İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesindeki duruşmada
savunma yapan
Veli Küçük'ün
avukatı Taciser Ülkü Ilıca, ''
Hrant Dink'in ölümünden sonra DTP ile
PKK ve DHKPC'li gruplarca topluca şikayetler yapılarak, müvekkili ile diğer
sanıklardan Kemal Kerinçsiz'in
hedef haline getirildiğini'' öne sürdü.
Küçük'ün 15 yıldır avukatlığını yaptığını belirten Ilıca, ''amca'' olarak hitap ettiği müvekkilini
küçüklüğünden beri tanıdığını ifade etti.
Sanık Küçük'ün diğer avukatı Tayfun Ilıca da asker çocuğu olduğunu belirterek, kendilerindeki
bayrak, millet ve vatan sevgisini hiç kimsenin yok edemeyeceğini söyledi.
Müvekkilinin katıldığı bazı toplantılarla ilgili
iddianamede çeşitli açıklamaların yer aldığını ifade eden Ilıca, Küçük'ün
sivil toplum kuruluşlarının ve derneklerin toplantılarına katılmadığını savundu.
Ilıca, duruşmada ''gizli
tanık'' olarak ifade verdiği belirtilen Osman
Yıldırım'ı ''
hasta bir kişilik'' olarak niteleyerek, her türlü yalanı söyleyebileceğini ve illegal yola başvurabileceğini ileri sürdü.
Yıldırım'ın kız kardeşini öldürdüğü için 24 yıl cezaevinde yattığını belirten Ilıca, şunları söyledi:
''Yıldırım kahvehane işletir, ancak 5 milyon ABD doları vardır. ATV'nin de hissedarıdır. Hapis hayatını ve yaşını yan yana koyduğumuz zaman Veli amca ile 12 yaşında falan tanışması lazım. Bu adamın ifadeleri, güvenilir kişi olarak alınıp dosyaya konuldu. Yıldırım'a bir sağlık kuruluşuna gitmesi durumunda, kendisini hiç dinlemeden sadece beyanları doğrultusunda hasta raporu verilebilir.''
Dosyadaki ''
gizli tanık'' uygulamasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu iddia eden Ilıca, başkalarından, müvekkili hakkında yalan ifade verilmesinin istendiğini, bununla ilgili de
delillerini ileriki aşamalarda dosyaya sunacaklarını ifade etti. Ilıca, daha sonra Küçük'ün tahliyesini istedi.
Tutuklu sanıklardan
Veli Küçük'ün avukatı olan kızı Zeynep Küçük de gizli tanık ''Dilovası''na ait fotoğraf teşhis ve ek ifade tutanağının altındaki
imza ile savcılığın kendisine talebi doğrultusunda verdiği ifade tutanağının altındaki imzanın farklı olduğunu ileri sürdü.
Bu nedenle
Cumhuriyet Savcısı
Zekeriya Öz hakkında suç duyurusunda bulunmak istediğini dile getiren Küçük, ''Böyle usulsüzlüklerle alınan gizli tanık beyanlarıyla
Türkiye Cumhuriyeti'nin generali rüşvetçi olarak suçlanamaz'' dedi.
KÜÇÜK'TEN GİZLİLİK İSTEMİ
Avukat Zeynep Küçük, Veli Küçük'ün ajandasında, müvekkilinin istihbarat faaliyetleri sırasındaki bazı kişilerin açık kimliklerinin de bulunduğunu ve bunların gizli tutulması gerektiğini söyledi.
''Davanın iddianamesine göre ortada muazzam bir
terör örgütü olduğunu'' ifade eden avukat Küçük, iddianamede bu örgütün ne zaman kurulduğuna ilişkin bir
yanıt olmadığını, ancak sanık Küçük'ün kuruluş aşamasından itibaren faaliyetlerde yer aldığının aktarıldığını dile getirdi.
''
Kuruluş tarihinin söylenemediği bir örgütte bir kişi için (kuruluşundan beri içinde yer alıyor) diyebilir misiniz?'' şeklinde konuşan Zeynep Küçük, iddianamede söz konusu
terör örgütünde kimlerin olduğuna ilişkin de bilgi bulunmadığını ifade ederek, ''Ortada bir şema dolaşıyor. Bu şema nedir? Örgütün kimler tarafından kurulduğunu neden öğrenemiyoruz?'' diye sordu.
Şemanın,
soruşturma devam ettiği ve gizli olduğu gerekçesiyle kendilerine üzeri kapatılarak verildiğini söyleyen Zeynep Küçük, ayrıca iddianamede bu örgütün nasıl yönetildiğine ve hiyerarşik yapısının nasıl olduğuna ilişkin soruların da yanıtının verilmediğini kaydetti.
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜ
İddianamedeki en önemli şemanın
Danıştay saldırısına ilişkin olduğunu vurgulayan avukat Küçük, Danıştay saldırısının talimatını kimin verdiğinin, bu eylemi kimin kararlaştırdığının da iddianamede yer almadığını söyledi.
Tüm delillere ulaşamadıklarını,
Osman Yıldırım ve
Tuncay Güney'in beyanları ile şemanın kendilerine tam olarak verilmediğini ifade eden Zeynep Küçük, ''Tamamını incelemeden, görmeden savunma yapıyoruz şu anda'' dedi.
Zeynep Küçük, örgütün ideolojisinin de ortada olmadığını ileri sürerek, ''Dünyada ideolojisi olmayan bir terör örgütü yok. Sürekli
darbe yapmak diye bir ideoloji olabilir mi?'' ifadesini kullandı.
Var olduğu iddia edilen terör örgütünün finansmanının nasıl sağlandığını da soran avukat Küçük, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bir ordu kadar silahı olması lazım bu örgütün iddianamedeki hedeflerine göre... Hükümeti düşürecek, halkı isyana
tahrik edecek bir örgüt bunu 3 tane, 10 tane
bomba ile mi yapacak? Hükümeti ıskata teşebbüs için kalpak yaptırmak istemiş bu örgüt. 10 bin tane kalpak yaptıracaklar para bulamıyorlar, darbe yarım kalıyor. Bu kadar
komik bir iddia olabilir mi? Gizli tanık ileri sürebilir, söyler, onun amaçları olabilir. Savcı olarak ciddiye alıp nasıl iddianameye koyabilirsiniz? Siz hukukçusunuz.''
Küçük, var olduğu ileri sürülen örgütün siyasi ve askeri eğitimi nasıl verdiği sorusuna da
cevap aradığını dile getirerek, ''Hükümeti devirecekler 10 tane
el bombası ile... Şimdi tüm Türkiye'de el bombası
arama faaliyeti var.
Ergenekon'a bağlanacak el bombası aranıyor'' dedi.
Çok büyük bir örgütten bahsedildiğini dile getiren avukat Küçük, ''Nasıl deşifre edilmemiş şu ana kadar. Buna inanmak mümkün değil.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bu kadar acz içinde göstermek kimsenin haddi değil'' şeklinde konuştu.
Küçük, iddianamede
Muzaffer Tekin'in, Veli Küçük ile
köprü vazifesi yaptığının ileri sürüldüğünü anlatarak, müvekkilinin Tekin'den 7 ay sonra gözaltına alındığını anımsattı.
Zeynep Küçük, müvekkili Veli Küçük'ün, rafın en üstündeki kullanmadığı klasördeki
belgeye ilişkin olarak ise ''Böyle bir örgüt olsa Veli Küçük o örgütün içinde olsa bunları 7 ay tutar mı? Veli Küçük açısından hiçbir ehemmiyeti olmayan belge'' dedi.
Veli Küçük'ün bahse konu belgeyi okumadığını söyleyen avukat Zeynep Küçük, ''Okunmuş mu, o belgede çalışılmış mı bir bakın. İddianamede, 'Ergenekon belgesinin aslıdır' diyor. Belge suret, fotokopi. Ortalama bir insanın zekasıyla bu iddianame dalga geçiyor'' diye konuştu.
'YARGILAMA TUNCAY GÜNEY'İN ETRAFINDA DÖNÜYOR'' İDDİASI
'İnsanların özgürlüğünün elinden alınması bu kadar kolay olmamalı'' diyen avukat Küçük, savunmasında
Tuncay Güney'e de değinerek, ''Yargılama, başladığından beri Tuncay Güney'in etrafında dönüyor. Güney'in kim olduğu mutlaka tespit edilmelidir'' ifadesini kullandı.
Güney'in sanık, tanık, müşteki ya da
mağdur olarak hangi sıfatla bu beyanlarda bulunduğunu soran avukat Küçük, Güney'in beyanının hükümsüz olduğunu savundu.
Evrakta sahtecilik ve
dolandırıcılık suçlarından Güney hakkında iddianame olduğunu söyleyen Küçük, ''Sanal bir Tuncay Güney var. Çıkıyor birine bir çamur atıyor, aynen ertesi gün gazetelerde okuyoruz. Ben Güney'i
sanal bir karakter olarak görüyorum. Yaratılmış biri'' dedi.
DAVA GÜNEY'İN SEZGİLERİYLE AÇILDI
Avukat Zeynep Küçük, ''Onun hissettikleri, çalışmalarıyla burada bu kadar sanık oturuyor. Tuncay Güney'in sezgileri ile koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde böyle bir
dava açılabiliyor'' şeklinde konuştu.
Müvekkilinin 24 saat devlet gözetiminde olan, korumaları bulunan bir kişi olduğunu, ayrıca sivil polislerce izlendiğini,
telefonlarının dinlendiğini anlatan Küçük, sözde örgüt dokümanlarının en önemli deliller olarak kabul edildiğini ancak bu belgelerin hiçbir değeri olmadığını savundu.
VELİ KÜÇÜK'ÜN DİĞER AVUKATININ SAVUNMASI
Tutuklu sanık Veli Küçük'ün diğer avukatlarından Taciser Ülkü Ilıca da iddia makamının, örgütün
kaos çıkarmak amacını güttüğünü ileri sürdüğünü belirtti. Diğer taraftan da ''örgütün anayasası'' olarak nitelenen ''Ergenekon Belgesi''nde böyle bir durumun istenmeyen durum olduğunun ifade edildiğini kaydeden Ilıca, bunda bir çelişki olduğunu kaydetti. Ilıca, bu belgelerin örgüt dokümanı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını savundu.
''Çok gizli örgütün çok gizli dokümanı'' olarak tanımlanan bazı belgelerin 2001'den beri basında ve internet sitelerinde kamuoyunun bilgisine sunulduğunu anlatan Ilıca, ''Neden 2000 yılından sonra sözde örgüt tarafından hazırlanmış doküman yoktur. Sözde örgütün 2000'den sonra kendini
yenileme çabası kalmamış mıdır?'' dedi.
Avukat Ilıca, Tuncay Güney'in 2001 yılı Ocak ayında bir dolandırıcılık olayında gözaltına alındığını, sonra da ülkeyi terk ettiğini veya apar topar yollandığını savunarak, ''Bu kişiye ABD gibi sıkı bir ülkenin bu kadar uzun süre vize veriyor olması da düşündürücüdür'' dedi.
Ilıca, sözde örgüt dokümanlarının 1999-2000 yıllarına ait ''saptırılmış, hayal mahsulü bilgiler'' içerdiğini de ileri sürdü.
-''LOBİ BELGESİ VELİ KÜÇÜK'ÜN EVİNDE ELE GEÇİRİLMEDİ''-
Müvekkilinin evinde ''lobi'' isimli belgenin bulunmadığını belirten Ilıca, buna ilişkin televizyon ve gazetelerde gerçek dışı haberler yer aldığını aktardı. Bu sırada tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek, ''Bu da uydurmadır. Savcıların samimi uydurmaları'' dedi.
Avukat Taciser Ülkü Ilıca, arşivleme özelliği nedeniyle bu belgelerin müvekkili aleyhine döndürülüp suç isnadı yapıldığını savundu.
Müvekkilinin diğer sanıklarla tanışıklığının beşeri ilişkilerinden kaynaklandığını belirterek, telefon tapelerinde ise hiçbir suç unsuru bulunmadığını öne sürdü. Ilıca, telefon tapelerinde olmayan ifadelere ''varmış'' gibi iddianamede yer verildiğini söyledi.
İddianamede yer alan bazı telefon görüşmelerine ilişkin örnekler veren Ilıca, basın mensuplarının iddianamede kolay bulabilmeleri için okuduğu bölümlerin yerlerini de söyledi.
Bu arada, tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol ile tutuksuz yargılanan iki sanık daha duruşmaya geldi.
''DELİLLERİ MAHKEMEYE SUNMADIM'
Devam eden soruşturma nedeniyle kendi delillerini dosyaya sunmadığını belirten Zeynep Küçük, ''Bunlara göre kumpas kurarlar diye delillerimi dosyaya sunmuyorum'' diye konuştu.
Zeynep Küçük, ''Gizli tanık'' beyanına göre, ''rüşvetçi'' olduğu ileri sürülen babası Veli Küçük'ün sözü edilen dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerince albaylıktan generalliğe yükseltildiğini anlattı. Küçük, gizli tanıkların beyanlarına göre kişilerin itibarlarının ayaklar altına alınmasına tahammül edemediğini vurguladı.
DİĞER TALEPLER
Veli Küçük'ün avukatlarının savunmalarının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, diğer avukat ve sanıkların taleplerine geçti.
Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan avukat Kemal Kerinçsiz, Yargıtay'ın Danıştay davası ile ilgili kararı bozduğunu ve bu davayla birleştirilmesi yönünde talepte bulunduğunu hatırlatarak, bu davaların birleştirilmesi durumunda 10 yıllarca devam eden bir yargılamayla karşılaşacağını belirtti.
Dosyada Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya'daki Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili kendisi hakkında iddialar ortaya atıldığını belirten Kerinçsiz, hiçbir cinayetin faili olmadığını söyledi.
Kerinçsiz, Cumhuriyet savcılarının, ''eğer ellerinde yeterli delil yoksa bu suçlamaları iddianameden çekmelerini ya da mahkemenin bunları dosyadan çıkarmasını'' istedi.
Duruşmada, daha sonra diğer bazı sanıklar ve sanık avukatlarının talepleri ile Cumhuriyet savcısının bu istemlere ilişkin görüşünü dinleyen mahkeme heyeti, ardından taleplerle ilgili değerlendirme yapmak için duruşmaya ara verdi.