Pazar günü Prof Dr Şerif
Mardin ile yapılan
röportaj dün de
Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Bumin’in açıklamaları manşetten veriliyor. İki haberin ana fikri ‘Türban üniversitelerde serbest kalırsa başı açıklar
baskı altında kalır’
Prof .Mardin konuya sosyolojik yorum getirip
"mahalle baskısı" denen bir kavram atıyor.
(Mardin’in ağzından ‘Mahalle Baskısı’ kavramı : Türkiye'de " mahalle baskısı " diye bir şey var. Jön Türklerin en çok korktuğu şeylerden biri de oydu. "Mahalle baskısı" bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır. Bu havanın AKP'den bağımsız olarak Türkiye'de yaşadığına inanıyorum. Dolayısıyla AKP değil de, bu havanın gelişmesine müsait şartlar oluşursa o zaman AKP de bu havaya boyun eğmek zorunda kalacaktır. - Vatan, 15 Mayıs )
Bugün de
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Ertuğrul Özkök
kampanyasının sonucunu açıklıyor ve herkesi
darbe olabileceği konusunda uyarıyor. Hem de Askeri darbeleri hoş görecek şekilde.
“İtiraf edelim, söz konusu din, hele hele İslam dini olunca hepimiz bu fanatizmden ürküyoruz.
Bir otobüste 40 kişi olsak da, o bir kişinin yarattığı diktatörlük hepimizi sindiriyor.
İşte bu nedenle, çok istediğim halde, üniversitede türbanın serbest bırakılmasını bütün gücümle savunamıyorum.
Çünkü biliyorum ki, o serbesiyet, Anadolu’nun bazı kasabalarında, şehirlerinde, birileri tarafından "mecburiyet" haline getirilecek ve genç kızlar bu istibdat altında kaybolup gidecektir.
Ki, aynı endişeyi eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin de paylaşıyor ve tehlikeye dikkat çekiyor.
Ve bu endişe giderek "makul akıl" insanlarının ortak düşüncesi haline geliyor.
* * *
Demokrasiyi koruma refleksimiz bugüne kadar hep, hak ve özgürlükleri askeri darbelere karşı koruma fikri üzerine kuruldu.
Yani bireyi koruma refleksimiz gelişti.
Peki ya bizleri, hepimizi despot bireylere karşı koruma refleksi?
Yani ramazanda içkimize müdahale eden, otobüs yolcularını namaz molasına zorlayan, ilerde muhtemelen Anadolu kızlarını üniversiteye türbansız sokmayacak zorbalığa karşı ne yapacağız?
* * *
Size şunu söyleyeyim.
O despotizm çoğumuzu askerden çok korkutuyor.
Hepimiz hissediyoruz ki, askerinkinde hapis var, ama ötekinde cinayet...
Biri geliyor ve sonra kendi isteğiyle gidiyor.
Öteki gelirse bir daha gitmeyecek.
Şerif Mardin hepimizi uyarıyor.
Ama emin olun bu uyarı bizden çok anayasa taslağı hazırlayan AKP’yi ilgilendiriyor.
Çünkü artık onlara asıl tehdit bu cenahtan gelecek.
Demokrasiyi bekleyen asıl darbe tehlikesi artık budur...”
Şerif Mardin’in Mahalle Baskısı açıklamalarına, Hürriyetin başlattığı kampanyaya tepkiler de var.
Sabah Yazarı
Emre Aköz bugünkü köşesinde Mardin’in açıklamalarını ve Hürriyetin kampanyasını değerlendirmiş.
Konunun Ak Parti’nin gizli planı olduğu vehminden kaynaklandığını hatırlatan Aköz’e göre Mardin’in açıklamaları herhangi bir araştırmaya dayanmıyor.
“Hani araştırma?
1) Şerif Mardin parti yönetimi ve teşkilatı ile İslamcı şeriatçı vatandaşlar arasına özenle bir çizgi çekiyordu.
2) Mahalle baskısının parti politikalarını etkilemesini özel şartlara bağlıyordu. (Bu şartların ne olduğunu ise söylemiyordu.)
3) 'Mahalle baskısı' tabiri bundan 100 yıl öncesini, yani Osmanlı reformcusu Jön Türklerin karşılaştığı muhafazakâr direnci anlatmak üzere kullanılmıştı.
4) Mardin, 'mahalle baskısı' dediği şeyin 'hâlâ' varlığını sürdürdüğüne ' inanıyordu' ama bu konuda 'günümüze ilişkin' bir araştırmasına referans vermiyordu.
Uydurdular!
Daha sonra Ruşen Çakır, Prof. Mardin ile bir röportaj daha yaptı ve çok ses getiren 'mahalle baskısı' lafını bir kez daha sordu.
Mardin buna şu cevabı verdi:
"Ailemde, özellikle de Ebulala Mardin Bey'den ' ham sofu' diye geniş kullanımı olan bir tabir işitiyordum. Yaptığım işte bunu değiştirerek kullanmaktan ibaret. 'Mahalle baskısı' diyerek önemli bir sosyal olguyu anlamada ilk adımı atmış oluyorum. Sosyal bilimciler bu kavramın neleri kapsadığını, ne kadar yaygın olduğunu ve nerelere kadar gittiğini araştırırsa çok isabetli olur." ( Vatan, 10 Haziran )
Gördüğünüz gibi Prof. Mardin bu kavramın " günümüzde " neye-nasıl tekabül ettiğini ortaya koymuş değil.
Sosyal bilimcilerin bunu araştırmasını, geliştirmesini arzuluyor.
Yani... " Şerif Mardin'in de dediği gibi Türkiye'de mahalle baskısı var... Bu baskı, AKP'yi etkiliyor, onu İslamcı hale getiriyor " türü laflar tamamen uydurmadır .
Çünkü Şerif Mardin böyle bir şey demiyor!
Zaten Şerif Hoca'nın böyle bir "saptaması" olsaydı... Tayyip Erdoğan'ı ve AKP'yi tarihsel bir boyuta oturtmak üzere yazdığı makalede bunu ortaya koyardı.
2005 yılı başında Doğu-Batı dergisinde yayınlanan "Operasyonel Kodlarda Süreklilik, Kırılma ve Yeniden İnşa: Dün ve Bugün Türk İslami İstisnacılığı " adlı makalesini okursanız, böyle bir şeyden söz etmediğini görürsünüz.
Hoca da anlamadı!
Bir adım daha ileriye giderek şunu da söyleyeyim: Şerif Mardin, henüz AKP'yi anlayabilmiş değil!
Bakın geçen günkü söyleşisinde ne diyor:
"AKP belki de gerçekten gizli planları olan bir parti, onu zamanla anlayacağız (...) Henüz bilmiyoruz. Bazen kanıtlar üst üste gelir, ' Bu böyledir' dersin, bir karara varırsın ama burada durum böyle değil, olguları biriktirme, bekleme dönemindeyiz." ( Hürriyet, 16 Eylül )
Gizli plan vehmi
AKP beş yıldır iktidarda... Sürüyle uygulamaya imza atmış... Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne sokmak için uğraşmış... Seçim bildirgesinde türbanın kelimesi dahi geçmiyor... İslamcışeriatçı vatandaşların yüzde 10 civarında olduğu bir ülkede yüzde 46.6 oy alarak, yani geniş kitlelere açılarak yeniden iktidara gelmiş...
Ama siz bir din sosyologu olarak hâlâ bu partinin " gizli planları " olup olmadığını bilmiyorsunuz.
Hadi bilmemeniz bir yana...
Muğlak ifadelerle o partiyi töhmet altında bırakabiliyorsunuz.
Ne diyeyim!