MİT’te iç hesaplaşma
Susurluk kazasından hemen sonra
Aydınlık Dergisi’ne (5 Ocak 1997) açıklama yapan
emekli deniz binbaşı
Erol Mütercimler şöyle diyordu: ‘Eğer Susurluk’ta kamyon mercedese çarpmamış olsaydı hiçbir zaman
İstanbul’a giremeyecekti.’
Ona göre;
Ordu, yargı ve istihbarata hakim devlet içindeki Ulusalcı-Kemalist kadrolar Susurluk’u ortaya çıkarmışlardı. Susurluk ekibi
Ergenekon çetesiydi! İçinde
Mehmet Ali Ağca,
Abdullah Çatlı, Oral Çelik gibi isimler vardı ve
faili meçhul cinayetlerin adresi bu örgüttü!
İşin ilginç tarafı, 11 yıl önce Ergenekon’un varlığından söz edilirken Mütercimler sözcü,
Doğu Perinçek’in
Aydınlık Dergisi ise medya ayağıydı. Şimdi ikisi Ergenekon’a dahil olmakla suçlanıyor, yine ikisi ‘Ergenekon palavradır’ diyor.
O tarihte kazanın hemen ardından ölen Mehmet Özbay’ın gerçek kimliğinin Abdullah Çatlı olduğunu medyaya duyuran kişinin
Mehmet Eymür olduğu iddiası yaygındı. Yani, Susurluk’un deşifresinde Eymür’ün de parmağı vardı! Eğer Mütercimler’in tanımlaması doğruysa, Eymür, Ulusalcı-Kemalist safta mıydı?
Şimdi Eymür,
Tuncay Güney’le birlikte Ergenekon’u ortaya çıkaran kişi olarak görülüyor.Bu tezin en önemli dayanaklarından biri, Eymür’ün Ergenekon avukatlarından Uğur
Mumcu’nun ağabeyi
Ceyhan Mumcu’ya kendi Web sayfasından verdiği şu cevaptı: ‘
Tuncay Güney’den bahsetmişsin. O bizdenmiş, öyle diyor. Yani bir istihbarat
elemanı. Yetenekli de birisi. Sizin ekibe başarılı bir şekilde sızmış. İpliğinizi pazara çıkarmış. Zokayı fena yemişsiniz. Geçmiş olsun. Gerisi teferruat...’
Ayrıca, Tuncay Güney’in 2001 yılında
emniyetteki sorgusundaki (Ergenekon iddianamesine de yansıyan) şu sözleri dikkat çekiciydi: ‘Sizin için önemli olacağına inandığım bu bilgileri ben o dönem orda çalışırken periyodik olarak Mehmet Eymür’ün adamları gelir alırdı benden haberiniz olsun.’
MİT’in önceki gün
Sabah’ta yayınlanan ‘Güney’in MİT elemanı olduğu’ iddiasını örtülü şekilde doğrularken adres olarak Mehmet Eymür’ü göstermesi, o nedenle tartışmaya yeni bir boyut kazandırmadı, ancak ‘sıcak’ hale getirdi.
Çünkü, MİT’teki iç hesaplaşma henüz bitmiş değildir.
Sönmez getirdi, Atasagun kaldırdı
MİT’in son açıklamasında ‘tartışmalı’ olarak tanımladığı Eymür’ün başkanlığındaki Kont/Terör Dairesi, Sönmez Köksal’ın müsteşarlığı döneminde kuruldu, Şenkal Atasagun döneminde kaldırıldı.
O ‘tartışmalı’ daire, MOSSAD
tipi uluslararası operasyonlarda kullanılmak üzere dizayn edilmişti. En önemli operasyonu ise Abdullah
Öcalan’a yönelik başarısız
Mercedes Operasyonu’ydu. Operasyonda ‘
Yeşil’ kod adlı Mahmut
Yıldırım da vardı.
Dairenin kuruluş felsefesi, Eymür’e göre, ‘
terörle mücadelede ilgili makamlar arasında koordinasyonu sağlamak ve istihbaratı icraata dönüştürmek’ idi. En büyük destekçisi ise Sönmez Köksal’dı.
Eymür, birimini şöyle anlattı: ‘Bazıları birkaç lisan bilir, yetenekli
genç memurlar verildi, merkezin
teknik malzeme ile donatılmasına özen gösterildi. 500 hektarlık bir alana eğitim tesisleri kuruldu. Modern dershaneler, yatakhaneler, atış poligonları, tahrip eğitim alanları, engelli parkurlar, su üstü-
su altı eğitim alanları, yakın boğuşma, köpek eğitim alanları, özel otomobil kullanma ve kaçıp kurtulma,
rehine kurtarma harekatı gibi her türlü imkan tesis edildi.’
Şenkal Atasagun, işbaşı yapınca ‘Kontr-Terör Merkezinin lafını bile duymak istemiyorum’ diyerek bu merkezi kapattı,
personelini dağıttı. Yaklaşık 2 yıl açık kalan KTM’den 4 personel operasyonlar sırasında hayatını kaybetti.
İlginç ilişkiler
Eymür’ü MİT’ten uzaklaştıran Atasagun’un görevde kaldığı süre içinde en iyi dostlarından biri
Mesut Yılmaz, diğeri
Tuncay Özkan’dı. Hatta Eymür’e göre; Atasagun’u o göreve Özkan’ın referansıyla Yılmaz getirdi!
Tuncay Özkan’ın bu kadar etkili olacağını düşünmüyorum ama üçlü arasındaki sıcak dostluğun varlığından
Ankara’da neredeyse herkes haberdardı.
Bugün Tuncay Ergenekon şüphelisi, Atasagun ise MHP Lideri Bahçeli’nin en çok güvendiği isimlerden birisidir.
Belki garip gelecek ama Ergenekon sanığı Güler Kömürcü ise Atasagun görevdeyken Akşam’daki yazılarında sürekli ‘Atasagun’un gideceğini’ yazıp durdu. Mehmet Eymür’le bir dönem iyilerdi. Zaman zaman çatıştılar.
Emre
Taner ise müsteşarlık koltuğuna oturduktan sonra kurum içindeki hizipleri ortadan kaldırmak için yoğun çaba harcadı. Atasagun ekibini kısmen dağıttı. MİT içinde Ergenekon’la bağlantılı kimi isimlerin ağırlıklı olarak
tasfiye edilen bu ekipten olduğu kanısı yaygındır.
Sabah’ta yayınlanan ve MİT tarafından idari
soruşturma başlatılan
belge kadar, MİT yönetiminin topu Eymür’e atması, Eymür’le çatışma halindeki grupların MİT yönetiminde hala etkin olduğu izlenimini güçlendiren önemli bir noktadır.
Bu tartışmanın yol açtığı bir başka kritik durum ise, medyada istihbaratla bağlantılı gazetecilerin varlığıdır. İlk kez 2004 yılında Yeni
Şafak’ta dile getirdiğim gibi; Yüksek tirajlı veya etkin her gazetede istihbaratla bağlantılı şahısların varlığı şüphe götürmez.
Keşke MİT, Tuncay Güney’le ilgili açıklamasını biraz daha genişletse ve ‘üzerinde çalışılan’ diğer gazetecileri de açıklasaydı. Hatta JİT, Emniyet ve
Genelkurmay İstihbarat da aynı yolda ilerleseydi.
Görürdünüz, yurdumda niceleri var.
‘MİT elemanı değilim’
Bu arada Tuncay Güney, ‘MİT elemanı’ iddiaları ve MİT açıklamasına ilişkin sorularıma şu cevabı verdi: ‘MİT’e hiç gitmedim. Yüzyüze gelmedim. En doğru açıklamayı da MİT yaptı. Eleman değilim. Bu gelişme mahkemeyi nasıl etkiler bilemiyorum. Önümüzü göremiyoruz. Neden böyle bir haber çıktı anlamış da değilim.’
ŞAMİL TAYYAR-STAR