İşte Newyork Times'ın
Türkiye hakkındaki çok önemli baş yazısı...
Türk Dış İşleri Bakanı
Abdullah Gül geçtiğimiz hafta meydana gelen şiddet olayının, Türkiye’nin askeri
darbe günlerine geri döneceği yönünde bir belirti olmadığını söyledi. Umarız Gül haklıdır.
Bu ay silahlı bir kişi Adliye Sarayı’nda 5 hakimi vurdu, 1 kişi öldü ve diğerleri de yaralandı. İlk haberler saldırganın, hakimlerin Türkiye’deki kamu binalarına başörtüsüyle girilmesini yasaklayan kararına duyduğu öfkeden dolayı böyle bir eylemi gerçekleştirdiğini gösteriyordu.
Haberler daha sonra, dinin kamusal yaşamdaki yeri, konusunda bir tartışmayı tetikledi ve hakimin cenaze töreni,
laiklik yanlılarının eylemine dönüştü.
Tepkiler ülkede 2002 yılından bu yana iktidarda bulunan ve dini söylemlerin günlük hayatta daha etkili bir biçimde temsilini savunan partiye yönelikti.
Gerçi cenazeden sonra olayın arkasındaki gücün kim olduğu konusunda bir belirsizlik yaşanmaya başladı ve gerçeklerin net bir biçimde ortaya çıkması da zaman alacak. Fakat bu aşamada öncelikle cevaplanması gereken soru şu: “Eski kötü günler geri mi geliyor?”
Türkiye’nin Başbakanı Recep
Tayip Erdoğan muhafazakar bir
Müslüman. Fakat aynı zamanda da Türkiye’nin batılı değerlerle donanmasını isteyen ve ülkesinin
Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin önünü açan bir kişi.
Reform süreci boyunca Erdıoğan Türkiye’yi kamplara ayıran konuların üstesinden gelmenin en iyi yolunun daha çok
demokrasi olduğunu vurguladı. Haklıydı ve şimdi bütün gücünü kullanarak, bu görüşünün arkasında durmanın tam zamanı.
Washington, uzun yıllara dayanlı köklü dostluk bağları bulunan Türk generallere, bir askeri darbenin asla hoş karşılanmayacağını ileterek, Türk demokrasisine desteğini göstermelidir.
İran,
Irak ve
Suriye sınırında bulunan Türkiye, İsrail’le müttefik ve NATO üyesi konumunda, ayrıca AB’ye de
aday. Dünya Türkiye'nin daha az demokratik bir devlet olmasına tahammül edemez.