3
Ekim 2005 ise
müzakerelere başlangıç olarak, tarihe geçti. Bundan 5 yıl önce O gün bile
kriz yaşanmıştı. Avusturya'nın 40 saatlik diretmesi
Türkiye'ye neredeyse
Avrupa Birliği'nin kapılarını tamamen kapatıyordu.
Cumhurbaşkanı Gül'ün uçağı motorları çalışır vaziyette saatlerce bekledi, iyi haber gelmeseydi, Gül Lüksemburg'a gitmeyecek müzakereler için imzasını atmayacaktı. Krizin aşılmasına etkili olan ise
İngiltere ve Dönemin
Dışişleri bakanı
Jack Straw idi.
Lüksemburg'daki uzun müzakereler daha sürecin başında Türkiye'nin işinin ne kadar zor olduğunu ortaya koydu. Beşinci yıldönümünde müzakerelerde gelinen aşamada 35 müzakere faslından 13'ü açıldı. Bunlardan sadece biri tamamlandı. 18 fasıl ise
Fransa ve
Kıbrıs Rum Kesimi'nin tavrı nedeniyle hala askıda. Herşeye rağmen Türkiye yolunu çizdi,
hedef kessinlikle tam üyelik.
İmtiyazlı
ortaklık gibi tekliflere tamamen kapalıyız. Bu yolda gereken bütün şartlar yerine getirilecek. Üyelik gerçekleşmese bile üyelik yolunda yapılacak reformlar Türkiye için daha önemli. Bu
Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından defalarca vurgulandı.
Avrupa Birliği'nin bürokratları da imtiyazlı ortaklık gibi bir konuya defalarca karşı çıktı. Üyelik sürecinde Brüksel'de özellikle yeni anayasa ile ilgili gelişmeler çok yakından takip ediliyor ve takdirle karşılanıyor.
Türkiye özel bir
ülke, üyelik süreci de öyle , bunu herkes kabul kabul ediyor. Türkiye ile aynı gün müzakerelere başlayan
Hırvatistan Hırvatistan ile bütün fasılları açan Brükselin 22 faslı tamamlaması sadece 11 faslın kalması bunu gösteriyor. Hırvatlar gelecek yıl Haziran ayında
katılım anlaşmasını imzalamayı umuyor.