Krizi unutturacak sırlı anahtar

İlahiyatçı Hakan Zafer, dünya ile birlikte Türkiye'yi de etkisi altına alan ekonomik krizin için saklı uhrevi fırsatı yazdı.

Krizi unutturacak <b>sırlı anahtar</b>

İnsanın hayra yönelmesi yoğun irade isteyen bir iştir. Fiziki ve aklî zorlanmaları ile kabullendiği iyiliğin fıtrata yerleşememesi durumunda bu görüntüdeki iyilik anlayışını tesir altına alacak birçok etkenle karşılaşabilir. İyilik düşüncesi veya cömertlik ahlakı bireyde yeme, içme ve uyuma gibi kişiye ait hale gelmemişse en küçük daralmada kaybolurlar. Kişi ekonomik olarak dara düştüğünde ilk olarak kendisini bu darlıktan kurtarmanın yollarını iyiliklere harcadığı imkânlarını kesmekte görüyorsa bu yüzeysel ve içe mal olmamış bir tavırdır. Kişinin derununa işlemeyen böylesi bir durum ihlâs ve samimiyetten yoksun olacağı gibi yarın divanda tartıldığında kişiyi hiç de memnun etmeyecek bir sonuç doğurabilir. Hâlbuki cömertlik ve sahavetteki ana ölçü keyfîlik değil, hak sahiplerine vermemiz için mal ve imkânı bize bahşedenin bizden beklentisidir. Bu ise bollukta da darlıkta da kendilerine verilen malın içinde emaneten gönderilmiş olanın yine aynı merci tarafından belirlenmiş ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Elbette kişinin bolluk zamanında yaptığı cömertlikle darlıkta ( daha güncel tabirle krizde ) yapacağı cömertlik bir değildir. Burada unutulmaması gereken mühim nokta; miktarı ölçü olarak kabul edenin biz insanlar olduğudur. Yoksa Allah için samimi duygularla zamanında yerine ulaştırılmış bir arpa tanesi bazen okyanuslar kadar pahaya ulaşabilir. Bir kutsi hadise göre ise Allah’ın darlıkta verenden daha çok hoşnut olduğu anlaşılır. “Allah cömert zengini sever ama cömert fakiri daha da çok sever.” Esas olan verme niyetidir. Olunca verme son derece normal olduğu gibi yokken hâla bu niyeti devam ettirme bu duygunun kaynağının ne derece samimi olduğunun göstergesidir. “Onlar, bollukta da, darlıkta da infak ederler, öfkelerini yenerler ve insanlardaki haklarından bağışlama ile vazgeçerler. Allah, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran 134) Hem insanlar ekonomik veya başka türden krizlerde başta her şeye hükmü geçecek Allah’a yönelmeli ve başa gelen musibeti onunla olan münasebetlerindeki kusurlarında aramalıdır. Böyle bir arayış kişiyi kusur ve günahlarından kurtaracağı gibi bağışlanmayı da devamında getirir. Nitekim kısa bir süre önce Papa bile bu yönde kaygılandığını ifade etmiş ve durumu ancak “ilahi ikaz” olarak nitelendirebilmişti. Kur’an’a göre bu tür kriz esnasında Allah’tan yardım dileyenlerin evvela uyması gereken bir şart vardır. “Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed 7) Kriz anları insanların vicdanlarına değil daha çok korkularına hitap ettiği için pek çok kimse bu süreyi ekonomik tedbirler alarak geçirirler. Fakat işin seyri bu tedbirlere nereden başlanıldığıyla doğrudan alakalıdır. Aslında büyük bir dua olan iyilik düşüncesi ve cömertlik bu tür sıkıntı anlarında yapılmayacaklar defterine ilk sırada yazılırlar. Elbette gayet insanî olan bu çekingenliği anlamak mümkündür. Fakat başta iyilikleri yok edecek bu tür korkuların kişiyi rahata ulaştırmayacağı muhakkaktır. Allah kendisi namına iyilik ve cömertlikte bulunan kimselerin içini rahata erdirecek müjdeyi Kur’an’da çok net bir biçimde vermiştir. “Mallarını Allah yolunda harcayıp da arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında has mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur, üzüntü de çekmeyeceklerdir.” (Bakara 262) “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vâdeder. Allah herşeyi kuşatan ve herşeyi bilendir.” (Bakara 268) Hem insan kendini mülkün asıl sahibi zannettiği içindir ki hayra harcadığında endişe altında kalır. Kişi bu sahiplenme ve temellük duygusunun engellerini ancak bu türlü duygulardan arınarak aşabilir. Mala mülke en yakın, görünürdeki zahirî sahibidir. Ancak asıl sahibinin emanetçisi olduğunu unutturan da bu mala yakınlığıdır. Aşçı çorbayı kepçesiyle insanlara dağıtır. Kepçe çorbaya aşçıdan elbette daha yakındır. Şimdi kepçe çorbaya aşçıdan daha yakındır diye çorbanın sahibinin kepçe olduğunu nasıl iddia edemezsek insanın da görünürde sahibi olduklarının asıl sahibi olduğunu söyleyemeyiz. Bu yönüyle hayra ve iyiye harcayan kimse için yine bir teneffüs penceresi açılır. Çünkü o hem sahiplenme gibi bir aldanmışlıktan kurtulur hem de emanet olarak kendine verilenleri de yerine ulaştırmanın mükâfatına erebilir. Karun’un aşırılıkları karşısında kavminin ona yaptığı nasihatteki harika bir düsturu Kur’an bizlere de ölçü olarak verir. "Allah'ın sana verdiğinden harcayarak ahreti gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara iyilik et.” (Kasas 77). Buna göre iyiliğin de ölçüsü vardır. Mağdur olmama esas olduğu gibi Allah’ın rızkı temin etmesinden de endişe bir o kadar yersizdir. “Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır." (Hud 6) İyilik düşüncesine sahip kimselere kriz bir bahane olmaktan çok fırsattır. Hem ekonomik musibetin derinleşmesinin önüne geçmenin –kanaatimce- yegâne sebebidir. Önceden atılmış adımların krize rağmen tamamlanması, verilmiş sözlere vefa ve güvendirilmiş gönülleri hayal kırıklıklarına uğratmamak bana kalırsa krizi en hafif atlatmamız için Allah’ın inayetini celbedecek sırlı anahtarlardır. Hakan ZAFER-İLAHİYATÇI
<< Önceki Haber Krizi unutturacak sırlı anahtar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER