Nazlı Ilıcak'tan, çok konuşulacak 'Neden Cemaat' yazısı

Bugün Gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, "Körü körüne Cemaatiçiyim" başlıklı yazısından hizmet hareketine niçin destek verdiğini kaleme aldı.

Nazlı Ilıcak'tan, çok konuşulacak 'Neden Cemaat' yazısı

Türkiye'de bir çok dönemde yapılan baskılara karşın hiç birinde cadı avına iştirak etmediğini söyleyen Nazlı Ilıcak yazısında, baskılara maruz kaldıkları dönemde Merve Kavakçı, Erdoğan ve İmam Hatiplilere en çok desteği verenlerden birisinin de kendisi olduğunu dile getiriyor. Ilıcak yazısında, "Keyfiliği, adaletsizliği, hukuksuzluğu, yolsuzluğu ayyuka çıkmış insanların yanında saf tutmaktansa, “körü körüne Cemaatçiliği” tercih ederim." ifadelerine yer verdi.

İşte Nazlı Ilıcak'ın Bugün Gazetesi'nde yayınlanan yazısının ilgili kısmı:

Bazıları, suret-i haktan görünmek için hükümeti eleştirirken Cemaat’e de vuruyor. “Her ikisine de karşıyız” diye konuşuyorlar. Daha da ileriye gidip, “Eğer bu kavga çıkmasaydı, askere kumpas yapıldığı anlaşılmayacaktı” diyen de var. Böylece askeri vesayetin kaldırılması gibi önemli bir başarı da gölgeleniyor. O davalar açılmasaydı, bugünkü ortamda, mutlaka darbe benzeri bir müdahaleyle karşı karşıya kalırdık, hiç şüphe duymayın.

Birileri körü körüne Cemaat düşmanlığı yaparsa, ben körü körüne Cemaat’i savunurum. Bir kere, Özel Yetkili Mahkeme hâkimlerini ya da savcılarını neye göre “Cemaatçi” diye damgalıyorsunuz?

Bunların hepsi, eski HSYK tarafından Özel Yetkili Mahkemeler’e atanmıştı. Bazı davaların adil yürütülmediğini ileri sürebilirsiniz. Usul hatalarından söz edebilirsiniz. Ama yanlışları hangi somut verilere dayanarak Cemaat’e fatura ediyorsunuz? Kaldı ki, yukarıda da belirttiğim gibi, Ergenekon ve Balyoz davaları ciddi bir temele istinat ediyordu. Sadece Cemaat’e yakın medya değil, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün AK Parti ve AK Parti’yi destekleyen gazeteler, o davaların “savcı”sıydı. Erdoğan, yolsuzluk iddiaları ortaya çıkınca tam bir U dönüşü yaptı; Ergenekoncular’la kol kola girdi. Havuz medyası da onunla birlikte döndü. “Yanılmışız, kandırılmışız” gibi cümleler kurarak, sözde günah çıkardılar.

Mutlaka Cemaat’e yakın hâkim ve savcılar vardır. Ama onların kendi vicdanlarıyla karar vermediklerine dair bir bulgu da ortada yok. Benim kanaatime göre; 1) Askeri vesayetin kırılmasını o davalara borçluyuz. 2) O davaların arkasında siyasi irade bulunmasaydı, sonuç alınamazdı.

                                                ***

Suret-i haktan görünmek için mağdurla arama mesafe koyamam. Her türlü yasa dışı işlemin Cemaat’e mal edilmesi, belli ki yolsuzlukları örtmeye çalışan iktidarın taktiği. Mesela sınav soruları çalındı; Cemaat çaldı. Başbakan’ın ofisine böcek kondu; Cemaat koydu. Usulsüz dinlemeler yapıldı; Cemaat yaptı. Hrant Dink öldürüldü; Cemaat öldürdü. Tahşiyeciler’e operasyon düzenlendi; Cemaat düzenledi.

“Cemaat ile ilişkiyi nasıl kuruyorsunuz” diye sorduğunuzda, körü körüne Cemaatçi oluyorsunuz.

Keyfiliği, adaletsizliği, hukuksuzluğu, yolsuzluğu ayyuka çıkmış insanların yanında saf tutmaktansa, “körü körüne Cemaatçiliği” tercih ederim. Bir cadı avına hiçbir zaman iştirak etmedim, bugün de etmem.

28 Şubat’ta körü körüne Merve Kavakçı’yı savundum; üniversiteye gidemeyen başörtülü kızlarla protesto gösterilerine katıldım; imam hatiplerin orta kısmının kapatılmasını, üniversiteye gitmelerinin engellenmesini makalelerimde eleştirdim. Tayyip Erdoğan bir şiirden dolayı mahkûm edilince, onun yanında yer aldım. Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak için çok eski kasetleri ortaya çıkardılar. Bu kasetlerle Erdoğan linç edilirken, tartışma programlarında tek başıma onu savundum. “Muhtar bile olamaz” denildiğinde, Erdoğan’a sahip çıkmakta bir an bile tereddüt göstermedim. Çok farklı bir dünyanın insanıydım ama dünyalarımızı birleştirdim. Onların derdi benim derdim oldu. Onlara yapılan hakareti kendi üstüme alındım.

Bugün Cemaat şeytanlaştırılıyor. Tayyip Erdoğan, Bank Asya’yı batırmaya çalışıyor, Cibuti’de her biri ayrı bir fedakârlık mahsulü olan Türk okullarının kapatılması talimatını veriyor. Fethullah Gülen’e en ağır hakaretleri yapıyor. Yargıyı hallaç pamuğu gibi atıyor. Yolsuzlukları takip eden polis ve yargı mensuplarına keyfi bir biçimde “Cemaatçi” yaftasını yapıştırıyor. Birçok polis haksız yere cezaevinde; 7 aydır iddianame yazılmadı. Bu durumda, sırf bir denge kurmak adına, iktidarın yanı sıra Gülen Cemaati’ne de yüklenmek adil bir tavır olur mu?

Sınav meselesine, böceğe, usulsüz dinlemelere, Tahşiye operasyonuna, Hrant Dink cinayetine birçok yazımda temas ettim ve “Cemaat ile ilişkiyi nasıl kuruyorsunuz” diye sordum. Birileri, Hrant Dink’i öldürdü. Birileri böcek koydu, sınav sorularını çaldı, usulsüz dinleme yaptı… En kolay yol, bütün sorumluluğu Cemaat’e yüklemek ve yaratılan ağır atmosfer sayesinde, bu konuda bir mutabakat sağlamak. Kimileri, Tayyip Erdoğan’a güvendiği için iddialara inanıyor; kimileri bel kemiksiz olduğundan inanmış gözüküyor; kimilerinin ise baştan beri düşmanlık besledikleri bir Cemaat’i yıpratmak işine geliyor.

Böyle bir ortamda, evet ben körü körüne Cemaat’i savunuyorum. Zira bizler, paralel devletle meşgulken, yolunu bulanların hesap vermekten kaçtığını çok iyi görüyorum.

<< Önceki Haber Nazlı Ilıcak'tan, çok konuşulacak 'Neden Cemaat' yazısı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER