Büro Emekçileri Sendikası üyesi Hatice Özlem
Özdemir,
servis şefi olarak görev yaptığı
Ankara Vergi Dairesi tarafından fazla çalışma ile ilgili olarak gönderilen taahhütnameyi imzaladığı halde, fazla çalışmaya kalmasının uygun olmadığı gerekçesiyle ismine listede yer verilmemesi üzerine
dava açtı.
Dava dilekçesinde, söz konusu işlemin hukuki ve yasal dayanaktan yoksun olduğu savunularak,
mesaisine ihtiyaç duyulan
personelin fazla mesaiye kalabileceği, idarece belirlenen kıstasların ise objektif olmadığı belirtildi.
Bulunduğu birimde sadece Özdemir'in talebinin kabul edilmemesinin
hizmet gerekçesi açısından hukuka aykırı olduğu görüşüne yer verilen dilekçede,
sendikal faaliyeti olan memurların fazla mesaiye bırakılmamasının idarenin objektif davranmadığını gösterdiği öne sürüldü.
Dilekçede, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığının fazla mesaiye kalma isteğinin reddine ilişkin işleminin iptali ve maruz kaldığı zararın hak ediş tarihi itibariyle yasal faiziyle birlikte tazmini talep edildi.
Mahkemenin, kararında, idarelerin kamu hizmetinin en iyi şekilde yürütülmesi için gereken önlemleri almak, bu hizmetin hangi
araç ve yöntemlerle daha iyi sunulacağını belirlemek ve bu hizmeti sunacak görevliler için gerekli önlemleri alma yetisine sahip olduklarına işaret edilerek, ''Ancak alınacak tedbirlerde, personel seçiminde ve fazla mesai koşullarının belirlenmesinde objektif olmaları, belirleyecekleri kuralların kabul edilebilir ve herkese aynı mesafede olması gerekmektedir'' denildi.
Kararda, Ankara Vergi Dairesi Müdürlüğünce objektif kriterlere ve Fazla Çalışmalara İlişkin Genel Usul ve Esaslar'da öngörülen kriterlere uygun belirleme yapılmadığı, sübjektif kriterler ile fazla çalışma yönteminin belirlendiği, dolayısıyla işlemin bu haliyle hukuka uygun olmadığı sonucuna varıldığı bildirildi.
''YOKSUN KALINAN MESAİ ÜCRETİ ÖDENMELİ''
Devlet Memurları Kanunu'nun 10. maddesinde, ''Amir, maiyetindeki memurlarına hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. Amirlik yetkisini
kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslar içinde kullanır'' hükmünün bulunduğu belirtilerek, şunlar kaydedildi:
''Uyuşmazlığa konu olayda, davacının taahhütnameyi imzaladığı halde fazla çalışmaya katılacaklar listesinde ismine yer verilmemesinin de hukuken geçerli, kabul edilebilir bir sebebe dayalı olmadığı, aynı birimde görev yapan memurların fazla mesaiye çağrılmasına karşın şef unvanı ile görev yapan ve fazla çalışmada denetim görevini yapması gereken davacının fazla çalışma listesinde yer almamasında da hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Davaya konu işlem
mahkeme kararı ile iptal edildiğinden ve mahkemelerce verilen iptal kararları geriye yürüyerek o işlemi doğurdukları tüm sonuçları ile birlikte hukuk aleminden kaldırdıklarından, ayrıca davacının taahhütname imzaladığı da görüldüğünden bu işlem sebebiyle alamadığı fazla mesai ücretinin de daha sonra davalı idarece fazla mesaiye çağrıldığı tarihe kadar hesaplanarak davanın açıldığı 31
Mart 2006 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte adına ödenmesi gerekeceği muhakkaktır.''
Mahkeme, söz konusu gerekçelerle dava konusu işlemin iptaline, yoksun kalınan mesai ücretinin yasal faiziyle ödenmesi isteminin kabulüne karar verdi.
''YETKİNİN SINIRLANMASI AÇISINDAN ÖNEMLİ''
üro Emekçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Çınar, mahkemenin kararının ''iplerin sadece amirin elinde olmadığını'' göstermesi açısından önemli olduğunu belirterek, kararı amirin yetkilerine çerçeve çizilmesi açısından önemli bulduklarını söyledi.
Örgütlenme gibi en demokratik haklardan birini kullanarak sendikaya üye olan bir memurun, amir düzeyindeki kişiler tarafından çeşitli engellemelere maruz bırakılmasını anlamanın mümkün olmadığını dile getiren Çınar, sendikal örgütlenmeyi
hedef alan bu tür uygulamalardan artık vazgeçilmesi gerektiğini kaydetti.
Uygulamanın ayrımcılık ve eşitsizlik yarattığını çeşitli vesilelerle idareye ifade ettiklerini anlatan Çınar, idarenin yargı kararı öncesinde bu uygulamadan vazgeçtiğini, bunun da haklılıklarının bir başka göstergesi olduğu yönünde görüş belirtti.
(AA)