleşti,
tekme atmaya başladı. Biz de, 'sayın komutan lütfen yapmayın' diye ricada bulunduk. Kısa süre daha oynadık, ben bir gol attım. Komutan sinirlenip maçı terk etti. 'Sen
akşam görürsün' dedi, gitti. Akşam karakol komutanı ile bir tim asker evimizi bastı. Beni ve ailemi karakola götürdüler. Karakolda gece 01'den 04'e kadar dayak-işkence devam etti. Bu sırada bayılmışım. Bir gün sonra hastaneye yatırdılar. Gece saat 12.00'den sonra hastaneden aldılar tekrar karakola götürdüler işkence yapmaya devam ettiler. Israrla, 'söyle ve anlat' diyorlar. Ben de anlatacak bir şeyimin olmadığını söylüyorum, tekrar dayak, tekrar işkence... Daha sonra
mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, kavuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Buna rağmen sıkıyönetim komutanlığının emriyle memurluk,
öğretmenlik yapamadım. 6,5 yıl yasaklı kaldım. 6,5 yıl boyunca hiçbir kamu kuruluşunda çalıştırılmadım. Daha sonra
ANAP iktidarı döneminde Danıştay kararıyla mesleğime döndüm."
"DEDEMİN FOTOĞRAFI HUMEYNİ'YE BENZİYOR DİYE BABAMI SÜRGÜN ETTİLER"
Ahmet Ay, askerlerin evlerinde yaptığı aramada duvarda asılı dedesinin fotoğrafını '
İran lideri Humeyni' diye
rapor ettiklerini anlatıyor. Bu raporun babasının
sürgün edilmesine yol açtığını kaydeden Ay, "Babam hemen
itiraz etti, 'bu benim babamdır' dedi. Bunun üzerine babamı farklı bir örgüte yakın olabileceği gerekçesiyle gözaltına aldılar. Benim ve babamın hiçbir suçu yoktu. Babam yıllarca imamlık yapmış tanınmış biriydi. Bingöl'ün Genç ilçesinin bir köyüne sürgün ettiler. Ömrünün sonuna kadar o köyde kaldı." diye konuştu.
Darbe döneminde cunta anayasası için yapılan referandumda Bingöl'ün yüzde 90 gibi farkla 'hayır' dediğini hatırlatan Ay, askerlerin bu sonuç nedeniyle babasını sürgün ettiğine inanıyor.