Abdullah Gül'ün milletle uzlaştığını, bu nedenle bir
kriz beklemediğini söyleyen
TESEV Başkanı
Can Paker "
AK Parti'nin Gül'den vazgeçmesi, birilerine taviz verilmesi anlamına gelir" diyor..
* Sizce Cumhurbaşkanlığı seçimindeki en önemli faktörler neler ?
Benim işim, gözlemci olarak
analiz yapmak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde sanki iki tane karşılıklı güç rol oynuyor. Bu konu, her halükârda, Abdullah Gül'e ve partinin beraberce düşünmesine bağlı.
* Abdullah Gül aday mı peki?
Birbirine zıt iki karşılıklı durum var. Birincisi Abdullah Gül adaydır. Önceki
Meclis'te, bu Meclis
cumhurbaşkanını seçemez, AK Parti seçemez vs denildi ve sonunda hukuksal önlemlerle seçime gidildi. Şimdi artık tekrar seçime gitme argümanı kalmadı. MHP'nin "ben Meclis'e girerim" demesiyle de hukuksal bir sorun kalmadı ortada.
* AK Parti sizce Cumhurbaşkanlığı konusunda bir yol ayrımında mı?
AK Parti yüksek oyla
iktidara geldi ve oyların bir kısmının da Gül'ün cumhurbaşkanı seçtirilmemesine duyulan tepkiden geldiğini anketler ortaya koydu. Böyle bir ortamda AK Parti'nin 'Gül'den vazgeçiyoruz. Yerine başkasını koyuyoruz' demesi, işin başlangıcıyla çelişkiye düşülmesi, birilerine taviz verilmesi ve niye bu tavizin verildiğinin sorgulanması anlamına gelir. Bu işin bir tarafı. Yani seçimlerden önceki durumla şu andaki durum arasında bir fark yok. Abdullah Gül niye aday olmasın? Korktular denir, seçimler demek ki önemli değil anlamına gelir.
BAŞTAN UZLAŞSAYDINIZ
* İki tez var demiştiniz konuşmanın başında. Birbirine zıt ikinci tez nedir öyleyse?
Öteki tezde ise deniyor ki 'Biz yeni bir anayasa yapacağız. Bu anayasa ile birlikte Cumhurbaşkanlığı yetkileri özellikle de tayinlerdeki kısılacak. Yani cumhurbaşkanının, üniversite rektörlerinin tayini, valilikler,
Danıştay, belki yüksek bürokrasiyle ilgili yetkileri kaldırılacak deniyor.
* Yetkileri törpülenmiş bir cumhurbaşkanı profili çizdiniz...
Öyle. Demek ki Cumhurbaşkanlığı temsili bir duruma geliyor. İcra ile igili bir yetkisi kalmıyor. O zaman şu tez ortaya çıkar. Abdullah Gül, bu kadar yıllık deneyimli bir siyasetçi,
Dışişleri Bakanlığı'nı çok iyi götürmüş bir politikacı. Dolayısıyla sadece temsili boyutu kalmış, yetkileri alınmış bir Cumhurbaşkanlığı'na gelmesi onun ziyan edilmesi olur ki doğru değildir. Dolayısıyla diyebilirler ki biz buna uygun bir cumhurbaşkanı seçelim, Gül'ü de yerinde bırakalım. Memleket hayrına Gül aktif görevde kalsın. Ama bir tezdir, uzlaşma değil. O zaman birinci tezdeki zıtlıktan kurtulmuş oluyoruz.
* Siz önümüzdeki süreci Türkiye'nin nasıl tamamlayacağını düşünüyorsunuz? Uzlaşma olmaz ve seçime gidilir mi peki?
Türkiye bir daha seçime gitmez. Zaten muhalefet bunun böyle olacağını, Meclis'e gireceğini söyleyerek belirlemiş oldu. Ben uzlaşma lafını da sevmiyorum. Yoksa ne demek germek? Niye uzlaşmıyorsunuz gibi sorular. Madem uzlaşacaktınız, baştan uzlaşsaydınız ya! Ben bir kriz beklemiyorum, Cumhurbaşkanlığı seçimi belirlenen süre içinde Türkiye'de gerçekleşir. Gül uzlaşmadı diyorlar. Kimle uzlaşmadı? Milletle uzlaşmış, daha ne olacak?
İSTEK Mİ, KRİTER Mİ?
* Uzlaşma kültüründen ne anlıyorsunuz ?
Uzlaşma kültürü demokrasilerde azınlıkların temsil edilmesine yol açacak karara katkı mekanizmaları kurmaktır. Belirli azınlıkların isteklerini yerine getiremediğin zaman yıllar içinde daha büyük problemlere yol açacağını herkesin bilmesi lazım. Uzlaşma kültürü demokrasinin bir parçası. Ama uzlaşma seçilmişler arasında olur, uzlaşma seçilmişler ile atanmışlar arasında olmaz.
* Sizce hangi kriterler Cumhurbaşkanlığı için yeterlidir ?
Anayasada yazılanların dışında bir kriter düşünülemez, yoksa antidemokratik olursun. Deniyor ki öyle bir kişilik olsun ki, Türkiye'nin bütün kesimlerini içine alıp, kucaklayacak biri olsun. Bu kriter mi istek mi bilmiyorum. Bana istek gibi görünüyor. Ben kriterden şunu anlıyorum: Olmazsa olmaz! Ayrımı iyi yapmak lazım. İstek iyi bir şey, ortamı rahatlatır, cumhurbaşkanının veto ettiği ya da kabul ettiği şeylerin kamuoyunun rahat kabulünü getirir ama bu bir kriter değil.
* İktidar ve muhalefet Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda uzlaşmalı mı ?
Bir partinin tek başına cumhurbaşkanını seçmeye gücü yoksa diğerleriyle oturur ve sorar.
Ama tek başına yetkisi varsa, yapacağı şey fikir almaktır. Fikir almak uzlaşmak değildir.
SABAH