Can Dündar’ın
Atatürk’ün hayatını anlatan belgesel-filmi Mustafa bugün vizyona girdi. Toplumda yeni bir
tartışma başlatan film ile ilgili en ilginç değerlendirmelerden biri
Taraf Gazetesi yazarı
Yıldıray Oğur’dan geldi. Oğur bugünkü köşesinde “Mustafa” filmini Kemalizm’in içine düştüğü derin krizden çıkış yolu olarak gördüğünü söylüyor. Oğur’un bu konuda da sağlam gerekçeleri var
İşte Yıldıray Oğur’un ‘Mustafa’ değerlendirmesi:
Kemalizm kalmadı, Mustafaizm verelim
Kaşlarını çatmış bizi izleyen Ulu
Önder Atatürk’ten sevimli yanaklarını sıkasımız gelen öksüz Mustafa’ya kolay gelmedik tabii.
Mesut Yeğen’in Modern
Türkiye’de Siyasi Düşünce serisinin Kemalizm cildindeki Hegemonya ve Kemalizm adlı makalesinde olağanüstü bir biçimde anlattığı gibi 1930’ların Kemalizm’i radikal sekülarizm, etnisist milliyetçilik ve otoriter merkeziyetçilik sacağayı üzerine kurulu, tüm gayretlerine rağmen
toplumda karşılık bulamamış bir
iktidar ideolojisiydi. O yüzden 1950’de yenilgiye uğradı. Ama Batılı-ulusal-seküler bir toplum v
e devlet projesi olarak varlığını korudu. Yeni adı da artık Atatürkçülük’tü.
1960’larda yükselen sol, anti-emperyalist yeni bir Atatürk’te siyasal meşruiyetini aradı. (Her ne kadar Atatürk tüm bu “emperyalist” ülkelerde, sokaktaki insanlar tarafından bile “Modern Türkiye’nin kurucusu” olarak bilinip, çok sevilse de.)
80 darbesi bu Atatürk’ü de beğenmeyip depoya kaldırdı ve kendi Atatürk’ünü yarattı. Bu Atatürk, o yıllarda her yere asılan kürklü kabanlı o meşhur Atatürk resmi gibi o kadar can sıkıcı, öylesine iç bunaltıcı resmi bir Atatürk’tü ki, o yıllarda gayri-resmi tarih zirve yaparken, 90’ların başında artık Atatürkçülük dibe vurmuştu.
Ta ki
Refah Partisi’nin yerel
seçim başarıları ve Uğur
Mumcu’nun öldürülmesiyle yükselen laik duyarlılıklarla Atatürk’ün bir popüler kültür imgesi olarak yeniden keşfedilmesine kadar. Atatürkçü Düşünce Dernekleri,
ÇYDD’ler öncülüğünde diğer laik aydın cinayetleriyle arada alevi harlanan, 28
Şubat ile zirve yapan bu yeni “Rozet Atatürkçülüğü”, Kemalizm’i belki de tarihinde ilk kez popüler bir ideoloji yaptı, orta-üst sınıfları mobilize etmeyi başardı.
İşte Can Dündar tam da bu yeni nesil Atatürkçülerin/ Atatürkçülüğün ihtiyaçlarını karşılayan başarılı işlere
imza attı. Talep mi arzı doğurdu, arz mı talebi yönlendirdi bilmiyoruz. Artık taşınması ağır, bu çağda savunulması güç Kemalizm’in ideolojik yüklerinden kurtulmuş “İnsan Atatürk” ile Can Dündar, Türkiye’de nefessiz bırakılmış resmî ideolojiye bir hayat öpücüğü verdi.
Tıpkı Mustafa’nın bugün yapacağı gibi.
“Mustafa” Kemalizm’in belki tarihinin en derin krizinden geçtiği günlerde vizyona giriyor.
Tam da ülkenin en ünlü Kemalistleri
darbeci, ırkçı, karanlık bir
örgüt olan
Ergenekon’un üyesi olmaktan yargılanırken... Tam da Atatürk,
Ergenekon davası önünde ırkçı, totaliter sloganlar atan öfkeli grupların dövizlerine düşmüşken. Tam da marjinal, korkutucu, dünya gerçeklerinden kopuk bir Kemalizm tüm Atatürk imajını işgal etmişken. Tam da bu marjinal Kemalizm yeni bir toplumsal hegemonya kurma ufkunu da tamamen yitirmişken... Tam da Atatürk de ona sahip çıkanlarla birlikte marjinalleşiyorken... Tam da Kemalizm bir emekliler,
yaşlılar ideolojine dönmüşken...
İşte böyle bir tarihsel anda Kemal Atatürk’ün imdadına yetişti
küçük Mustafa.
Bakalım sevimli, masum, yanaklarını sıkasımız gelen öksüz Mustafa, öfkeli, sevimsiz, yaşlı, darbeci Kemalizm’i bize unutturabilecek mi? Bakalım bu Mustafa-Kemal kavgasından geriye İttihatçı
Matematik hocasının Kemal’i mi, İslamcı Zübeyde Hanım’ın Mustafa’sı mı kalacak?
Yoksa Mustafa, Can Dündar’dan Ergenekon önlerinde nefessiz bırakılmış Kemalizm’e yeni bir hayat öpücüğü mü? Bu yüzden mi tarihçilerin giremediği, girmeye çalışanların ailelerine kadar soruşturulduğu
Genelkurmay arşivlerindeki Atatürk günlüklerine Can Dündar’ın bakmasına izin verildi? Can Dündar o gizli kapılar ardından gördüğü “Mustafa” hakkında her şeyi ne zaman bize de anlatacak?
Yoksa Mustafaizm, Kemalizm’in son sürümü mü? Sistem yeniden mi yükleniyor?
YILDIRAY OĞUR- TARAF GAZETESİ