'
Veli Küçük neden her taşın altından çıkıyor?'
Radikal gazetesinin özel haberi..
Veli Küçük (ortada)
Alparslan Arslan'la (soldan ikinci) göründüğü fotoğrafın gerçek olmadığını iddia etti; ancak fotoğraf, baskından önce yayımlanmıştı.
"
Hrant Dink, 5-6 ay önce Veli Küçük tarafından birkaç kez
telefonla tehdit edildiğini anlattı. O zaman biz çok üzerinde durmadık. Çünkü, yüzlerce tehdit alıyordu.
Ama kendisi Veli Küçük'ün tehditlerinden, diğer tehditlere göre daha fazla tedirgin olduğunu söyledi." Bu sözler, Hrant Dink'in
avukatı
Erdal Doğan'a, aşağıdakiler ise AGOS'un yazarlarından gazeteci Aydın Engin'e ait:
"Şişli'de Hrant'la birlikte, üzerimize bozuk paraların atıldığı, tükürüldüğü, küfürler edilip, saldırının her çeşidinin yaşatıldığı yargılama sırasında, Küçük de Kemal Kerinçsiz ekibiyle birlikte
mahkeme salonundaki yerini almıştı."
Veli Küçük ve çevresinden gelen tehditlerin boyutunu, Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink de, son derece net cümlelerle şöyle anlatıyordu:
"Ağabeyim, 'Küçük mahkemeye geldi ve huzurumuz kalmadı' dedi. Bu ülkenin
demokrasi tarihini bilen insanlarız. Küçük'ün ne demek olduğunu da biliriz, Kerinçsiz grubunun da.
Ağabeyim, '
Adres gösteriliyorum' diyordu. En ciddiye aldığı grup da Küçük'ün grubuydu. Küçük'ten doğrudan e-
mail ya da telefon yoluyla tehdit gelmiş değil. Kendini devlet sanan kişilerin bu tür hatalar yapacağını düşünmek mümkün değil. Şu net ki; iki grup üzerine yoğunlaşıyordu: Küçük ve Kerinçsiz. Kimin kimi organize ettiğini bilmemiz mümkün değil. Ama Küçük, ortaya çıktığında işin ciddiyetini anladık. Küçük'ten sonra kurşun gelebilirdi ve geldi."
Emekli olduktan sonra 'kızıl
elma' koalisyonunun gerçekleştirdiği
eylemler ve
Danıştay saldırısını tertipleyenlerle ilişkisi nedeniyle
gündeme gelen Veli Küçük'ün adı, şimdi de Hrant Dink'i tehdit ettiği iddiasıyla anılıyor. Küçük, hakkındaki tüm iddialar gibi Dink'i tehdit ettiği yönündeki iddiaları da reddetti. İşte Veli Küçük'e, yıllar sonra, "Devlet emir verdi ben de yaptım. Ben vatanı için kendisini feda etmiş bir insanım. Uyduruk kayduruk iddialara
yanıt vermem.
Hayır, bir kere ben suçlu değilim ki
savunma yapayım" dedirtecek eylemleri:
Çatlı ile görüşme
Veli Küçük'ün görevde olduğu sırada, devlet,
mafya,
siyaset üçgeninin
kilit ismi
ülkücü Abdullah Çatlı ile son telefon görüşmelerinden birini yaptığı
savcılık incelemeleri sırasında belirlendi. Fakat Küçük, ne çağrıldığı
TBMM Susurluk Komisyonu'na gitti, ne de hakkında adli bir
soruşturma açılabildi. Ancak savcılığın yaptığı suç duyurusu üzerine iddiaları araştırmak üzere üç generalden oluşan bir
komisyon kuruldu. Turhan Bedirhan, Cahit Balcı ve
Yaşar Ilık'tan oluşan
generaller heyeti araştırma sonucunda Veli Küçük ile ilgili bir suç unsuruna rastlamadı. Küçük araştırma heyetine verdiği ifadede, Abdullah Çatlı,
Sami Hoştan ve
Sedat Peker gibi isimlerle, 'istihbarat temini için' konuşmalar yaptığını söyledi. Oysa Küçük, daha sonra Sedat Peker tarafından kurulan 'öztürkler.com' adlı ırkçı internet sitesinin açılışına katılacak ve bu ilişkilerin 'istihbarat temininden' daha fazla olduğunu gösterecekti. Küçük, Peker'in verdiği davette, "Türk birliği mutlaka tecessüs edecektir. Asil Türk milletinin yolu Tanrı Dağları'ndan, Ergenekon'dan geçecek. Globalleşmeye ve
Avrupa Birliği'ne karşı değiliz. Ancak onurluca girmek istiyoruz. Yalvarmayacağız" diyordu.
Veli Küçük'e Türkiye'nin mevcut sınırlarının yetmediği de biliniyor. Küçük, açık
destek verdiği Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı tarafından düzenlenen bir toplantıda, "Benim Atatürk'ümün çizdiği
Misak-ı Milli hudutları içerisinde Musul-
Kerkük,
Halep, Karaağaç, Dedeağaç var" diyordu. Küçük, bununla da kalmıyor, "
Kürt Turan'dır. Kürt Türk ırkıdır" diyerek, Kürtlerin olmadığı görüşünü savunuyordu.
Yeşil'in telefonu
Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu'nda Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'a ait olduğu belirlenen 0542 214 50 21 numaralı cep telefonunun, o günlerde
Giresun Jandarma Bölge Komutanı olan
Tuğgeneral Veli Küçük adına kayıtlı olduğu tespit edildiği yazıldı.
JİTEM kurucusu olarak bilinen Veli Küçük ile JİTEM
tetikçisi Yeşil arasında ilişki bulunması yadırgatıcı bir durum değildi. Ayrıca söz konusu telefonun Abdullah Çatlı'nın yanı sıra Susurluk skandalındaki pek çok isim tarafından arandığı da ortaya çıkmıştı. Bu telefon ilişkisi, Veli Küçük'ün Çatlı dışında diğer Susurlukçular ve özellikle Yeşil ile bağlantısını kesinleştiriyordu. Küçük
Kocaeli İl Jandarma
Alay Komutanı olduğu sırada bu
bölgede kullanıldığı tesbit edilen bu telefondan, öldürülen Ömer Lütfü
Topal'ın kumarhanelerinin de defalarca arandığı belirlenmişti. Telefonun Kocaeli'nde kullanıldığı dönemde, '
Adapazarı-
İzmit-
Sapanca' üçgenindeki Kürt işadamlarına yönelik suikastlar meydana gelmişti. Küçük'ün görev yaptığı bu dönemde mafyacılarla sıkı ilişkilere girdiği, tetikçi Doğan Erşahin'in de
jandarmanın elinden kaçırıldığı resmi raporlara yansıyan bilgiler arasında. İlginç olan bir diğer tesadüf ise, suikast kurbanı Hrant Dink'e geçen yıl Bursa'dan gönderilen tehdit mektubunun altında 'Ahmet Demir'
imzasının bulunmasıydı. Ahmet Demir'in, Yeşil'in sahte adlarından biri olduğu biliniyor.
JİTEM hep reddedildi
Veli Küçük'ün, Güneydoğu'da çok sayıda
faili meçhul cinayetin altında imzası olan JİTEM'in kurucusu olduğu iddia ediliyor. JİTEM, köy koruculuğu sistemini Güneydoğu'ya yerleştirirken, Veli Küçük'ün Giresun'a
tayin edilmesi, Karadeniz'in koruculuk sistemiyle tanışmasında belirleyici oldu. JİTEM'in '
davadan dönenleri' affetmediğine ilişkin en çarpıcı örnek ise Cem Ersever'in öldürülmesiydi.
Hizbullah adlı örgütün lideri
Hüseyin Velioğlu ile de ilişkisi olan Ersever,
emekli olduktan sonra basına açıklamalar yapmış, bunun üzerine de 4
Kasım 1993'te Ankara'da jandarma bölgesinde cesedi bulunmuştu. Ersever cinayetinin olağan şüphelisi ise Veli Küçük'ün yakın adamı olan Yeşil'den başkası değildi.
Ermenistan'a karşı
Veli Küçük'ün görevdeyken
Azerbaycan'da Ermenistan'a karşı kontrgerilla örgütlenmesine gittiği iddiasının tanıkları da kısa bir süre önce ortaya çıktı. Azerbaycan'da Ebufeyz Elçibey döneminde kısa bir süre
İçişleri Bakanlığı yapmış olan Siyavus Mustafa'nın yeğeni Turhan A., "Ben Veli Küçük'le, MHP'de yer alan Türklerle birlikte ilk kez dayım ile yaptıkları görüşmede karşılaşmıştım" dedi. Turhan A., Küçük'ün Azerbaycan'da bulunma sebebini açıklarken de, "O Ermenilere karşı Türkleri örgütlemek için geliyor ve Azerbaycan'dan bazı kişileri Türkiye'ye götürüyordu" diyecekti. Veli Küçük, Azerbaycan'a olan ilgisini emekli olduktan sonra da kesmedi. 2004'te Almanya'nın Köln kentinde, 2005'te de İsveç'in
Stockholm kentinde yapılan Azeri toplantılarına katıldı. Küçük, daha sonra bu kongrelere katılış nedenini de "Ben Dünya Azerbaycanlılar Kongresi'nin Türk Dünyası Genel Sorumlusuyum" diye açıkladı.. Veli Küçük'ün 2000 yılında Giresun'a Topal Osman heykelini diktirme çabası da hayli ilginçti. Topal Osman Ağa, Ermeni tehcirinin namlı isimlerinden biri olduğu için Veli Küçük'ün ilgisini çekmişti.
Kerinçsiz ile kol kola
Veli Küçük, emekli olduktan sonra Hrant Dink'in 301'den yargılanmasının baş aktörlerinden olan
Hukukçular Birliği Başkanı Kemal Kerinçsiz ile defalarca aynı karede yer aldı. Küçük, Bilgi Üniversitesi'nde düzenlenen Ermeni Konferansı'nda katılımcılara yumurta atanların da öncüsü olan Kerinçsiz'le birlikte 3
Nisan 2005'te de 'Türk Ordusu'na destek eylemi'ne katıldı. Asıl olarak
Şemdinli soruşturmasına adı karışan dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı
Org.neral Yaşar Büyükanıt'ı desteklemek için düzenlenen eylemde, emekli paşalar, boz kalpaklı muharip gaziler ile birlikte yürümüştü. Kerinçsiz ve Küçük ikilisi, 9 Nisan 2005'te de
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal beye destek yürüyüşünde de yan yanaydı. Her iki eylemde de adı Danıştay baskınına karışan
Muzaffer Tekin de vardı. Tekin'in Veli Küçük'ün elini öperken fotoğrafı gazetelerde yayımlandı.
Danıştay tetikçisi ile yan yana
Ama asıl
bomba, Veli Küçük'ün Danıştay baskını tetikçisi
Alparslan Arslan ile birlikte çektirdiği fotoğraftı. Bu fotoğraf Azadiya Welat adlı haftalık
Kürtçe gazetenin 494. sayısında yayımlandığında henüz Alparslan Arslan'ın adı Danıştay cinayetine karışmamıştı. İsveç'in Stockholm kentinde Azerbaycan kongresinde çekilmiş olan bu fotoğraf, Veli Küçük tarafından "O günlerde bıyıksızdım, fotoğraf montaj" diye reddedilmeye çalışıldı. Fakat bu fotoğrafın yer aldığı, haftalık Azadiya Welat'ın 31
Mayıs-6 Haziran 2005 nüshası ile Ülkede
Özgür Gündem gazetesinin 2
Ağustos 2005 tarihli nüshası arşivlerde duruyor.
Kızıl Elma'nın mimarı
Küçük'ün emekli olduktan sonra 'vatansever' kuvvetleri bir araya getirmeyi hedefleyen girişimlerde de oldukça etkili olduğu biliniyor. Küçük'ün 'Kızıl Elma' diye bilinen milliyetçi koalisyonun mimarı olduğu bilgisi Prof.
Toktamış Ateş tarafından ortaya atılmıştı. Kızıl Elmacılar, aralarında Hrant Dink, Elif
Şafak,
Orhan Pamuk gibi aydınların yargılandığı 301 davalarında çeşitli provokasyonlara imza attıkları gibi, Ermeni konferansına
yumurtalı saldırı düzenlemişler ve '6-7
Eylül Olayları Sergisi'ni basıp dağıtmışlardı. Öte yandan Küçük'ün 'Kızıl Elma
Koalisyonu' çerçevesinde yakın ilişki sürdürdüğü
Ülkü Ocakları Başkanı
Levent Temiz'in Ermeni meselesinde mazisi hiç de
temiz değildi. Levent Temiz 26
Şubat 2004'te bir grup ülkücüyü de yanına alarak, 'Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in Ermeni akrabalarını' yazan Hrant Dink'in yönettiği AGOS gazetesinin önünde
protesto eylemi yaptı. Temiz, eylem sırasında, "Hrant Dink, bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir" diyerek açıkça tehdit savurdu. Bu tehditleri nedeniyle Levent Temiz hakkında dava açıldı. Küçük'ün 'milliyetçi' faaliyetlerinin MHP lideri Devlet Bahçeli'yi bile kızdırdığını, www.ulkucu.org adlı internet sitesinin yayın danışmanı olan Dr.
Muhsin İdikut Kadıoğlu açıkladı. Kadıoğlu, Bahçeli'nin "İki emekli devlet görevlisi, milliyetçileri yönlendirmeye çalışıyor" dediğini aktardıktan sonra, bu kişilerin "
Korkut Eken ve Veli Küçük" olduğunu söyledi.
Hrant Dink'e tehdit
JİTEM'den, Susurluk skandalına, Kerinçsiz ile eylem birliğine kadar her taşın altından çıkan Küçük'le ilgili son iddia, Dink suikastının ardından ortaya atıldı. Avukat
Erdal Doğan, müvekkili Dink'in Küçük tarafından tehdit edildiğini, en çok da bu tehditten etkilendiğini söylüyordu. Dink, birkaç kez yaşanan bu tehditleri Doğan'a aktarmış, ancak herhangi bir şikâyette bulunmamışlardı. Veli Küçük bu iddiaları yazılı bir açıklamayla reddetti. Küçük açıklamasında, tehdit iddialarını, "Danıştay saldırısında sahneye konulan oyunun tekrarı" olduğunu öne sürdü. Küçük açıklamasında Dink'i tanımadığını iddia etse de, aralarında Dink'in de bulunduğu üç AGOS yazarıyla ilgili "
Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" davasına müdahil olmak için dilekçe vermiş, ancak 16 Mayıs 2006'da Şişli 2. Asliye
Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada bu talebi reddedilmişti. Müdahillik taleplerinin reddinin ardından aralarında
Yücel Sayman'ın da bulunduğu
sanık avukatları "Sizi izliyoruz" diye tehdit edildi.
Bir şube de Trabzon'da
Küçük'ün emekli olduktan sonra eski
İstanbul Valisi
Erol Çakır ve eski
Narkotik Şube Müdürü Nihat Kubuş ile kurduğu Stratejik
Güvenlik Koruma ve Eğitim adlı şirketin bir şubesinin de Dink suikastı sonrasında hayli tartışılan Trabzon'da bulunması, başka bir ilginç tesadüfe işaret ediyor. Küçük,
Sabah gazetesiyle yaptığı bir söyleşide her şeyi devlet istediği için yaptığını söyleyip şöyle konuşmuştu: "Hiçbir zaman amatörce çalışmadım. Devletim dedi ki, şu görevi yap! 'Emredersin' dedim, yaptım. Tutturmuşlar JİTEM diye... JİTEM diye bir kuruluş yok!
İstihbarat Gruplar Komutanlığı vardı. Devlet bana, 'istihbarattasın' dedi. Pişman mısın dersen; hayır, gene aynı şeyi yaparım. Devletime karşı görevimi yaptım."
Radikal