Mümtaz'er Tüköne'den hakaretlere karşı en güzel cevap

Erdoğan “Pensilvanya” veya “paralel devlet” dediği zaman, sükûnetle “acaba derdi ne?” diye sormamız lâzım.

Mümtaz'er Tüköne'den hakaretlere karşı en güzel cevap

Aylardır hezeyana varan iftira ve yalanlara her gün bir yenisi eklenirken en son Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları ile alakalı Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne'den de yorum geldi. Konuyla alakalı "yamalı bohça artık dikiş tutmuyor, elindeki iktidarı hızla kaybediyor" diyen Türköne "düşünün; kaybetmese sırf muhatap alınmak için bu kadar keskin polemiklere girişir mi?" diyerek sormayı da ihmal etmedi. İşte Türköne'nin o yazısı:

"Erdoğan “Pensilvanya” veya “paralel devlet” dediği zaman, sükûnetle “acaba derdi ne?” diye sormamız lâzım. Önünde birkaç tuştan ibaret elektronik orga benzeyen bir çalgı aleti var. Bir düğmeye dokunuyor ve önceden doldurulmuş CD’lerden biri çalmaya başlıyor. Bu yüzden “olayların arkasında Pensilvanya da var” iftirasını dolaşıma soktuğu zaman, söze değil maksada odaklanmamız lazım.

İlk olarak elektronik orgta basılan düğmeyi yakından takip eden ve bu sesi köşelerinde bucaklarında çoğaltıp, ilave nağmelerle seslendirecek takipçiler hazır bekliyorlar. Bu bir strateji tayini; ve yorumu şöyle: “Son olaylarda toplumda oluşan infiale, Hizmet Hareketi de dahil edilsin”den ibaret. Propaganda makinesi bu stratejiye uygun cephane üretecek ve yaylım ateşine girişecek. PKK’nın eylemlerinden en fazla mağdur olan, büyük tehdit ve baskı altında kalan en barışçı kesim, olayların faili ilan edilecek. İzan ve insaf sakın aramayın; sadece maksada bakın. Dert başka; maksat, güç oyununu acımasızca ve insafsızca sürdürmek ve avantaj oluşturmaktan ibaret.

Erdoğan elindeki gücü hızla kaybediyor. Başbakan iken ülke gündemleri ve hiç eksik olmayan sorunlar yelkenini dolduruyor ve bir yandan hızla yol almasını, öbür yandan da haşmetle ayakta kalmasını sağlıyordu. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün yüksek duvarları rüzgârı kesiyor. Çok iyi bildiği ve çok fazla tecrübe ettiği iktidar oyununa göre iki çaresi var. Keskin polemiklere girişmek ve böylece karşıdan gelen tepkileri rüzgâra tahvil edip yelkenlerini doldurmak. İkincisi emek istiyor. Hareket halinde olmak, küreklere asılıp rüzgârlı alanlara ulaşmak. BM toplantısını, TÜSİAD İstişare Kurulu’nda yaptığı konuşmayı, Katar dönüşü uçakta söylediklerini ve peş peşe Rize, Trabzon, Gümüşhane ve Bayburt’ta yaptığı “parti” mitinglerini bu ikili maksada göre değerlendirmeyi deneyin: “Hareket et ve polemik yap.”

Erdoğan kendince “ben varım”, “cumhurbaşkanından ibaret değilim”, “güç hâlâ benim ellerimde” demiş oluyor. İşe yarıyor mu? Denenmiş ve tecrübe edilmiş bir yöntem; demek ki işe yarıyor.

2011’den bu yana devlet iktidarı ile hükümet tarihte nadir görüldüğü şekilde üst üste çakışmıştı. Devlet=Hükümet+bürokrasi anlamına geliyor. Erdoğan durumu istismar etti ve bu çakışmadan kişisel bir otokrasi çıkartmaya kalkıştı. 27 Aralık’ta duvara tosladı. Yargıya karşı darbe yapıp etkisiz hale getirerek bu durumdan sıyrılmayı başardı. Fakat bu sefer de devlet ellerinden kayıp uzaklaştı. HSYK seçimleri, çuvalın patlayan kısmını dikmesi anlamına geliyor; ancak yamalı bohça artık dikiş tutmuyor, elindeki iktidarı hızla kaybediyor. Şöyle düşünün; kaybetmese sırf muhatap alınmak için bu kadar keskin polemiklere girişir mi? Görünür olmak üzere meydan meydan parti mitingleri düzenler mi?

Geçen hafta Ali Babacan’ın açıkladığı Orta Vadeli Program, aslında doğrudan Erdoğan’a karşı ilan edildi. Programdaki öncelikler, Erdoğan’ın da yakın çevresindeki rant oligarşisinin de hiç hoşuna gitmedi. Son zamanlarda patlama yapan, Etiler Polis Okulu arsası gibi kent rantı haberlerindeki olağanüstü artışı da, iktidar kaybının telaşı olarak okuyabilirsiniz. Mal gidiyor. O kadar rüşvet verilmiş, masraf edilmiş; devlet kuşunun başlarından kalkıp uzaklaştığını görmeseler bu kadar telaşa kapılırlar mı?

“Olayların arkasında Pensilvanya da var” lafı, sadece ve sadece ölçüsüz ve keskin bir polemik arayışından ibaret. Erdoğan o kadar cinayeti ve ülkeyi yangın yerine çeviren felaketi kendi kişisel hesabını görmek ve kirli düzenine çomak sokanlara iftira atmak için bir fırsata dönüştürmeye çalışıyor. Hakkari’de canına kastedilen çocukların, yakılan, yıkılan eğitim kurumlarının bu hesap içinde küçücük bir yeri olsaydı hiç ölçüyü bu kadar kaçırır mıydı? “MGK’da adım atılacak” lafı da sadece “MGK benim” anlamına geliyor. İnanalım mı? Bu izansız ve insafsız güç oyununu ve desteksiz iftiraları engellemenin basit bir yolu var: Erdoğan’ı ka’le almamak."
<< Önceki Haber Mümtaz'er Tüköne'den hakaretlere karşı en güzel cevap Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER