367 krizinin tanıklarından, dönemin Anavatan
Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, gelen iki
telefonun ardından
Erkan Mumcu'nun cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki tavrını değiştirdiğini söyleyerek "Mahkemeye
baskı yapanlar, iki lidere de bunu yaptılar" dedi
Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaşanan 367 krizinde
Anavatan Partisi'nde
siyaset yapan ve partisi
cumhurbaşkanı seçiminin ilk turuna katılmayınca Anavatan'dan
istifa eden Hüseyin Kocabıyık,
Erkan Mumcu'nun tavır değiştirmesine neden olan
darbe tehdini TARAF'a anlattı.
Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde
Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (
MKYK) toplantısı sürerken Mumcu'ya iki telefon geldiğini anlatan Kocabıyık, "Bu telefonlardan sonra Sayın Mumcu'nun tutumu değişti" dedi. Kocabıyık, "Hem
Anayasa Mahkemesi üyelerine, hem siyasetçilere çok ağır tehdit içeren bir baskı, bir telkinde bulundular.
Anayasa Mahkemesi'ne baskı yapan, 'Bu karan vermezseniz darbe olur' diyenler kimlerse, bu iki lidere de bunu yaptılar" diye konuştu.
Hüseyin Kocabıyık, cumhurbaskanı seçiminin ilk turunun yapılacağı 27
Nisan 2007 tarihinden iki gün önce, yani 25 Nisan 2007'de Anavatan'ın
oylamadaki tavrını belirlemek üzere toplanan MKYK'da yaşananlan şöyle anlattı: "367
tartışmasının son derece yapay,
icat edilmiş bir tartışma olduğunu biliyorduk. Bunu, benim MKYK üyesi olduğum Anavatan Partisi de biliyordu. Erkan Mumcu da bunun son derece saçma bir şey olduğunu söylüyordu hep. Bizim 25 Nisan 2007'de MKYK toplantımız vardı. Bu toplantıda farklı görüşler de vardı. Benim gibi, 'Parti grubu olarak seçime girelim ve 367 meselesinden dolayı
Meclis'in itibanm düşürmeyelim. Cumhurbaşkanını seçmek milletin siyasetçilere, Meclis'e verdiği imtiyazdır. Bunu
mahkeme kapılarına düsürmeyelim' diyenler vardı. 'Yok girmeyelim, bizim AK Parti'nin cumhurbaşkanını seçmek gibi bir görevimiz yok' diyenler de vardı."
MUMCU '367 SAÇMA' DEMİŞ
"Genel Başkan orada güzel bir konuşma yaptı. 'Eğer 367 Anayasa Mahkemesi'ne giderse ve mahkeme '367 şart' derse rejim krizi olur, artık bu Meclis bir daha çalışamaz' dedi. Dolayısıyla 'Bu saçma' dedi 367 meselesi için. Sonra ben söz aldım ve 367 meselesinin demokrasiye, inandığımız kavramlara aykırı olduğunu anlattım."
TAVRI DEĞİŞTİ
"Saat 5,5-6 civannda, Genel Başkan'a telefonlar geldi. Telefonlar geldiğinde toplantı sürüyordu. Genel Başkan iki kez dışarı çıkıp geldi. Dışarda, koridorda gürüşüp geldi. Bu telefonlann kimden geldiğini, baskı ya da telkin telefonu olup olmadığını bilmiyorum. Yalnız benim tespitim, bu telefonlardan sonra Sayın Genel Başkan'ın tutumu değişmiştir."
TELEFONLARDAN SONRA
"Kiminle görüştüğünü bilmiyorum ancak bu telefonlardan sonra gelmiştir ve 'Artık her şey değişti, her şeyi yeni baştan düşünmek lazım' demiştir. O toplantıda oylama yapılmadı. 'Seçime katılalım' diyenler ağırlıktaydı fakat bu dinlenmedi. Ben, Sayın Mumcu'ya, 'Eğer buraya girmezsek seninle siyaset yapamam, bu partide de kalmam' dedim. 26 ve
27 Nisan'da da Genel Başkan'ın tamamen aksi yönde tutum geliştirdiğini gördüm ve partiden istifa ettim. Biz hem 28 Şubat'ın içindeydik -hükümetin danışmanıydık- hem de 27 Nisan'ın içindeydik. O günden bu güne kadar da bir süre geçti, tabii insan daha bir soğukkanlı bakıyor. Yasemin Çongar'ın 8 Nisan 2008 tarihinde
Taraf'ta yazdığı
makale, aslında her şeyi açığa çıkartıyor. Hem
Mehmet Ağar hem Erkan Mumcu, öyle bazılarının dediği gibi şahsi çıkar için, maddi çıkar için oraya girmemezlik etmemişlerdir. Bunlar iftiradır bir kere. Bu insanlar, bir yönü ile demokrasiyi sakınmaya çalışmışlardır, buraya girmezken. Yasemin Çongar'ın yazdığı ve Anayasa Mahkemesi üyelerine söylendiği gibi -ki yüzde yüz inanıyorum buna- 'Buraya girerseniz, DYP ve Anavatan Partisi olarak içeriye girer, oylamaya katılırsanız darbe yapacağız' denmiştir. Çok açıktır bu. Buna şahit olmuş değilim ama parçaları yan yana koyduğunuz zaman herşey ayan beyan ortaya çıkmaktadır."
OLAĞANDIŞI BİR ŞEYDİ
Sayın Genel Başkan'ın bir anda fíkir değiştirmesinden olağandışı birşey olduğu anlaşılıyor zaten. Olayların taraflarım
eylem üstünde yakalamak gerekmiyor. Her şey, 27 Nisan'da olan olay, ertesi günü söylenen 'Kum saati dolmak üzere' sözü, sonra Anayasa Mahkemesi'ne yapılan baskılar, hatta Deniz Baykal'ın o günlerde söyledikleri ve Yasemin Çongar'ın yazdıkları yan yana konduğu zaman zaten mesele çıkıyor ortaya. Anayasa Mahkemesi'ne baskı yapan, Bu kararı vermezseniz darbe olur' diyen kimlerse bu iki lidere de bunu yaptılar. Bu iki lider, biraz da demokrasiyi sakınmak için cumhurbaşkanı seçimine girmediler ama kötü bir senaryoya da alet oldular."
Taraf