Devlet aklını arama çabası
Üst düzey devlet görevinde bulunmuş isimler ayda iki kez toplanıp, memleket meselelerini görüşüyorlar. Tespit ve önerilerini başbakan ve cumhurbaşkanlarına iletiyorlar. Bunun adı Encümen-i Daniş. Tam da 'bizim köklü devlet geleneğimize uygun' bir mekanizma.
Keşke toplantı sonuçlarını iletme geleneğini AKP döneminde de sürdürselerdi. Eminim, bu mekanizma Gül ve Erdoğan'ın devleti daha çabuk tanımasına yardımcı olurdu.
Ergenekon'la ilgili son tartışmalar '
toplum zihniyetindeki devlet algısını' aşındıracak boyutlara geldi. Dünyanın böyle bir zamanında, Türkiye'nin bu kadar kritik döneminde bu zararı telafi edemeyiz.
'Derin devlet' kavramına olağanüstü derecede olumsuz bir anlam yükleniyor. 'Derin devlet' sözü 'önce markalaştırıldı', sonra 'negatif bir algılamaya' malzeme yapıldı ve en sonunda tüketildi.
Gündelik hayattaki kullanımı değil, yüksek
siyaset sahasındaki anlamına göre ya
derin devlete yeni bir çerçeve çizilmeli ya da yeni bir kavramsallaştırmaya gidilmeli.
'Akil devlet' denilerek bir deneme yapılmış, makul görünüyor. Ama öncelikle konunun 'esas içeriğine' bakalım. Böylece yasadışı oluşumlar, devlet içinde çöreklenmiş illegal yapılar v
e devlet imkanını kendi çıkarları için kullanan çete üyeleri ile 'ne olacak bu memleketin hali?' endişesine karşılık fikirsel düzlemde
üretim yapanları birbirinden ayırabiliriz. Sistem, '
temiz derin devleti işletmenin' bir yolunu bulmak zorunda.
BÜYÜKANIT: 'KEŞKE DERİN DEVLET OLSA'
Yaşar Büyükanıt'a, henüz
Kara Kuvvetleri Komutanı iken yaptığımız görüşmede, 'derin devlet var mı?' diye sormuştum. 'Derin' bir iç geçiren
Yaşar Büyükanıt, 'keşke olsa ama maalesef yok. Olmasını çok isterdim' demişti.
Büyükanıt sonra devlet
sistemi içinde yapılan pek çok hatayı örnek gösterip, 'derin devleti olan bir ülkede bu olaylar yaşanır mıydı?' diye devam etmişti. Büyükanıt'ın o günkü sözleri ve vurguları dün gibi gözümün önünde...
Evet, devletlerin içinde 'fikir üreten gruplar' vardır. Bunlar 'eyleme dönük değil', 'strateji kurmaya yönelik' gruplardır. Anlıyoruz ki; Encümen-i Daniş böyle bir yapı. Ülkenin geleceğine ilişkin
projeksiyon yapan, deneyimli isimlerden oluşan geniş bir yelpaze. Her devletin böyle 'fikir üretimlerine' ihtiyacı var.
Amerika, on binlerce düşünce kuruluşuyla o açığı kapatıyor. Eski ABD Başkanları,
emekli askerler, kıdemli akademisyenler düşünce kuruluşları içinde çalışıyorlar, konferanslar veriyorlar, uluslararası organizasyonların içinde ciddi sorumluluklar üstleniyorlar.
Günlerdir ABD televizyonlarında eski Başkan
Jimmy Carter,
Gazze saldırılarıyla ilgili yaptığı girişimlerini anlatıyor. 'Tecrübe kolay kazanılmadığı' için gelişmiş ülkeler 'kendi değerlerinden yararlanmanın yollarını' arayıp buluyorlar.
Tarihte, 600 yıl boyunca hüküm sürmüş
Osmanlı İmparatorluğu, gücünü devlet kadrolarını bizzat yetiştirmesinden sağlamıştı. 'Devlet adamı yetiştirmek, devlet aklını canlı tutmakla' mümkün olur. Osmanlı, Enderun gibi kurumlar vasıtasıyla kendi kadrolarını yetiştirecek sağlam sistemler kurmuştu. Devlet aklına kolay ulaşılamaz ki.
DEVLET AKLINDAN DEVLET ADAMINA
Kafamdaki derin devlet algısı, 'devlet aklını arama' çabasını yansıtır. Halkımız, tarihsel koşulların etkisiyle 'kerim devlet, ceberut devlet, devlet ana, devlet
baba' gibi kavramsallaştırmalar yapmış. Her toplumun devlet düşüncesi de kendisine özgüdür ve birbirinden farklıdır. Televizyonlarda, gazetelerde aydınlarımız geçmişten taşıdıkları kişisel travmalarını yansıtan yorumlarla derin devlet okumaları yapıyorlar. Bu nasıl bir devlet düşmanlığı böyle!
Çetelerle savaşa sonuna kadar
evet, devletin içinde yasadışı oluşumlara karışanların temizliğine tam
destek ama 'böyle bir tarihsellik içinde devletin bu kadar da yıpratılmasına onay vermek' mümkün mü?
Devlet yasalarla kurulmuş, çerçevesi hukukun kurallarıyla çizilmiş ve toplumsal hayatın zorunlu bir aygıtıdır. O, 'gücünü yasalara bağlı olmasından' alır. Çeteleri, suikastçıları, bombacıları devletle organik bağı varmış gibi göstermek devlete en büyük darbeyi indirir. Birtakım suç örgütlerini devletin asli yapılarıymış gibi nitelendirmek, sonuçları kestirilemeyecek kadar tehlikedir.
O suçları işleyenler bireylerdir, çete gruplarıdır. Onların devlete sızabilmiş olmaları ya da görev yaparken hukuk dışına çıkmaları, görevlerini suiistimal etmeleri, devleti aşan bir
iktidar kurma arayışına girmeleri suçtur. Hem de 'aslında devlete karşı işlenmiş suç.' Onlar bunu 'devlet için yaptıklarını iddia etseler bile...' Devlet hukuktur. Şimdi burada titiz ve ciddi bir ayrım yapmanın tam zamanı... 'Devletin esas derinliği' kurumsallaşmış, yerleşmiş, kendini müesses kılmış derin bir düşünüşün ve uzun ufuklu bir aklın yansımasıdır. 'Devletin gerçek derinliği karanlık değil, aydınlıktır.' Ona ihtiyacımız var.
İSMAİL KÜÇÜKKAYA - AKŞAM