Gazetelerdeki köşelerinde yeni süreci yorumlayan yazarların büyük çoğunluğu bundan sonraki süreçte toplumu gerilimlerden zak tutacak bir tutum beklentisi içerisinde olduklarını vurguladı.
Gül'ün Çankaya'ya çıkışının
Türkiye için yeni bir fırsat olduğunu kaydeden
Milliyet Gazetesi yazarı Hasan
Cemal, "Bu fırsatın adı, Türkiye'nin siyasal korkularından sıyrılması, normalleşmesi ve demokratik olgunlaşmayı yakalaması olabilir." ifadesini kullandı.
Hürriyet Gazetesi
köşe yazarı Cengiz Çandar da
Abdullah Gül'ün Çankaya'ya taşınmasının, Türkiye'nin
vakit geçirmeden ayak basması gereken normalleşme sürecinin başlangıcı olduğunu ifade etti.
Milliyet Gazetesi köşe yazarı
Güngör Uras, Gül'ün
cumhurbaşkanı seçilmesini '
sermaye düzenden memnun' şeklinde yorumladı. "
İstanbul sermayesi ile
yabancı sermaye, Gül döneminde,
Cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasındaki uyum sayesinde hükümetin beğenilen icraatının devam edeceğine inanıyor.
Anadolu sermayesi ise Abdullah Gül'ü 'Anadolu insanı olarak' kendilerinden görüyor."şeklinde ifade etti. Gül'ün gerek başbakanlığı, gerek dışişleri bakanlığı dönemindeki performansı, AB'ye,
demokratikleşme sürecine yaptığı katkı ile Türkiye siyasetine damgasını vurmuş bir isim olduğunu kaydeden
Sabah Gazetesi Genel yayn Yönetmeni
Ergün Babahan, 'Çankaya'daki 7 yıllık hizmeti boyunca aynı çizgiyi sürdüreceğine emin olduklarını' dile getirdi.
Türkiye'nin temel hakların ve toplumun devletle bağının güçlendirecek bütün unsurların aynı anda ateşleneceği yeni bir döneme adım attığını belirten
Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Mustafa Karaalioğlu, Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanlığı'na taşıyan süreçte yaşananların da yeni dönemin referansları olacağını ifade etti. Türkiye'nin önünü açmak gerektiğini düşünen
Sabah Gazetesi yazarı
Aslı Aydıntaşbaş, "Gül'ün geçmişte verdiği demeç, fi tarihindeki
Meclis konuşması, eşinin başındaki
örtü, evlilik cüzdanındaki fotoğraf gibisinden teferruatla uğraşmak, bu ülkeye haksızlıktır." ifadesini kullandı. Milliyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali
Birand "Cumhurbaşkanlığı'na ilk defa farklı bir insan oturdu. 'Farklı' diye nitelenmesinin nedeni, toplumun bir bölümü gibi Laikliği bir ideoloji, hatta bir din gibi algılamaması.
Gül, Çankaya'yı herkese açabilecek ve herkesin Cumhurbaşkanı olabilecek niteliklere sahip bir devlet adamıdır" dedi.Halk tarafından seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olduğunu kaydedene Yeni
Şafak Gazetesi yazarı
Fehmi Koru ise sırf bu gerçeğin bile, yeni cumhurbaşkanına seleflerinden daha büyük sorumluluklar yükleyeceğini kaydetti.
Ali Bayramoğlu da Abdullah Gül'ü "toplumun cumhurbaşkanı olarak değerlendirdi.
Mustafa Karaalioğlu (Star)
"Türkiye yeni bir döneme adım atıyor. Demokrasinin, temel hakların ve toplumun devletle bağının güçlendirecek bütün unsurların aynı anda ateşleneceği yeni bir döneme...Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanlığı'na taşıyan süreçte yaşananlar da yeni dönemin referansları olacaktır. Yani, daha fazla
demokrasi ve millet iradesinin daha yaygın olarak tecelli edeceği bir süreçten söz ediyoruz."
Ergun Babahan (Sabah)
"Abdullah Gül, son dönem Türkiye siyasetine damgasını vurmuş bir isim. Gerek başbakanlığı, gerek dışişleri bakanlığı dönemindeki performansı, AB'ye, demokratikleşme sürecine yaptığı katkı, vurgulanması gereken hizmetleri. Çankaya'daki 7 yıllık hizmeti boyunca aynı çizgiyi sürdüreceğine, tüm toplumu kucaklayan bir çizgi izleyeceğine kuşkumuz yok."
Hasan Cemal (Milliyet)
"Abdullah Gül'ün Onbirinci Cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıkışıyla birlikte Türkiye siyasetinde yeni bir sayfa, hatta yeni bir dönem açılıyor. Bir fırsat yakalıyor Türkiye.
Bu dönüm noktasında bu fırsatın adı, Türkiye'nin siyasal korkularından sıyrılması, normalleşmesi ve demokratik olgunlaşmayı yakalaması olabilir.
Hayırlı olsun!"
Ali Bayramoğlu (Yenişafak)
"Bu çerçevede bakılığında Abdullah Gül,
seçim süreci ve meşruiyet itibariyle bugüne kadar görev yapan cumhurbaşkanları içinde toplumla en iç içe olan devlet adamıdır. Daha açık bir ifadeye "toplumun cumhurbaşkanı"dır."
Aslı Aydıntaşbaş (Sabah)
"Artık ileri bakmak, yapıcı olmak ve Türkiye'nin değişim ve demokrasi arzusunu okumak lazım. Bu noktada hala Cumhurbaşkanı Gül'ün geçmişte verdiği demeç, fi tarihindeki Meclis konuşması, eşinin başındaki örtü, evlilik cüzdanındaki fotoğraf gibisinden teferruatla uğraşmak, bu ülkeye haksızlıktır. Türkiye'nin önünü açmak bizlerin elinde."
Cengiz Çandar(Referans)
"Daha önce de birkaç vesile ile, bu köşede belirttiğim gibi, Abdullah Gül'ün Çankaya'ya taşınmasını, ben, "olması gereken"in olması, "
halk iradesinin yansıması", "demokrasinin gereği" gibi "şık" tanımlamalardan ziyade, Türkiye'nin vakit geçirmeden ayak basması gereken "normalleşme süreci"nin başlangıcı olarak kavrıyorum. Benim "normalleşme" diye gördüğüm ve baktığımın, önemli mevzilerde bulunan sayıları çok olmasa da, önemleri sayıları ile "asimetrik" olanlar bakımından "anormal bir döneme giriş" olarak görüldüğünü de anlıyorum."
Güngör Uras (milliyet)
"İstanbul'un büyük sermayesinin ve yabancı sermayenin bekleyişi, düzenin değişmemesi. Siyasi nedenlerle
kriz çıkmaması. Özelleştirme ve kamu varlıklarının satışının hızlandırılması. Cumhurbaşkanının veto hakkını kullanarak veya
Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak hükümetin icraatını engellenmemesi, alınmış kararların, sonuçlanmış ihalelerin bozulmaması.
İstanbul sermayesi ile yabancı sermaye, Gül döneminde, Cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasındaki uyum, hatta birliktelik sayesinde hükümetin beğenilen ve desteklenen icraatının devam edeceğine inanıyor.Anadolu sermayesi ise Gül'ün Cumhurbaşkanlığını değerlendirirken Kayseri'deki
aile yapısına,
yaşam tarzına bakıyor. Onu "Anadolu insanı olarak" kendilerinden görüyor."
Fehmi Koru (Yenişafak)
"Türkiye'nin 'halk tarafından seçilmiş' ilk cumhurbaşkanıdır o. Halk doğrudan seçmedi kendisini; ancak cumhurbaşkanı olmasının önüne çıkarılan engelleri tasvip etmeyenler, halkın büyük çoğunluğu, Abdullah Gül o makamda oturmadan tatmin olmayacağı işaretini verince, düğüm çözüldü. 11. Cumhurbaşkanı, ne yandan bakarsanız bakınız, halkın tasvibiyle seçilmiş ve yönlendirmesiyle makamına oturmuş biridir. Hiç kuşkusuz, sırf bu gerçek bile, yeni cumhurbaşkanına seleflerinden daha büyük sorumluluklar yüklüyor."
Mehmet Ali Birand (Milliyet)
"Tarihi bir olaya tanıklık ettik.Türkiye Cumhuriyeti'nin, sembolik açıdan en önemli makamı sayılan Cumhurbaşkanlığı'na ilk defa farklı bir insan oturdu."Farklı" diye nitelenmesinin nedeni, toplumun bir bölümü gibi Laikliği bir ideoloji, hatta bir din gibi algılamaması. "Farklı" olmasının nedeni, dini değerlere, yukarıda işaret ettiğim laik kesimden daha fazla önem vermesi. Ona "dinci" diyemeyiz, ancak bazılarımız işi öylesine abartıyorlar ki, neredeyse karşılarında Bin Ladin'i görüyorlarmış gibi davranıyorlar."