Bankanın 4,1 milyar dolarlık tazminat talebiyle açtığı davada Türkiye’yi suçlu bulan AİHM, gerekçesinde el koymadan önce hükümet yetkililerinin gizli toplantılar ve siyasi baskı yaptığını vurguladı.
Bank Asya’ya hukuksuz müdahale yurtiçinden ve dünyadan büyük tepki çekerken, Kentbank’ın 4,1 milyar dolar tazminat talebiyle açtığı davada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi haksız bulması, Bank Asya’ya yönelik uygulamanın iktidarı zor durumda bırakacağını ortaya koyuyor.
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) 2001’deki krizde 24 bankaya el koymuş, Kentbank ise iç hukuk yollarını tükettikten sonra, 4 milyar 132 milyon dolarlık tazminat talebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmişti. AİHM, Kentbank’a el konulmasının mülkiyet hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle 2012’de Türkiye’yi haksız bulmuştu. AİHM’nin kararında Bank Asya’ya karşı yapılan operasyona, devlet destekli batırma hamlesi ve yandaş medyanın hukuksuzluklarına karşı açılacak davalara emsal teşkil edecek çok önemli hukuki tespitler yer aldı. AİHM, Kentbank’a el konulmadan önce hükümet yetkililerinin birtakım gizli toplantılar yapmasını, aynı dönemde daha kötü durumda olan bankalara dokunulmaması, banka sahibine yönelik medyada yürütülen linç kampanyası ve devlet yetkililerinin hasmane tutumunu kararına gerekçe yaptı.
TÜRKİYE İMZALADIĞI SÖZLEŞMEYE UYMADI
Kararda, “El koymanın dönemin hükümetinin baskısıyla ve Hazine’nin çıkarları gözetilmeksizin gerçekleştiği, dolayısıyla meşru olmadığı sonucuna varmıştır.” ifadeleri kullanıldı. AİHM, hukuksuz el koymanın Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) mülkiyet hakkını düzenleyen AİHS 1 No’lu ek protokolün 1. maddesine aykırı olduğuna dikkat çekti. AİHM, kararında bankaya el konulmadan önceki süreçte banka yönetiminin kusuru olsa dahi bunun mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayacağına dikkat çekti. El konulma sonucunda bankanın mülkiyet hakkının ihlal edildiği belirtilerek, “Somut davada, TMSF’ye devrinden önce yaşadığı mali güçlükler ve yanlış yönetim uygulamaları ne olursa olsun, Kentbank’ın devir tarihine kadar 93 şubesi aracılığıyla ve yaklaşık 2.000 personeliyle bankacılık sektöründe faaliyet gösterdiği konusuna herhangi bir ihtilaf yoktur. Kentbank bu nedenle taşınır ve taşınmaz mallara, belli bir müşteri kitlesine ve banka kurma ve işletme lisansına sahip bulunmaktaydı. Bütün bu varlıklar 1 Numaralı Protokol’ün 1. maddesi anlamında ‘mal ve mülk’ kavramı içinde değerlendirilmesi gereken aktif varlıklardır. Bu nedenle taşınır ve taşınmaz mallara, belli bir müşteri kitlesine BDDK tarafından alınan tedbirler başvuranları eski bankalarının işletilmesiyle ilgili maddi ve gayri maddi mülkiyet haklarından mahrum bırakmıştır. Bunun sonucunda, itiraz konusu tedbirler başvuranların mülkiyet haklarına bir müdahale oluşturmaktadır ve dolayısıyla 1 Numaralı Protokol’ün 1. maddesi uygulanır.” ifadeleri yer aldı.
AİHM’nin kararında vurguladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 No’lu ek protokolün 1. maddesi mülkiyet hakkını düzenliyor. Gerçek ve tüzel kişilerin mal ve mülk hakkını güvence altına alan madde, devletlerin mülkiyet hakkına yönelik eylemlerinin uluslararası hukuk kurallarına aykırı olamayacağının altını çiziyor. AİHS’nin 1 No’lu ek protokolün 1. maddesi şöyle: “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini istemesi hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” Kararda kamu otoritesinin mülkiyet hakkının kullanımına müdahalesinin yasalar çerçevesinde olması gerekirken Kentbank’a müdahalenin hukuka aykırı olduğu vurgulandı. Kararda, “El koymanın 1 Numaralı Protokol’ün 1. maddesine uygun olmadığından dolayı, bu hukuka aykırılığın BDDK tarafından gerçekleştirilen operasyonun başından beri var olmasının veya sonradan ortaya çıkmasının hiçbir önemi yoktur.” denildi.
Hükümet bankaya hasmane davrandı
AİHM Kentbank’ın maddi tazminata yönelik talebinde bankanın uğratıldığı zararın karşılanmasının şart olduğu belirtilerek, “Kentbank’ın malvarlığının aynen iadesine denk olmalı ve buna gerektiğinde, devletin ihmal veya ‘hukuki bir engel’ nedeniyle vermediği bankacılık izin ve lisanslarının değeri de dâhil edilmelidir.” ifadeleri kullanıldı. Kentbank yetkilileri maddi tazminatın yanı sıra devlet eliyle bankaya yapılan taciz ve karalamalardan da şikayetçi oldu. Kararda bankanın bu talebi, “Banka sahipleri medyada son 10 yıldır yürütülen taciz ve karalama kampanyası ayrıca en yüksek hükümet yetkililerince yapılan hasmane açıklamalar nedeniyle kişiliklerine yönelik ciddi manevi ve maddi zarar gördüklerinden şikâyetçidirler.” şeklinde yer aldı.
Ayrıca AİHM’nin kararında devletin ve medyanın, o dönem hiçbir delil ve dayanak olmaksızın Kentbank’a karalamada bulunduğuna yönelik mahkemelerin görüşleri de mevcut. Kararda, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun bankanın kendi iştiraklerine kredi verdiği yönündeki iddiaların hiçbir delile dayanmadığına ve dayanaktan yoksun olduğuna yönelik görüşleri yer aldı. Danıştay’ın görüşleri şöyle: “Genel Kurul diğer taraftan, başvuranın kendi grubunun iştiraklerine kredi verme kararlarının istismar edildiği iddiasına dayandırılan argümanların dayanaktan yoksun olduğunu, zira 15 Mart 2001 tarihli talimattan sonra Kentbank’ın bu tip hiçbir işlem yapmadığını kaydetmiştir. Genel Kurul, dosyadaki hiçbir delilin, banka yöneticilerinin zimmetlerine para geçirme veya suistimal iddialarını desteklemediğini kaydetmiştir.”
Gizli toplantı mahkûmiyet gerekçesi
AİHM kararında TBMM’nin 22 Eylül 2003’te kurduğu Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporuna da yer verdi. Karara gerekçe yapılan ve rapordan yapılan alıntılarda, “Bankaya el konulmadan önce hedef alınan bankalara BDDK’nın zorunlu kıldığı tedbirleri uygulamak için gerekli zaman tanınmadığı, hükümet, Hazine ve BDDK arasında bankanın geleceği konusunda yürütülen gizli görüşmeler, TMSF’ye devredilen bankalardan daha fazla açığı olan diğer bazı bankaların üzerine gidilmediği gibi hususlar sıralandı. Raporda yer alan tespitleri aktardıktan sonra yaptığı değerlendirmede mahkeme, “El koymanın dönemin hükümetinin baskısıyla ve Hazine’nin çıkarları gözetilmeksizin gerçekleştiği, dolayısıyla meşru olmadığı sonucuna varmıştır.” hükmüne verdi.
AİHM, mülkiyet hakkı konusunda hassas
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mülkiyet hakkına aykırı davrandıkları gerekçesiyle bugüne kadar birçok ülkeyi mahkûm etti. Bu maddeyi ihlal sebebiyle sadece 1995 ve 2005 yılları arasında aralarında Rusya, Romanya, İngiltere, Fransa, Avusturya, İspanya, Yunanistan, Belçika gibi ülkelerin de olduğu 108 dava devletlerin aleyhine sonuçlandı. Yine benzer durumlardan dolayı başta Rusya olmak üzere birçok ülke AİHM’de davalık durumda. Ekonomik krizde el konulan bankalara ilişkin AİHM süreci de devam ediyor. Bunlardan Demirbank’ın hissedarları tarafından ve Yaşarbank’a el konulmasına ilişkin açılan dosyaların da arasında olduğu birçok dava sürüyor. Türkiye, son olarak Demirbank davasında savunma vermişti. Bu davalardan da Türkiye aleyhine karar çıkma ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.