Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası Türkiye'de oluşan siyasi gerginlikle ilgili Samanyolu Haber'e konuşan İç Güvenlik Uzmanı Mete Yarar, önemli değerlendirmelerde bulundu. 

Mevcut durumdaki gerginliğin sebebinin, sorunun bürokrasi ile çözülmeye çalışılmasından kaynaklandığını söyleyen Yarar, yaşanan olayları bir devlet krizi olarak tanımladı: “Sorunu bürokrasi ile çözmeye çalışmak esas sorun. Bu bir devlet krizi ve devlet bunu kısa süre içerisinde çözmeli. Şu an Türkiye’de bir güvenlik zafiyeti var. Sorunlar gerilimle çözülmemeli. Çünkü bu tavır güvenlik anlamında inanılmaz bir risk oluşturuyor.”  

Yarar, yolsuzluk operasyonuyla ilgili olayların ilk patladığı anda Başbakanın ‘bu bir komplo’ dediğini hatırlatarak MİT'le ilgili önemli bir noktaya değindi: ‘Sayın Başbakanın komploya uğradığı yerde devlette komploya uğramıştır. Peki bu ülkede Başbakanı komplodan koruyacak olan kimdir? Başbakanı bu ülkede komplodan koruyacak olan Milli İstihbarat Teşkilatıdır. MİT’in unsurları, Sayın Başbakana 2 adım sonra yapılacak hamleyi görür ve ona göre önlem alır. Türkiye’de 13,5 milyar dolarlık bir operasyon yapan bir adam hiç kimsenin dikkatini çekmemiş midir? Bu adam kimdir diye kimse mi merak etmemiş? MİT Sayın Başbakana, ‘bu adamı takip ediyoruz, bu adam şu şekilde işlerin peşinde, sayın bakanlarla görüşüyor, onları ziyaret ediyor’ diye uyarmak gereği hissetmemiş midir?

Başbakan Erdoğan’nın Pakistan dönüşü uçakta verdiği röportajında ‘Zarrab’ın hayır işlerine girdiği biliyorum’ demesine de değinen Yarar, esas meselenin tam da Başbakan’ın bu cümlesi olduğunu söyledi: “Sayın Başbakan herkesi tanımak zorunda değil, Bakanların da durumu bu şekilde. Ama Türkiye’de 13,5 milyar dolar transfer eden bir adamın kim olduğunu kimse takip etmez mi? Bunun ikazı yapılmalıydı.”

Yarar, son dönemdeki en büyük sıkıntılardan birinin istişare etmekten vazgeçilmesi olduğunun altını çizerek, dün istifasını veren İdris Naim Şahin’in ‘oligarşik kadronun tavsiye ve yönlendirmesi var’ demesine katıldığını ifade etti: ' Son dönemdeki en büyük sıkıntılardan bir tanesi istişare etmekten vazgeçilmesidir. İstişare birbirinden çok farklı insanlarla yapılır, sadece yakın çevre ile yapılmaz. Farklı mercideki, farklı görüşlerdeki insanlarla görüşmek ancak istişare sayılır. Tek kaynaktan beslendiğinizde yapacak çok bir şey yok.'