Eyüp'lü başkanla Metrobüs'le röportaj
Çoğu belediye başkanı ihtişamına ihtişam katarken, Eyüplü başkan İsmail
Kavuncu farklı bir portre çizdi. Makam arabasına binmiyor, evine çoğu zaman metrobüsle gidip geliyor. Kavuncu'ya göre, gerekçesi çok güçlü.
İsmail Kavuncu, 29
Mart mahalli seçimlerinden bu yana Eyüp’ün Belediye Başkanı. İsmi ile değil, partinin gücü ile seçimleri kazandı. Çünkü kamuoyunun bildiği popüler bir isim değildi.
Dahası,
aday olması bile
sürpriz oldu. Gerçi adı, Eyüp belediye başkan aday adayları arasında geçiyordu ama hatırlayanlar bilir, daha önce burası için başka bir aday ilan edilmişti.
Açıklanan aday, son anda adı değiştirildi ve yerine İsmail Kavuncu konuldu.
Seçildiktin sonra
yönetimden birkaç isimle birlikte “hayırlı olsun” gittik. Sonra da bir fırsatta Kavuncu da iade-i ziyarette bulundu.
Hemen hatırlatayım. Ben Eyüplüyüm. Neler yaptığını, nasıl bir çalışma yöntemi uyguladığını yakından takip ettim ve ediyorum.
Eyüp’ü ve Kavuncu ile selefi Ahmet Genç’i bilmeyenler için bir not düşeyim. Genç ne kadar kişisel popülariteye düşkünse, Kavuncu o kadar bundan uzak duruyor.
Geldiği günden bu yana makam arabasına binmemesi ile tanındı. Selefinin büyük bir grupla yaptığı çarşı-
pazar ve esnaf ziyaretlerini, Kavuncu tek başına yapıyor.
İlçedeki panolarda boy boy resimleri olmadığı için de Kavuncu’nun simasını pek bilen yok. Bundan dolayı da bu ziyaretlerin çoğu “tebdil-i
kıyafet” yapılmış gibi gerçekleşiyor. Kendini tanımayan esnafla konuşmaların çoğu,
alışveriş yapmaya gelen müşteri ortamında geçiyor.
Geçenlerde bir esnaf, Kavuncu’nun resmini daha sonra bir yerde gördüğünü ve kendi kendine “Ben bu adamı tanıyorum” dediğini söyledi. Kendisinden alışveriş yaptığını ve belediye
hizmetleri ile ilgili sohbet ettiğini anlattı.
Seçimden bu yana geçen süre içinde Kavuncu ile bir daha aynı ortamda bir araya gelmedik. Ta ki önceki haftaya kadar. Yönetim Kurulu Başkanı
Zekeriya Karaman’ın özel kalemi Ümit Bey aradı. “Belediye Başkan İsmail Kavuncu, ziyarete gelecek. Zekeriya Bey ziyarette sizin de bulunmanızı istedi” dedi.
Bir süre oturuldu, birlikte sohbet edildi. Yaptığı çalışmalar konuşuldu. Bazı şeyleri farklı yapmaya çalıştığını anlattı. Söz nasıl geldi hatırlamıyorum. Ama metrobüsün İstanbul'a getirdiği kolaylıktan söz açıldı.
Kavuncu, kendisinin de çoğu günler evine metrobüsle gidip geldiğini söyledi. Böylece hem daha kısa sürede gidip geldiğini hem de insanların gündemini daha yakından takip ettiğini anlattı.
Kavuncu bunları söylediğinde aklımdan, “Bir iki kez binmişse bunu ‘sık sık’ şeklinde sunmaya çalışıyor” diye geçti.
Aradan kaç gün geçti bilmiyorum. Annem babam,
Bahçelievler’de oturan kardeşimde
misafir olarak kalıyordu. Onların yanına gitmek üzere metrobüse binecektim. Vakit akşamın yoğun saati idi.
Baktım Başkan Kavuncu, metrobüs durağında bekliyor. Merhabalaştık. Ne kadar sıklıkla metrobüsü kullandığını sordum. “Haftada iki üç kez bindiğim oluyor. Daha çok bu saatlerde çıktığımda biniyorum” dedi.
Kardeşlerimde fotoğraf da çekebileceğimi düşünerek makinemi yanıma almıştım. Kavuncu’ya bir iki kare fotoğraf çekmek istediğimi söyledim. “Gerek yok, ben metrobüsü çok sık kullanıyorum. Bundan da gocunmuyorum. Üstelik bana zaman kazandırıyor. Bir yerlerde bunun resmi çıkarsa insanlar, ‘Haber yaptırmak için metrobüse binmiş’ diye düşünürler” dedi.
“Yanlış düşünmek isteyenin hiçbir şekilde önüne geçemezsiniz. Ama sizi tanımak isteyenlerin bunu bilmesi gerek” diye düşündüğümü söyledim. Çok gönlü olmadıysa da karşı da gelmedi.
Aynı istikamete gideceğimiz için, bindikten sonra da sohbet ettik. Kendi adından çok insanların yapılanlarla Eyüp’ü hatırlamasını istediğini söyledi. Bunun mümkün olduğunu ama dünyada olduğu gibi ülkemizde de yöneticilerin bulundukları makama hizmet ederken kendi adlarını da öne çıkararak algıyı kolaylaştırdıklarını anlattım.
“Yöneticiler, adlarını bir tür
marka yaparak, makamlarını tanıtmada kendilerine lokomotif görevi gördürüyorlar” dedim. Bunun işin kolaycılığa kaçma tarafı olduğunu söyledi.
“Ben insanların gündeminde hangi konular olduğunu, sorunların neler olduğunu en yalın şekilde dinliyorum. Yoğun saatlerde binmek durumunda olduğum için, durakta konuşulanlara
vakıf oluyorum, içerde konuşulanları dinliyorum.”
“Peki sizi tanıyan olmuyor mu?” diye sorduğumda şunları söylüyor:
“Bazen çıkıyor. Ya kendi aralarında konuşuyorlar. ‘Şu adam Eyüp’ün Belediye Başkanı değil mi?’ falan diye. Bazen de gelip bana soruyorlar. Sorduklarında söylüyorum. Kimi merhaba deyip kalıyor. Kimileri de başkana anlatmak istedikleri konuları başlıyorlar paylaşmaya. Arada hiçbir mesafe olmadan, randevusuz. İnsanlar en yalın şekilde konuşuyorlar.”
Kavuncu, daha enteresan şeyler paylaşıyor:
“Geçen metrobüse binmiştim. Bir yolcu
şoförle konuşuyordu. Ben de katıldım. Şoför bir ara benim ne iş yaptığımı sordu. Ben de söyledim. Aynadan yüzüme baktı ve ayağa kalkmaya çalıştı. Omuzlarından bastırıp oturttum.”
Kavuncu, dünyada yöneticilerin özellikle de belediye başkanlarının halkla iç içe olduğuna dair bilgiler paylaştı:
“Ben
işadamı idim. Dünyayı çok gezdim. Gittiğim yerlerde haftalarca, aylarca kaldığım oldu. Belediye başkanları hayatın içinde. İşine gidip gelirken bisikleti kullananlar da var, metroyu kullananlar da. Ama yönetenlerle yönetilenler arasına bizde garip bir
duvar konulmuş. Bu duvarları kaldırmamız gerek.”
Metrobüsle gidip gelirken, buradaki
uygulama yanlışlarına da birebir
tanıklık ettiğini söylüyor:
“Metrobüse binmek için durağa geliyordum. Baktım görevli yolcudan parayı alıyor ama jeton
akbil basma yerine
sakat girişinden yolcuları alıyor. Benim kim olduğumu bilmiyor ama gittim uyardım. Görev yaptığı durağı ve
mesai saatini gerekli yere bildirdim.”
Sohbet ederken, yolculardan birine makinemi verdim. Birlikte fotoğrafımızı çekmesini istedim. Yer dar ve hareket kabiliyeti nerede ise yok. Metrobüs hızlı. Ben Bahçelievler durağında indim. İsmail Kavuncu’nun birkaç durağı daha vardı.
Ünal TANIK / Haber 7