Kur'an-ı Kerim'den ibretlik bir örnek verdi ve açıkladı...

Samanyoluhaber.com yazarı Vedat Bilgiç bugünkü köşe yazısında sıradışı bir konuya değindi...

Kur'an-ı Kerim'den ibretlik bir örnek verdi ve açıkladı...

'Self' kavramı üzerinden egoyu açıklayarak Kur'an- Kerim'den derin örnekler veren Bilgiç, Nemrut'un neden Hz. ibrahim'i ateşe attığına da değinerek, zorba iktidarların bazen kalabalıklardan çok himmeti millet olan tek bir kişiden daha çok korktuğunu belirtiyor. 

İşte Vedat Bilgiç'in 'Selfie' isimli köşe yazısı

Günümüz modalarından birisi selfie denen resim çekilme davranışı. İnsan davranışlarının psikolojik kökleri ne kadar derindeyse bu davranışlar o kadar yaygınlık kazanıyor. Selfie denen resim çekilme davranışının zihinsel kodları yine bu kelimenin kökeninde gizli. Selfie kelimesi İngilizce de ‘self’ kelimesinden köken alır, yani ‘kendilik-benlik’ demektir. 

İnsanın ruhunun ilişkileri iç içe daireler şeklinde düşünülebilir, en merkezde ego yani ‘ben’ vardır. Onun dış dairesinde aile, daha dışında sosyal çevre, en dışta ise millet, ülke gibi geniş sosyal yapıları içine alan hayali daireler mevcuttur. ‘Ben’ ile benlik (self) birbirinden farklı kavramlardır. Ben yalnızca ego dairesini ifade ederken self (benlik-kendilik) daha geniş daireleri içine alır. Self (benlik) kavramı; kişinin kendi kimliği, sınırları, değer yargıları ve amaçlarını tanımlar. Bireyin kendi benliğine ilişkin tanımı ve kendine ilişkin zihinsel tablosuna kendilik (self) denir.

Bir insanın çapı işte bu dairelerden hangisini self’i yani ‘kendilik’i kabul ettiğine bağlıdır. Çapı en dar insanlar elbette ego dairesinin ihtiyaçlarıyla kendilerini sınırlarlar.Bazılarının tek kişilik bir gezegeni vardır ve kendisinden başka kimseye yer yoktur onun evreninde. Toplumun çoğunluğunu oluşturan insan kitlesinin self’i ise kendisi ve yakın çevresinden oluşur. Çapı aile dairesiyle sınırlı böyle insanlar bir yerde idareci konumuna gelirse milletini değil kendi aile çevresini kayırır. Bazılarının çapı şehri veya memleketiyle sınırlı olduğu için hemşericilik yapanlar onlar arasından çıkar. 

Sadece kendini ve ailesini düşünenler en küçük daire olan ‘ego’ları için en büyük daire milletin hakkını hiçe sayarlar. Örneğin rüşvet böyle bir egoistliğin ürünüdür.Rüşvet, kişisel bir menfaati milletin menfaatine tercih etmenin diğer adıdır. Yani rüşvet, self’i egoya kurban etmektir.

Bunun bir benzeri son dönemde artan aile intiharlarında görülmektedir. Eşini, çocuklarını öldürüp en sonunda da intihar eden insanları TV’lere sıkça görmeye başladık. İşte kendi egolarındaki sorunları çözemeyince ailesini de yok etmeyi düşünen bu kişiler intihar eylemiyle ‘kendiliğinin bütününü’ yani ‘self’i ortadan kaldırmaktadır. Ben (ego) için benlik (self) kurban edilmektedir.

Ancak mülkiyet ile himmet kavramlarını karıştırmamak lazım. Mülkiyet illüzyonuna kapılanlar dağ-taşı, makamı-mansıbı, her şeyi, emanet değil de kendi mülkü zanneder. O yüzden altında bulunan makamlara bile benim diye hitap eder. Oysa mahkeme kadıya mülk olmaz diye bir söz vardır.

Hz İbrahim gibi öyle insanlar vardır ki kendilik sınırları bütün insanları içine alır. Bediüzzaman'ın“milletimin imanını selamette görürsem cehennemde yanmaya razıyım” demesi, Hz Ebü Bekir'in “Allah'ım bedenimi o kadar büyüt ki cehennemde kimseye yer kalmasın” demesi onların self’lerinin genişliğini bize anlatır. 

Hz İbrahim’in self ’ini ise bizzat Kur’an bize anlatıyor: “Gerçekten İbrahim, hak dine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan, tek başına bir ümmet idi.” (Nahl, 120) 

Bediüzzaman’ın bir sözü self kelimesini bize çok güzel özetlerken aynı zamanda onun temelini de açıklıyor."Kimin himmeti milletiyse o tek başına bir millettir” sözü şunu söylemektedir adeta: Bir kişinin himmeti ne kadar büyükse,self’i (kendiliği) de o kadar geniştir.

Himmet kelimesinin anlamı şöyle: Lütuf, iyilik için gayret etmek, emek ve çaba göstermek. Yardım etme, kayırma, koruma-kollama konusunda yüksek bir irade göstermek… İnsan tüm bunları elbette kendisinin dâhil olduğu daire için yani self’i için yapar. 

Tek başına millet olanlara karşı, sadece kendini düşünenlerden oluşan kalabalıklar vardır ki hepsi bir kişi etmez. Bireysel egoların oluşturduğu kalabalıklar gücü sever. 12 Eylül darbesi sonrasında Kenan Evren’in aldığı oy ile Mısır’da Sisi’nin aldığı oy bunun göstergesidir. O yüzden zorba iktidarlar bazen kalabalıklardan çok himmeti millet olan tek bir kişiden daha çok korkarlar.

İbrahim (as) neden ateşe atılmıştır? Nemrut’un gücüne boyun eğmeyip, boynunu sadece hak karşısında rükûa getirmekte direttiği için. Yoksa namazda şeklen eğilmek neye yarar Hak karşısında eğilmiyorsan?

Hz İbrahim ateşe atılacağı zaman epeyce büyük bir kalabalık toplanmış olduğundan bahsedilir.Ancak, herkesin sessiz kalıp olup bitenlere seyirci kaldığı anlaşılıyor. Hz İbrahim haksız olduğundan mı bu sessizlik, elbette hayır. Herkesin pek ala Nemrut’un zorbalığını bildiğinden şüphem yok, ancak kimse rahatının bozulmasını istemez. Hak için ses vermek herkesin harcı değildir çünkü. İbrahim’i ateşe atan kadar, sessiz kalan kalabalık da sorumlu değil midir?

Himmeti milleti olanlar ile yalnızca kendi ailesi, kendi gücü ve iktidarı olanların çapları karşılaştırılabilir mi?

Self’i tüm insanlık olan İbrahimleri ateşlere atan Nemrut kadar, gerçeğin üstüne bir yalan perdesi örtüp Hakkın önünde değil de gücün karşısında rükûa gelen kalabalıklar da suçludur.

Ama unutmamak gerekir ki İbrahimleri ateş yakmaz. Peki, neden İbrahimleri ateş yakmaz? Bu da ayrı bir yazı konusu…

<< Önceki Haber Kur'an-ı Kerim'den ibretlik bir örnek verdi ve açıkladı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER