Mizah değil gerçek: Bu kadar da olmaz!

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Ömer Kuru'nun yaşadıkları 'bu kadar da olmaz' dedirten cinsten.

Mizah değil gerçek: Bu kadar da olmaz!

Üniversite yönetimince 'odasındaki koltuğu çalmakla' suçlanan Kuru, aklanmak için 8 yıl uğraşmış. Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde bir öğretim üyesinin 8 yıl süren akademik mücadelesi, tam bir kara mizah örneği. 2000 yılında profesör olmaya hak kazanan Ömer Kuru, Aziz Nesin hikâyelerini aratmayacak olaylar yaşamış. Kuru'nun 2 yılı, sadece bir koltuğun varlığını ispat etmeye çalışmakla geçmiş. Üniversitedeki 'koltuk hikayesi' Ferit Bernay'ın rektör seçilmesinden hemen sonra 2001 yılında başlıyor. O dönem Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı başkanı olan Ömer Kuru, yeni yönetime muhalif görülerek görevden alınır. Kuru, kararın usulsüz olduğunu savunarak idare mahkemesine dava açar. Bu sırada yönetim, yerine başkasını atar ve odasını boşaltmasını ister. Taşınma sırasında tıp fakültesi dekan yardımcısı, hastane başhekim yardımcısı, ayniyat saymanı ve yeni anabilim dalı başkanının eşliğinde bir tespit tutanağı tutulur. Kuru'ya ait eşyalarla üniversiteye ait olanlar ayrılır ve oda boşaltılır. Taşınma, Kuru'nun başına umulmadık işler açar. İlk olarak soruşturma açılır. Gerekçe, odayı boşaltırken büro malzemelerini evine götürmesidir. Rektörlüğe dilekçe yazarak hangi eşyaları zimmetine geçirdiğini sorar. Fakat cevap alamaz. Bir süre sonra soruşturma kurulundan bir fatura gelir. "Ayniyat saymanlığında demirbaşa kayıtlı olan koltuk takımını aldınız ve götürdünüz." denilmektedir. Neye uğradığını şaşıran Kuru, "Bu bahsetmiş olduğunuz koltuk takımı buradadır." diye dilekçe yazar. Bir süre sonra 3 profesörden oluşan heyet inceleme yapar ama sonuç şaşırtıcıdır. Heyet, koltuğun zimmete geçirildiği görüşünde ısrarcıdır. Ömer Kuru, bunun üzerine 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne müracaat eder. O günleri Meclis Araştırma Komisyonu'na ayrıntılı bir şekilde anlatan Kuru, şu ifadeleri kullanıyordu: "Koltuğun orada olduğunu ispat edemiyoruz. Yani koltuk duruyor ama 'hayır, aldın' diyorlar. Sonuçta, size belki inandırıcı gelmeyebilir ama asliye hukuk mahkemesine müracaat ettim. Dedim ki: Burada bir koltuk var. Ben bunu soruşturma kuruluna gösteremiyorum. Geliyorlar, gidiyorlar koltuğun bir türlü orada olduğunu tespit edemiyorlar." 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, odada bir tespit yapar. "Evet, koltuk burada durmaktadır, herhangi bir yere taşınmamıştır." diye tutanak tutulur. Fotoğraflar çekilir, mühürlenir ve bu şekilde dosya hazırlanır. Tam 'kurtuldum' derken Kuru'ya YÖK Yüksek Disiplin Kurulu'ndan bir telefon gelir: "Sizin için kamu görevinden ihraç cezası talep ediliyor. Hiç gelip dosyanıza bakmıyorsunuz. Kurulumuz mevzuyu görüşecek." Üniversite yönetimi, koltuk yüzünden Kuru'nun memuriyetten uzaklaştırılmasını talep etmektedir. Kuru, son telefonla birlikte iyice bunalıma girer. Çaresiz, mahkemenin hazırladığı dosya ile YÖK'e gider ve ifade verir. Dönemin dekan yardımcısı da onun lehine ifade verir. Sonuçta Yüksek Disiplin Kurulu, 26 Haziran 2002'de üniversitenin önerdiği cezanın reddine oybirliğiyle karar verir. Doçent, bu kararla derin bir nefes alsa bile aslında gerçek hiç de öyle değildir. Bu kez de savcılıktan yazı gelir. Üniversite, aynı zamanda başsavcılığa ihbarda bulunmuştur. Başsavcılık inceleme yaptıktan sonra görevsizlik kararı verir. Üniversite yönetimi ise dosyayı ceza soruşturmasına dönüştürür. YÖK'ün reddettiği suçtan dolayı ceza soruşturması yapılır. Kuru, soruşturmanın muhakkiki olan dönemin fen fakültesinin dekanına YÖK kararını göstermesine rağmen lüzum-u muhakeme kararı verilir. Yani mahkemede yargılanmasının önü açılır. Asliye ceza mahkemesinde dava açılır. Yargılanır ve beraat eder. Daha önce anabilim dalı başkanlığından alınır alınmaz idare mahkemesinde açtığı davayı da kazanmıştır. Böylece görevine geri dönmeye hak kazanır. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Kayhan Özkan, kendisini göreve yeniden atar. Ancak bu kez de dekan hakkında soruşturma başlatılır. Kuru'nun macerası da orada sona ermez. Geriye dönük olarak hakkında birçok soruşturma açılır. 2000 yılında hak kazandığı profesörlük kadrosuna da atanmaz. Ta ki Bernay gidinceye kadar. 2008 yılında yaşanan rektörlük değişiminin ardından, 8 yıl sonra profesör olabilir Kuru. Şimdilerde o günleri hiç hatırlamak bile istemiyor. "Size dışarıdan Aziz Nesin hikâyesi gibi gelebilir. Komik de görünüyordur. Ama benim için hiç de öyle değildi. Bire bir yaşadım ben o günleri." diyor. Yolsuzluk ve kadrolaşma iddialarının eksik olmadığı Ferit Bernay dönemi, öğretim üyeleri açısından tam bir 'cadı avı'na dönüşmüştü. Meclis Araştırma Komisyonu'nun raporuna göre, yaşanan trajikomik olayların temelinde, eski rektör Ferit Bernay'ın üniversiteyi 'misyon adamları'yla doldurma isteği vardı. Eski rektör, "Buraya irticai ve bölücü kadroları sokmuyoruz. Çağdaş ve Atatürkçü bilim adamlarıyla çalışmayı tercih ediyoruz. Eğer, bu kadrolaşmaksa evet ben kadrolaşma yapıyorum." demişti.
<< Önceki Haber Mizah değil gerçek: Bu kadar da olmaz! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER