Türker Adalı'nın haberi...
Türkiye, günlerdir karanlık odalarda tezgahlanan şantajlara, itibarsızlaştırma operasyonlarına ve siyaseti dizayn çalışmalarına kilitlenmişken,
Ergenekonsever medyanın imdadına yine
Hüseyin Üzmez yetişti. Eski Vakit yazarı Hüseyin Üzmez,
Bursa'da
küçük bir kızı
taciz ettiği iddiasıyla yargılandığı davada,
Hizbullah davası sanıklarının
tahliye olmasına benzer şekilde tahliye edildi. Bursa 4. Ağır
Ceza Mahkemesi, Üzmez'i 13 yıl hapse mahkum etmesine dilmesine rağmen
Yargıtay süreci göz önüne alınarak bugün tahliye etti. ‘
Gazetecilik' adı
altında yaptığı her türlü pisliğin deşifre olması nedeniyle tarihinin en bunalımlı dönemini geçiren Ergenekonsever medya ise, Üzmez'in tahliyesi sayesinde rahat bir nefes almış oldu.
Ergenekonsever medyanın
akşam ana haberlerindeki spotları ve yarınki manşetlerini görür gibiyim: “
Soner Yalçın ve
Nedim Şener gazetecilik yaptıkları için tutuklandılar.
Çocuk tacizcisi Hüseyin Üzmez serbest bırakıldı. İşte Türkiye'de hukukun ve gazeteciliğin geldiği nokta.”
Uğur Dündar Star Anahaber'in en az yarısını Üzmez'in tahliyesine ayıracak, Hürriyet'in haberi manşetten verecek, Yılmaz Özdil yine ironi ile yüklü bir yazı kaleme alacak, vesaire vesaire… Yine elbirliğiyle Hüseyin Üzmez gibi şeceresi, tiyniyeti belli olan bir adam müsveddesi üzerinden
dindar insanlarla, Ergenekon soruşturmasını yürüten polislere ve savcılara saldıracaklar.
Ergenekon'un elini rahatlatan ilk olayı değil bu Üzmez'in.
Karanlık odakların elini rahatlatan mazisi 1950'li yıllara dayanıyor. Masonların uyandığı ve Encümen-i Daniş'in kurulduğu 1947 yılından sadece 5 yıl sonra sahneye çıktı Hüseyin Üzmez. CHP'nin iktidarı kaybedeceği anlaşılınca, karanlık odaklar harekete geçip bıyığı yeni terlemiş delikanlıları ‘müstakbel
tetikçi' olarak tespit etmeye başlamışlardı. Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle, dindar insanlar biraz olsun rahatladı. 1950 öncesi ‘komünist' diye
Sabahattin Ali öldürten karanlık odaklar, 1950'den sonra ise, dindar insanları zor durumda bırakmak ve irtica yaygaraları koparmak için yeni tertipler düzenledi. İşte bu dönemde, takvim yaprakları 1952 yılını gösterirken, lise öğrencisi Hüseyin Üzmez, gazeteci Ahmet
Emin Yalman'ı
Malatya'da vurdu. Üzmez'in bahanesi Ahmet Emin Yalman'ın güzellik yarışması düzenlemiş olmasıydı.
Bingöllü
Alparslan Arslan'ın
Danıştay saldırısına ‘başörtüsü kararı'nı, Malatya'daki 3 Protestan Hıristiyan'ı öldüren çocukların ise misyonerlik faaliyetlerini bahane etmesiyle ne kadar benziyor Üzmez'in bahanesi, öyle değil mi?
Üzmez, suikast nedeniyle 20 yıl hapse mahkum oldu. Ne garip bir tesadüf ki, o tıpkı Papa 2. Jean Paul'un suikastçısı Malatyalı Mehmet Ali Ağca'yı cezaevinde ziyaret etmesi gibi Ahmet Emin Yalman da Hüseyin Üzmez'i mahpusta ziyaret etti. Muhtemelen suikastın arkasındaki karanlık odakları öğrenmeye çalışıyordu. Karanlık odaklar, provokasyonlarına alet etmek için, Malatya gibi milli duyguları yüksek bir şehirden ‘tetikçi' bulmakta zorluk çekmiyordu. Üzmez'den perde arkasındakileri öğrendi mi, öğrenemedi mi bilinmez ama, başlarda Demokrat Parti'yi destekleyen Ahmet Emin Yalman, sonraları çok sert bir
muhalif yazar oldu.
Üzmez, dindar insanlara ve liberal aydınlara kan kusturulan 28
Şubat döneminde de sahneye çıktı. Her akşam ana haberlerde onlarca dakika görüntüleri yayınlanarak irtica yaygaraları kopartılan Aczmendilerin en yakın dostlarından biriydi. Kim oldukları, nereden geldikleri bilinmeyen Aczmendiler, ellerindeki sopalarıyla dehşet saçıyor ve dindar insanlar üzerindeki baskıların şiddetlenmesi için Ergenekon'a arayıp da bulamayacağı malzemeyi veriyordu. Bir yanda Aczmendilerin lideri
Müslüm Gündüz, diğer yandan sahte şeyh
Ali Kalkancı öbür yanda ise ikisinin birlikte kullandığı ‘
mağdur kız'
Fadime Şahin.
28 Şubatçıların elini en fazla rahatlatan olay, o dönemde Müslüm Gündüz'le Fadime Şahin'in bir evde ilişki halinde polis tarafından basılmalarıyla gerçekleşti. Kimin evinde basıldılar, tahmin edin. Evet, Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin'in ilişki halinde basıldıkları o ev, tahmin ettiğiniz gibi Hüseyin Üzmez'in eviydi. Üzmez, dindar insanlara saldırılara zemin olacak malzemeyi Ergenekon'a yine altın tepside sunmuştu. Bugünlerde özel hayattan ve basın özgürlüğünden dem vuran Ergenekonsever medya ise, Ergenekon'dan aldığı talimatlarla, günlerce haftalarca o
baskın görüntülerini yayınlayarak 28 Şubat'a zemin hazırladı.
Üzmez, bu kez 2008 yılında sahneye çıktı. O sırada 78 yaşında olan Üzmez, Mudanya'da 14 yaşında bir kız çocuğunu, annesine para vererek taciz ettiği iddiasıyla göz altına alındı. Küçük kızın hayatı karardı. ‘Fırsat bu fırsat' diyen Ergenekonsever medyaya günlerce malzeme oldu. Yargılandığı
mahkemedeki her duruşması olay oldu.
Adli Tıp'ın skandal raporu nedeniyle tahliye olmasının ardından kanal kanal dolaşıp rezaletini milletin gözüne soktu.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın da girişimiyle tekrar hapse girdi. 13 yıl 1 ay 15 gün
hapis cezasına çarptırıldı, ancak daha fazla ceza alması isteğiyle cezası Yargıtay tarafından bozuldu. Üzmez, ikinci kez yargılandığı davada yine aynı cezaya çarptırıldı. Bugün Bursa 4.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıktı. Mahkeme heyeti, suçunu sabit gördüğü Üzmez'e yine 13 yıl 1 ay 15 gün
hapis cezası verirken, Yargıtay sürecini dikkate alarak tahliyesini kararlaştırdı.
Bu sayede Ergenekonsever medyaya yine altın tepside istismar fırsatı verilmiş oldu. Yarın birçok gazete, Üzmez'in tahliyesini hükümete
fatura edecek ve yargıdaki kadrolaşmanın kanıtı olarak sunacak. Halbu ki, Üzmez'in ikinci kez tutuklanmasında
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'nun girişimlerinin de etkisiyle olmuştu. Daha birkaç gün önce,
Başbakan Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuşurken, şu cezaevlerinde yatan 27 gazeteciden bir tanesinin bile gazetelik faaliyeti nedeniyle cezaevinde bulunmadığını anlatmış, bu suçlardan birinin cinsel istismar olduğunu belirterek Hüseyin Üzmez'e işaret etmişti.
Demek ki, gazeteci de suç işleyebilirmiş.
Tıpkı Hüseyin Üzmez gibi…
Bir gazeteci çocuk istismarcısı olabileceği gibi
terör örgütü üyesi de olabilir…
Ergenekonsever medyaya duyurulur!