Milli Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik, 1961 ve 1982 anayasalarının askeri
darbeler sonucunda hazırlandığını belirterek, ''Son iki anayasa sabıkalı anayasalar olduğu için maalesef bütün halkın bir
sivil anayasa özlemi var'' dedi.
Bakan Çelik, bugünkü programında yer alan
TOBB Üniversitesindeki ''Özürlüler Kanunu'nun Etkileri'' konulu sempozyum yerine, Türk Demokrasi Vakfınca Metropolitan Hotel'de düzenlenen 1.
Ulusal Katılımcı ve Girişimci Gençlik Zirvesi'ne katılarak 'Sivil
Anayasa ve Gençlik'' konulu konferans verdi.
Dünyada ''sivil anayasa'' kelimesinin çok kullanılmadığını söyleyen Çelik, ancak
Türkiye'de yaygın kullanıldığını belirtti. 1961 ve 1982 anayasalarının askeri darbeler sonucunda hazırlandığına işaret eden Çelik, şöyle konuştu:
''Niçin bizde 'sivil anayasa' deniliyor. 1961 anayasası bir askeri darbe sonucunda hazırlanmış bir anayasaydı. Yani
silah kuvvetiyle hazırlanan bir anayasaydı. Her ne kadar sivil giyimli adamlar, üniversitelerdeki profesörler hazırladılarsa da bu onun sivil bir anayasa olduğunu göstermiyor. Sivil elbiseli insanlar anayasa hazırlarsa bu sivildir anlamına gelmez. Sivillik giydiğiniz elbiseyle, üniformayla ilgili bir şey değil. Sivillik insanın kafasının içindedir. 1982 anayasası da böyledir. 12
Eylül 1980'de yapılan bir askeri darbenin sonucudur. Diyeceksiniz ki 'danışma meclisi oluşturuldu, üniversite hocaları hazırladılar.' Oradaki yönlendiren, yöneten, olması gereken ve olmaması gerekenleri
tayin edenler siviller, sivil inisiyatif değildi.
1961 ve 1982 anayasası bir askeri darbe sonucu hazırlandığı için bizde anayasa denildiği zaman herkesin özlemi bir sivil anayasadır. 'Sivil' kelimesinin bizde bu kadar çok kullanılmasının sebebi budur.''
Demokrasinin beşiğinin
İngiltere olduğunu ancak '
demokrasi' kelimesinin İngiltere'de Türkiye'deki kadar çok kullanılmadığını ifade eden Çelik, ''Bir şey bir yerde varsa ondan çok fazla söz etmenin anlamı yok. Onlar demokrasiyi yaşıyorlar, biz söz ediyoruz.
Temel problem budur. Bizde isimlendirmeler olmayana özlemi ifade eder'' dedi.
Anayasa'da, Türkiye
Cumhuriyeti'nin ''demokratik, laik, sosyal ve hukuk üstünlüğüne dayalı bir devlet olduğunun'' belirtildiğini kaydeden Çelik, ''demokratik bir cumhuriyette, hazırlanacak olan anayasanın da demokratik olması, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutması, hukukun üstünlüğünü net şekilde ortaya koyması gerektiğini'' vurguladı.
Sivil anayasanın, ''milletin, vatandaşların özlemlerini ifade eden bir anayasa'' talebinin ifadesini yansıttığını söyleyen Çelik, anayasaların, genel geçerliliği bulunan temel prensiplerden oluştuğunu anlattı.
-''1982 ANAYASASINA 'RET' OYU VERDİM''-
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şimdi diyeceksiniz ki '1982 Anayasası, yüzde 90 küsur vatandaş tarafından kabul oyu almış bir anayasadır.' Evet,
köylü Mehmet Ağa oturup anayasa hazırlamaz, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Onun adına birisi hazırlar, o kabul ettiği zaman sivil anayasa olur.
Ben 1982'deki oylamada
Çapa Öğretmen Okulu'nda oy kullandım ve ret oyu verdim. Niye ret oyu verdim? Çünkü hakikaten 1982 anayasası polis talimatnamesi gibiydi. Nasıl oldu biliyor musunuz? Orada iki
oy pusulası var. Siz eğer zarfa
maviyi koyarsanız 'ret' oyu veriyordunuz, beyaz koyarsanız '
evet' oyu veriyordunuz. Zarfları o kadar şeffaf yapmışlardı ki beyaz koyduğunuz zaman görünmüyordu ama mavi koyduğunuz zaman uzaktan 'ben maviyim' diye bağırıyordu. Birçok yerde vatandaş tehdit edildi. 'Bak eğer mavi fazla çıkarsa gerisine karışmam...' Neticede yüzde 90 da çıkar, yüzde 100 de çıkar.
Saddam Hüseyin Irak'ta kendisini her oyladığında yüzde 99.9 çıkıyordu.
Dikkat edin, dönemin Cumhurbaşkanı kendisini anayasayla beraber oylattı. O anayasaya oy vermek aynı zamanda darbenin lideri Sayın Kenan Evren'i de Cumhurbaşkanı seçmek anlamına geliyordu. Siz yeryüzünde böyle bir şey duydunuz mu?''
Çelik,
referandumların uluslararası gözlemci kuruluşlar önünde, hiçbir
baskı yapılmadan gerçekleştirilmesi halinde sonuçlarına saygı duyulması gerektiğini ifade ederek, referandum uygulamasının bu şekilde yapılması halinde demokrasinin olmazsa olmaz unsurları arasında yer aldığını kaydetti.
Türkiye'de ''50 yılda 5-6 darbe ve
muhtıra yaşandığını'' kaydeden Çelik, buna karşın AB'nin neden Türkiye'yi üyeliğe almadığının
eleştirildiğini söyledi. Türkiye ile yola çıkan
Yunanistan ve Portekiz'in o dönemde maddi yönden Türkiye'den geride bulunmalarına karşın bugün AB üyesi olduklarına işaret eden Çelik, Türkiye'nin öz eleştiri yapması gerektiğini belirtti. Çelik, ''Siz ister sivil anayasayı oylayın, ister siyasi partileri oylayın; tankla, topla, silahla, tehditle vatandaşı sindirebilirsiniz ama onun hür iradesi sandıkta ortaya çıkar'' dedi.
-''DARBE Mİ OLMASI LAZIM?''-
Cumhuriyet döneminde hazırlanan anayasalara değinen Çelik, şunları kaydetti:
''1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasası var. Son iki anayasa sabıkalı anayasalar olduğu için maalesef bütün halkın bu anlamda bir sivil anayasa özlemi var. Son olarak Sayın
Ergun Özbudun'un başkanlığında bir
taslak çalışma yapıldı, sivil topluma sunuldu ve
kıyamet koptu. Türkiye Büyük
Millet Meclisine, milletin temsilcilerine 'Siz anayasa hazırlamazsınız, bu meclis anayasa hazırlayamaz'... Peki kim hazırlar. Yani anayasa hazırlayabilmemiz için ille de darbe mi olması lazım.''
AA