Son günlerde yaşadıklarımızı anlamak için gözden kaçan detaylara daha dikkatli bakmamız gerekiyor. Kamuoyunun dikkatinden kaçan en önemli ayrıntı '
İmralı Sakini' Abdullah
Öcalan'ın başlıktaki sözleri.
Demokratik açılımın konuşulmaya başlandığı ilk günden itibaren Öcalan sürece müdahale etmeye çalıştı. Hükûmetin çabasını başlamadan bitireceğini ve ölü doğuma sebep olacağını bile bile yaptı bunları.
Muhalefetin en büyük kozu olan '
terör elebaşısı muhatap alınıyor' tezine haklılık kazandıracak adımlar attı.
Plan açıklayacağını duyurdu, hükûmetten rol çaldı.
Devlet adına projeyi yürütenlerin hatalarını iyi değerlendirdi,
Silopi girişini gövde gösterisine çevirdi. İktidar Partisi ve
Başbakan Tayyip Erdoğan'ı 'ihanet'le suçlayan muhalefete bolca malzeme sağladı.
Her şeye rağmen istediğinin tam gerçekleşmediğini gördüğü noktada, benzine ateş attı. DTP de oyunun parçası olmaktan geri durmadı. Ortada hiçbir gerekçe yokken, seçime daha yaklaşık iki sene varken, İzmir'de
konvoy gezdirildi.
Ulusalcılığın kalesi hâline gelen İzmir'de… Sonrası malum. DTP ile ilgili en trajikomik ayrıntı ise TRT'nin
Kürtçe kanalını '
hukuksuzluk' şeklinde nitelemeleriydi.
Öcalan, muhalefetin 5 milyon lira harcandığı için 'malikâne' diye diline doladığı yeni hücresini beğenmemişti. Hücresinin yarı yarıya küçüldüğü iddiasındaydı:
"Burada nefes bile alamadığım koşullardayım." diyordu. O nefes alsın diye belediye otobüsleri okuldan dönen çocuklarla birlikte kundaklandı. 17 santimetrekare için 17 yaşındaki Serap, toprağın bağrına düştü. Penceresindeki sineklik kalksın diye sokaklar ateşe verildi.
Peki, bunlar niye yapıldı? Böyle eylemlerle ne elde edilebilir? Bu soruların cevabı başlıktaki tehdit cümlesinde gizli. Öcalan'ın Başbakan Erdoğan'a gösterdiği örnekler manidar.
Darbelerin
tasfiye ettiği Adnan
Menderes ve Necmettin
Erbakan'ı zikrediyor; ölümü
şüpheli bulunan Turgut
Özal'ı ekliyor. Halkın oylarıyla
siyaset dışına ittiği
Mesut Yılmaz ve
Tansu Çiller demiyor.
Bazı CHP'lilerin
darbe kışkırtıcılığı yaptığına şahit olmuştuk, demek ki
terör örgütü lideri de onlardan medet umuyormuş.
Bu sözler, PKK'nın 28
Şubat sürecindeki eylemsizliğini de açıklıyor; 2004'te darbe girişimlerinin had safhaya çıktığı günlerdeki artan terör olaylarını da. Ah bir de
Ergenekon soruşturması olmayacaktı ki! Olayın hep bir ayağı eksik kalıyor şimdi.
Ateş var ama barut Silivri'de, bir türlü istenen
patlama sağlanamıyor. Öcalan ve DTP'nin Ergenekon Davası'na bakış açısını hatırlıyor musunuz?
"AKP kendi derin devletini kuruyor. Başbakan
gündem değiştirmeye ve muhaliflerini sindirmeye çalışıyor" sözlerini arşivlerden çıkarıyoruz. Uğur
Mumcu yaşasaydı, belki bu kadar soru sormak mecburiyetinde kalmazdık!
BÜLENT KORUCU-AKSİYON