Bu yıl dördüncü sezonuna giren Tek
Türkiye hakkında çok yazıldı, çizildi ve de konuşuldu… Sahi ne anlatıyor bu
Tek Türkiye? Özellikle yazar çizer camiasından olan kimi isimlerin kafasına göre neredeyse diziyi hiç izlemeden yaptıkları yorumlar zaten evlere
şenlik…
En son NTV' de “Basın Odası”nda, programın yöneticisi Ruşen Çakır'dan Nuray Mert'e herkesin aynı cahillikle diziden “tek vatan” diye bahsetmeleri bu durumun zirvesidir herhalde… Bu isimlere bir de Mahzar Bağlı katıldı…
Bağlı'nın Taraf'ta çıkan yazısı maalesef “basın odası”ndaki cahillikten farksız değildi. Gerçi haksızlık etmemek lazım ne de olsa kendisi dizinin adını tam ve doğru bir şekilde ifade edebiliyordu ama ya gerisi?
Bağlı'nın eleştirisine geçmeden önce halkın bu kadar rağbet ettiği fakat marjinal çevrelerin sürekli eleştirip hakkında tek kelime bilmedikleri “Tek Türkiye” dizisi ne anlatıyor?
Zahmet edip diziyi izlemeyeceklerine göre biz bir hizmette bulunup dizinin ne anlattığını söyleyelim: Tek Türkiye yılardır süren
Kürt–Türk kardeşliğini dinamitleyen, açılan yarayı her gün biraz daha deşip masumların canını okuyan, belli odakların içteki ve dıştaki temsilcilerinin tahrikleriyle büyüttüğü kirli bir savaşın içinde yine Kürt-Türk ayırmadan
imha eden bir zihniyeti anlatıyor.
Tek Türkiye bunu yaparken bu zihniyetin içinde yer alan bütün kirli oyunları, tezgâhları, illegal yapıları, Türkiye'yi kan gölüne çevirmek isten insanların oyunlarının perde arkasındaki derin figürleri ve uluslararası yapıları da işaret ediyor. Kürt-Türk kardeşliğine engel olan her türlü yapıyı deşifre ederken arada sıkışmış Kürt halkının yaşadıklarını da elden geldiğince anlatmaya çalışıyor.
Mazhar bağlı neden rahatsız oluyor?
Durum böyleyken, Tek Türkiye'nin belirli kişiyi rahatsız ettiği kesin. Ki onların kim olduklarını zaten biliyoruz… Ve onların derdini anlamak da zor değil… Peki, ama Mazhar bağlı gibi bir isim neden Tek Türkiye'den rahatsız olur?
Sayın Bağlı'nın yazısında özetle dizinin yıkıcı, bölücü olduğunu iddia etmesi ya kendisinin insafsızlığına ya da diziyle ilgili bilgisizliğine bağlanabilir. Ki yazıyı okuyunca anlıyorsunuz ki Sayın Bağlı sadece ilk sezonun 1. bölümünü izlemiş ya da öylesine bir bakmış. Aslında bu da dert değil fakat Bağlı'nın öyle bir iddiası var ki değil Tek Türkiye sevenlerini ve yazarlarını herhalde en çok diziye tepki gösteren ulusalcı cepheyi çileden çıkarır. Bağlı yazısındaki “Bu dizi Kürt meselesini tamamen klasik ulusalcılarla aynı mantıksal çerçevede gören ilkel-aydınlanmacı bir zihniyeti öne çıkararak, kandırılmışlığı vurgulayan ve
terör örgütünün varlığının da sadece içinde olduğu kirli ilişkiler üzerinden yürüyen bir yapılanmaya dayandığını anlatan bir söyleme sahiptir. “ ifadesiyle tüm Tek Türkiye okumasını insafsız diyebileceğimiz bir çerçeveye oturtmuş ve dizinin zihniyet olarak ulusalcılarla örtüştüğünü iddia etmiştir… Ki buna bağlı olarak yazının tamamında Tek Türkiye'nin Kürt sorununu bölgenin yoksulluğuna ve cahilliğine(!) endeksleyen kolaycı ve pek de masum olamayan bir bakışa sahip olduğunu belirtmiştir. Ayrıca dizinin sürekli dağa çıkan ve örgüte
destek veren Kürtlerin kandırılmışlığına vurgu yaparak asıl meseleyi geçiştirirken doktordan devşirilmiş başkahramanıyla da ilkel aydınlanmacı zihniyetin vazgeçilmez bir unsurunu da
ihmal etmediğini belirmiştir.
Sayın Bağlı görüldüğü üzere diziyi ulusalcılıkla itham etmekle birlikte diziye yönelik bütün klişe iddiaları sıralamış ama dönüp de insaf penceresini açmaya tenezzül etmemiş… Bu yüzden de yazısı maalesef klişe ve kalıp olmasının dışında pek insafsızca bir eleştiri olmuş… Zira Tek Türkiye ciddi anlamda Kürt sorunuyla ilgili klişeleri kırmış bir dizidir. Sayın Bağlı'nın yanına uğramadığı insafı azıcık dürtünce; diziyi eleştirirken gözden kaçırdığı birkaç noktaya değinme mecburiyeti doğdu. Şöyle ki;
Tek Türkiye ulusalcılarla aynı mantıkta olan bir dizi olsaydı hala varlığı inkar edilen bir kurumdan bu kadar açık bir şekilde bahsetmezdi. Beyaz toroslarıyla gözaltına aldığı masumları kireç kuyularında yıkayanlardan Tek Türkiye dışında kim, ne zaman bahsetmiş bakmak gerekiyor. Tek Türkiye'den başka hiçbir dizinin buna cesaret etmediğini görmek zor olamayacaktır… Şimdi sormak lazım, hangi ulusalcı mantıkta bir dizi bu meseleye açık açık vurgu yapar?
Geçen sene yayınlanan ve
Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları anlatan “Bu
kalp seni unutur mu” dizisinden çok önce Tek Türkiye işkence gören, pislik yedirilen insanlardan söz ederken Tek Türkiye'ye hakim olduğu söylenen ulusalcı zihniyet nereye uçmuştu?
Ve şu “kandırılma” meselesi… devleti topyekun mahkum etmeyen, devletin değil ama derin olanının Kürtlerle ciddi sorunları olduğunu söyleyen ve Kürt sorununu deşmek için elinden gelen her şeyi yapan bir güçten bahsetmek ve bu gücün temel hedefinin bu insanları kandırmak olduğunu söylemek neden kötü? Ayrıca bu “kandırma”nın bir çocuğun eline
şeker vererek yapılmadığını bilakis elindeki her şeyi ve hatta
yaşam hakkı alınarak yapıldığını dillendirmeye çalışan bir dizi neyi murad etmektedir? Gözaltına alınıp pislik yedirilen, her türlü işkenceden geçirilen bir adamın oradan kurtulduktan sonra doğruca dağa gitmesi hiçbir izleyici tarafından yadırganmıyor. Ya da atasının, babasının, akrabasının böyle bir şeye maruz kaldığını duyan
genç, kendini örgüte bağışlamaktan başka bir yol bulamadığında da hiç kimse “ya durun bu işler böyle olmuyor” diyebiliyor mu?
Süreçler bu şekilde bütün çıplaklığıyla anlatılırken dizinin dağa çıkan, dağda olan ve dağa destek veren herkese aynı gözle baktığı nasıl söylenebilir?