"Sayın Başbakan suç olan bu yasadışı dinlemelerdeki ifadeleri, halkın huzurunda dile getirmekte ve bu ifadeler üzerinden ithamlarda bulunmakta hiçbir beis görmüyor" diyen Abdulllah Abdulkadiroğlu, "Hani dilimizden hiç düşürmediğimiz Hazreti Ömer adaleti nerede kaldı?" diye sordu. Yapılan yalan haberler, yasadışı dinlemeler ve montajlanan ses kayıtlarını hatırlatan Abdulkadirooğlu, bu düzmecelerin asıl amacını ortaya koydu: Bu kadar yalan ve düzmecenin sonunda; yargıyı iktidara bağımlı hale getirip, dinleme, kaset, montaj, böcek üzerinden bir darbe üretmek için ortaya delil diye bir şeyler çıkarılacaksa bunun adı olsa olsa Hizmet camiasına “kumpas” kurmak olur.
İşte Abdulllah Abdulkadiroğlu bugünkü yazısı...
Kumpas mı demiştiniz?
Hiçbir kural tanımadan yürütülen bir saldırı var.
Hakaret, yalan, iftira bütün insani ve ahlaki değerleri zorlayacak derecede devam ediyor.
Evrensel hukuk kuralları tanınmaz halde.
Dinimizin temel prensipleri bile ayaklar altında.
Her yolu mübah sayarak alınan fetvalar, yapılanları kılıfına uydurmak için girişilen dikenli yollar insanı hayretler içinde bırakıyor.
Adalet anlayışımızın temellerini oluşturan düsturlar, adaleti tesis için sırt çeviremeyeceğimiz şartlar unutulmuş gibi.
"Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayınız" hadis-i şerifi sanki günümüz için hükmünü yitirmiş.
“Bizi dinliyorlar” diye kıyameti koparan iktidar ve onu destekleyenler, yasadışı dinlemeler ve illegal kayıtlar, karşılarındakiler için söz konusu olduğunda bundan hiç rahatsızlık duymuyorlar.
Hatta Sayın Başbakan suç olan bu yasadışı dinlemelerdeki ifadeleri, halkın huzurunda dile getirmekte ve bu ifadeler üzerinden ithamlarda bulunmakta hiçbir beis görmüyor.
Hani dilimizden hiç düşürmediğimiz Hazreti Ömer adaleti nerede kaldı ?
Lafa gelince “Fırat’ın kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa hesabı bizden sorulur” diyerek Hazreti Ömer’i bile gölgede bıraktığımız o adalet anlayışı nerede ?
Mesele karşılarına aldıkları insanlar olunca kuzunun hakkından bahsedenler kurt kesiliyor.
Hz. Ömer adaletinin neresinde milletin emekleriyle kurulmuş müesseseleri örgüt yuvası gibi göstermek var ?
Hz. Ömer adaletinin neresinde ülkesinden başka derdi olmayan insanları katillerle bir tutup yaftalamak var, binlerce devlet memurunu tek satır açıklama yapmadan oradan oraya sürmek var?
Hazreti Ömer adaletinin neresinde, adalet müessesesini iktidarın hoşuna gitmeyecek şeyleri görmemek ve duymamak üzere düzenlemek var ?
Yalan makinesi haline gelmiş ve gözlerini kin bürümüş bir kitle, kutsal tanımadan sağa sola hakaretler yağdırarak yol yürümeye devam ediyor.
Kimseye hakaret etmeden, yalan söylemeden, iftira atmadan, üzerlerine atılan iftiralara ve yalanlara karşı kendilerini savunmaya çalışan insanlara takınılan bu tavır reva değil.
Acaba ömür ebedi midir ki bu kadar kırıp dökerek o ömür yolu yürünüyor ?
Hayatının merkezinde kulluk olan masum, suçsuz, ehl-i hizmet insanlara sabah aksam hakaret edilmesi neyle açıklanabilir ?
Sabırdan ve duadan başka silahı olmayan bu insanlar, kendilerini yönetenlerden Allah’a sığınmaya başladıysa korkmak lazım.
Zamanın çıldırtıcılığının peşinden giderek, kolay olanı, yıkmayı, yok etmeyi seçenlere karşı kıymetli olanı yapıyorlar.
Bugüne kadar savunulan bütün değerler ayaklar altına alınır gibi.
Ne uğruna ?
İktidar mı, şöhret mi, servet mi ?
Hangisine değer ?
Haşa; Allah yerine konulmaktan tutun da Peygamber ile eş tutulmaya kadar.
Ezeli ve ebedi ilan edilmeye kadar.
Dokunmanın sevap kazandırdığını söyleyebilmeye kadar.
Varlığı ve yokluğu kendinize bağlayabilmeye kadar.
Hangisine değer ?
İmanın boynunu büktükten sonra dünyalık bütün güçler sizin olsa neye yarar ?
Bu dünyada bütün köprüleri atma, selamları kesme, bir daha yüz yüze bakılmayacak hale gelme göze alınmış olsa bile, yarın Hak huzurunda ne bir fazla ne bir eksik hesap verilecek.
Bugün eminim birçokları, vicdanının kabul etmediği halde dillerinden dökülen sözler sebebiyle mahcup olacaklar.
Yargısız infaz yaptıkları için, kara propagandaya sorgulamadan teslim oldukları için, haksızlık ettikleri için mahcup olacaklar.
Goygoycuların, saray soytarılarının, eyyamcıların seslerinin, Hakkın ve hakikatin sesini bastırdığı bir dönemi yaşıyoruz.
Üzerinden bir gün bile geçmeden yalanlanan argümanlara sarılarak yol yürümenin sebebi nedir ?
Madem bu kadar güvenilen ve haklı olduğuna inanılan bir mücadele var ortada, yalanlara niçin ihtiyaç duyulur ki ?
Elinizdeki gerçekler size yetmeli değil mi ?
Kim olduğu, ne idüğü belli olmayan birilerinin telefon konuşmalarından sözde hükümet devirme senaryoları üretmek…
Yasadışı dinleme yaparak montajlama yöntemiyle ses kayıtları hazırlamak…
Ayarlanmış birilerine, sanki cemaat adına bir işler çeviriyorlarmış gibi tezgah telefon konuşmaları yaptırtarak bunları servis etmek…
Hepsinden de vahimi; her şeyiyle hukuksuz, her şeyiyle yasadışı ve suç olan bu kara propaganda kayıtları referans alarak, buradaki diyalogları gerçekmiş gibi meydanlarda topluma anlatmak.
Bütün bunlar yolsuzluk iddialarını perdelemek için yapılıyor.
Bütün bunlar yolsuzluk üzerinden iktidara darbe yapıldığı iddiasına halkı inandırmak için yapılıyor.
Üstelik; 60’dan da, 70’den de, 80’den de fena bir müdahale olarak gösterilen bu darbe yalanıyla ilgili tek bir delil ortaya konulamıyor.
Kusura bakmayın ama izlenilen bu yöntem soru işaretleriyle dolu.
Bu kadar yalan ve düzmecenin sonunda; yargıyı iktidara bağımlı hale getirip, dinleme, kaset, montaj, böcek üzerinden bir darbe üretmek için ortaya delil diye bir şeyler çıkarılacaksa bunun adı olsa olsa Hizmet camiasına “kumpas” kurmak olur.
twitter/aakadiroglu