Üniversite yönetimince 'odasındaki koltuğu çalmakla' suçlanan Kuru, aklanmak için 8 yıl uğraşmış.
Ondokuz
Mayıs Üniversitesi'nde bir
öğretim üyesinin 8 yıl süren akademik mücadelesi, tam bir kara mizah örneği. 2000 yılında
profesör olmaya hak kazanan Ömer Kuru, Aziz Nesin hikâyelerini aratmayacak olaylar yaşamış. Kuru'nun 2 yılı, sadece bir koltuğun varlığını ispat etmeye çalışmakla geçmiş.
Üniversitedeki '
koltuk hikayesi' Ferit Bernay'ın
rektör seçilmesinden hemen sonra 2001 yılında başlıyor. O dönem
Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı başkanı olan Ömer Kuru, yeni yönetime
muhalif görülerek görevden alınır. Kuru, kararın usulsüz olduğunu savunarak idare mahkemesine
dava açar. Bu sırada yönetim, yerine başkasını atar ve odasını boşaltmasını ister. Taşınma sırasında tıp fakültesi
dekan yardımcısı,
hastane başhekim yardımcısı, ayniyat saymanı ve yeni anabilim dalı başkanının eşliğinde bir tespit tutanağı tutulur. Kuru'ya ait eşyalarla üniversiteye ait olanlar ayrılır ve oda boşaltılır. Taşınma, Kuru'nun başına umulmadık işler açar. İlk olarak
soruşturma açılır. Gerekçe, odayı boşaltırken
büro malzemelerini evine götürmesidir. Rektörlüğe dilekçe yazarak hangi eşyaları zimmetine geçirdiğini sorar. Fakat
cevap alamaz. Bir süre sonra soruşturma kurulundan bir
fatura gelir. "Ayniyat saymanlığında demirbaşa kayıtlı olan koltuk takımını aldınız ve götürdünüz." denilmektedir. Neye uğradığını şaşıran Kuru, "Bu bahsetmiş olduğunuz koltuk takımı buradadır." diye dilekçe yazar. Bir süre sonra 3 profesörden oluşan
heyet inceleme yapar ama sonuç şaşırtıcıdır. Heyet, koltuğun zimmete geçirildiği görüşünde ısrarcıdır.
Ömer Kuru, bunun üzerine 3.
Asliye Hukuk Mahkemesi'ne müracaat eder. O günleri
Meclis Araştırma Komisyonu'na ayrıntılı bir şekilde anlatan Kuru, şu ifadeleri kullanıyordu: "Koltuğun orada olduğunu ispat edemiyoruz. Yani koltuk duruyor ama 'hayır, aldın' diyorlar. Sonuçta, size belki inandırıcı gelmeyebilir ama asliye hukuk mahkemesine müracaat ettim. Dedim ki: Burada bir koltuk var. Ben bunu soruşturma kuruluna gösteremiyorum. Geliyorlar, gidiyorlar koltuğun bir türlü orada olduğunu tespit edemiyorlar." 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, odada bir tespit yapar. "Evet, koltuk burada durmaktadır, herhangi bir yere taşınmamıştır." diye
tutanak tutulur. Fotoğraflar çekilir, mühürlenir ve bu şekilde
dosya hazırlanır.
Tam 'kurtuldum' derken Kuru'ya YÖK Yüksek Disiplin Kurulu'ndan bir
telefon gelir: "Sizin için kamu görevinden
ihraç cezası talep ediliyor. Hiç gelip dosyanıza bakmıyorsunuz. Kurulumuz mevzuyu görüşecek." Üniversite yönetimi, koltuk yüzünden Kuru'nun memuriyetten uzaklaştırılmasını talep etmektedir. Kuru, son telefonla birlikte iyice bunalıma girer. Çaresiz, mahkemenin hazırladığı dosya ile YÖK'e gider ve ifade verir. Dönemin dekan yardımcısı da onun lehine ifade verir. Sonuçta Yüksek Disiplin Kurulu, 26 Haziran 2002'de üniversitenin önerdiği cezanın reddine oybirliğiyle karar verir.
Doçent, bu kararla derin bir nefes alsa bile aslında gerçek hiç de öyle değildir. Bu kez de savcılıktan yazı gelir. Üniversite, aynı zamanda başsavcılığa ihbarda bulunmuştur.
Başsavcılık inceleme yaptıktan sonra
görevsizlik kararı verir. Üniversite yönetimi ise dosyayı ceza soruşturmasına dönüştürür. YÖK'ün reddettiği suçtan dolayı ceza soruşturması yapılır. Kuru, soruşturmanın muhakkiki olan dönemin fen fakültesinin dekanına YÖK kararını göstermesine rağmen lüzum-u muhakeme kararı verilir. Yani mahkemede yargılanmasının önü açılır. Asliye ceza mahkemesinde dava açılır. Yargılanır ve
beraat eder. Daha önce anabilim dalı başkanlığından alınır alınmaz idare mahkemesinde açtığı davayı da kazanmıştır. Böylece görevine geri dönmeye hak kazanır. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Kayhan Özkan, kendisini göreve yeniden atar. Ancak bu kez de dekan hakkında soruşturma başlatılır. Kuru'nun macerası da orada sona ermez. Geriye dönük olarak hakkında birçok soruşturma açılır. 2000 yılında hak kazandığı profesörlük kadrosuna da atanmaz. Ta ki Bernay gidinceye kadar. 2008 yılında yaşanan rektörlük değişiminin ardından, 8 yıl sonra profesör olabilir Kuru. Şimdilerde o günleri hiç hatırlamak bile istemiyor. "Size dışarıdan Aziz Nesin hikâyesi gibi gelebilir. Komik de görünüyordur. Ama benim için hiç de öyle değildi. Bire bir yaşadım ben o günleri." diyor.
Yolsuzluk ve kadrolaşma iddialarının eksik olmadığı Ferit Bernay dönemi, öğretim üyeleri açısından tam bir 'cadı avı'na dönüşmüştü. Meclis Araştırma Komisyonu'nun raporuna göre, yaşanan traji
komik olayların temelinde, eski rektör Ferit Bernay'ın üniversiteyi 'misyon adamları'yla doldurma isteği vardı. Eski rektör, "Buraya irticai ve bölücü kadroları sokmuyoruz. Çağdaş ve Atatürkçü bilim adamlarıyla çalışmayı
tercih ediyoruz. Eğer, bu kadrolaşmaksa
evet ben kadrolaşma yapıyorum." demişti.