MHP'nin zor imtihanı

MHP demokrasi sınavını geçebilecek mi? Yoksa sonu DP ve ANAP gibi mi olacak?

MHP'nin zor imtihanı

22 Temmuz sonrası pozitif muhalefet yürüten MHP, siyasi partilere kilit vurulmaması için düşünülen anayasa değişikliği konusunda aynı duyarlılığı göstermeyeceğinin işaretini veriyor. MHP demokrasi sınavını geçebilecek mi? Türkiye’nin sıkıntılardan kurtulma çaresini sandıkta aradığı günlerde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli, miting kürsüsünden attığı yağlı urganla 22 Temmuz seçimlerine damgasını vurmuştu. Aslında Meclis dışında kaldığı 2002-2007 yılları arasında ortaya çok fazlaçıkmamış, ekranda görünmemiş, düşük bir profil sergilemişti Bahçeli. Hatta seçim öncesi Başbakan’a yüklenirken CHP ile aynı söylemi paylaşması bir kesimi de harekete geçirmiş ve MHP-CHP koalisyonunu hayal edenler için fırsat doğmuştu. Ulusalcı söylemin yükseldiği, terör hadiseleriyle birlikte şehit cenazelerinin arttığı, 367 krizi, 27 Nisan e-muhtırası gibi netameli süreçlerin ardından yapılan 22 Temmuz seçimleri, MHP’nin siyaset arenasına tekrar dönüşünü getirdi. 70 milletvekili ile MHP tekrar Meclis’e girdi. Bahçeli-Erdoğan ilişkisi zaman zaman çok gerilmesine rağmen MHP cumhurbaşkanlığı, anayasa değişikliği, tezkere ve son olarak başörtüsü meselesinde devreye girerek demokratik sistemin tıkanmasını önledi. Ancak bu pozitif muhalefet taktiği uzun sürmedi. SORUN AK PARTİ Mİ, DTP’NİN KURTARILMASI MI? AK Parti’ye açılan kapatma davası, MHP ile ilgili tereddütleri bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Meclis’e girdikten sonra tıkanan siyasetin önünü açarak dikkatleri çeken Bahçeli’nin, iktidar partisine açılan kapatma davası konusundaki tavrı 22 Temmuz seçimleri öncesinde merkez sağın tasfiye olan DYP ve Anavatan partilerinin düştüğü hatayı hatırlatıyor. Hatta Bahçeli’nin bu tutumu MHP için merkez-çevre dengesinden parti içi liderlik dengesine kadar sirayet edecek bir yol ayrımını işaret ediyor. Peki milliyetçiler merkez sağın tasfiye olduğu bu vadiden nasıl kurtulacak? İktidar partisine açılan kapatma davası MHP için de aslında bir demokrasi sınavı. Milliyetçiler, 70 milletvekiliyle yine kilit parti konumunda. Ancak MHP’nin teklifi Başbakan Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç’ın içinde bulunduğu 71 AK Partiliyi kurtarmıyor. Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in ifadesi ile bu teklif, “Verin Tayyip’i alın partinizi” anlamına geliyor. Referandumu göze alan iktidar partisi ise bir kez daha uzlaşma arayışında. MHP’nin bu tavrına bakarak, geniş bir demokrasi paketi çerçevesinde, siyasi partileri de kapsayan anayasa değişikliği bu yüzden öne çıktı. Devlet Bahçeli, geçen haftaki grup toplantısında anayasa değişikliği konusunda MHP’nin “Parti kapatma zorlaştırılmalı; ama bireysel yargılama olmalı.” teklifini yineledi. DTP’lileri de kurtaracak bir değişikliğin rejime dinamit koyacağını savundu. AK Parti ile yollarının ayrıldığını söylemesine rağmen inisiyatif alması gereken tek kurumun Meclis ve siyaset olduğuna işaret ederek iktidar partisine ‘yarım ağızla’ da olsa açık kapı bıraktı: “Sayın Başbakan somut çıkış yolu olarak neyi öngördüğünü, muhalefetin desteğini hangi konuda aradığını, geliştirdiği hangi yöntemi tartışmamızı istediğini ve bundan neyi amaçladığını bütün yönleriyle ortaya koymak zorundadır. Milliyetçi Hareket, iyi niyetli bir yaklaşımla yapıcı bir öneride bulunmuş ve bunun tartışılmasını istemiştir. Bunu tenkit edenlerin, bunu yetersiz bulanların yapması gereken, bulanık suda balık avlamak ve gölge oyunu oynamak yerine, kendilerinin somut bir düşüncesi varsa bunu açıkça ortaya koymaktır.” MEVCUT KRİZ MHP İÇİN FIRSAT; MİLLİYETÇİ DEMOKRASİ MÜMKÜN! Önümüzdeki haftalarda AK Parti, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin anayasa değişikliği için MHP’nin kapısını bir kez daha çalacak. Son yıllarda partisini ulusalcı sızmalara karşı koruma kararlılığı gösteren ve bundan dolayı da genel başkanlıktan indirilmek üzere komplolara maruz kalan Devlet Bahçeli’nin bu süreçte geliştireceği siyaset önümüzdeki dönemi derinden etkileyecek. ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Dağı’na göre MHP hâlâ demokrasiden yana tavır alabilir. Son anayasa değişikliklerinde olduğu gibi inisiyatif geliştirebilir. Parti kapatmaları zorlaştıracak bir anayasa değişikliğinde AK Parti’ye verilecek destek, siyaseten MHP’yi AK Parti’nin alternatifi hâline getirebilir. Böylece bir yandan sosyolojik olarak kendi tabanına çok uzak olmayan AK Parti tabanında sempati meydana getirirken öte yandan ‘demokrat’ kimliğiyle ‘merkez partisi’ imajını oluşturabilir. Dağı, Zaman gazetesindeki köşesinde mevcut krizin MHP için bir fırsat olduğunu şöyle özetledi: “Muhafazakâr demokrat’ AK Parti’ye karşı ‘milliyetçi demokrat’ bir alternatif olarak ortaya çıkabilir. Ancak bu, partinin demokrat bir ‘merkez partisi’ kimliği kazanmasına bağlı. Böylesi bir kimlik, AK Parti’den MHP’ye bir akış sağlayabilir ancak. AK Parti tabanından oy alabilmenin yolu, bugün AK Parti’nin kapatılmasına karşı çıkmak, bu konuda inisiyatif almaktan geçer. Bu da MHP’nin büyüyebilmesi için tek seçenek. Bu anlamda MHP siyaseten doğru bir hamle yapabilir. Bugün AK Parti’yi ‘kurtaran’ bir MHP, yarın AK Parti’den yorulan kesimlerin adresi olur. Ama bu cesaret ister, siyasal vizyon ister, demokrasiye inanç ister. Aksi durumda, AK Parti kapatılsa bile MHP bundan kazançlı çıkamaz, eğer böyle bir beklentileri varsa... 22 Temmuz seçimlerinde ANAP ve DYP’nin başına gelenler son derece öğreticidir. En genel anlamda ‘sağ’ın demokratik reflekslerini kimse hafife almasın. AK Parti’nin kapatılması konusunda ‘fırsatçı’ bir politika MHP’yi DYP ve ANAP gibi yok etmez belki; ama siyasal bir alternatif konumuna taşımayacağı kesin. AK Parti’ye ancak demokrasiden yana tavır alarak alternatif olabilir MHP, eğer böyle bir kaygıları varsa. Tüm siyasi partiler bir demokrasi sınavından geçiyor. MHP bu sınavı bir ‘fırsat’a dönüştürebilecek parti.” BAHÇELİ’NİN HAMLELERİ, KONJOKTÖREL TERCİH MHP, tıkanan siyaseti açan parti konumunda görünse de aslında milliyetçiliğinden ve kırmızı çizgilerinden ödün vermiyor. Hatta 367 ve başörtüsü konusundaki siyasi hamleyi sadece konjonktürel bir tercih ve taktik olarak görenler de var. Bahçeli’nin 22 Temmuz seçimlerinden önce farklı bir strateji izlediğini söyleyen Hacettepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Suavi Aydın’a göre MHP muhafazakâr kesime de mesaj veriyor. Ancak bunu yaparken milliyetçi çizgisinden de taviz vermiyor. Mesela AB, Vakıflar kanunu ve Kürt meselesi konusundaki çizgisi ortada. Dolayısıyla AKP’den ciddi oranda farklılaşıyor. Aydın’a göre parti kırmızı çizgilerinden taviz verirse politik aktör olarak kendisini bir yere oturtamaz. O yüzden böyle melez siyasi bir çizgide hamle yapıyor. Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür de MHP’nin bugüne kadar attığı siyasi hamleleri ‘taktiksel’ buluyor. MHP, Anayasa değişikliği kapsamında tartışılan Türk milleti tarifi (Anayasa’nın 66. maddesi), anadilde eğitim (42. madde), düşünce özgürlüğü (TCK 301. maddeye kesinlikle karşılar) ve siyasi partilerin kapatılması ile ilgili konularda kırmızı çizgilerini koruyacak. Peki AB ve ABD ile ilişkiler, Kürt meselesi, Kuzey Irak ve Kerkük konularında Bahçeli parti politikalarını yumuşatabilir mi? Aslında buna sağlıklı bir cevap vermek için öncelikle MHP liderinin nasıl bir siyaset izlediğini takip etmek gerekiyor. Bahçeli bugüne kadar bazı konularda ‘milliyetçi demokrasi’ vurgusuyla demokrasi ve özgürlüklerin alanını genişletmek, meşru siyasi aktörlerin toplumsal mutabakatını sağlamak amacıyla yeni kozlarıyla siyasetin şaşırtan ismi olduysa da bazen de muhalefette CHP ile aynı çizgiye geliyor. Hatta Baykal ile aynı dili kullanıyor. Bahçeli’nin bu melez siyasi çizgiden kurtulması gerekiyor. Her şeyden önce Bahçeli, yargının çıkmaza soktuğu siyasetin önünü açacak sorumluluğun MHP’ye düştüğünü görerek milletin talepleri doğrultusunda hareket etmeli. En önemlisi de iktidar partisi ile mücadele ederken AK Parti’yi indirmek isteyen ulusalcı cephenin oyununa gelmemeli. Yani 22 Temmuz seçimlerinde milletin tasfiye ettiği DYP ve Anavatan’ın düştüğü hataya düşmemeli. AKSİYON
<< Önceki Haber MHP'nin zor imtihanı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER