İşte Nazlı Ilıcak'ın "Eski düşmanlar dost oldu" başlıklı o yazısı:
Bundan bir sene önce olsa ve asker, “orduda paralel yapılanma” iddiasını ortaya atsa, AK Parti ayağa kalkardı ama şimdi, bizzat “havuz medyası” Ergenekon hükümlüsü Yarbay Mustafa Dönmez’i televizyona çıkarıyor; onun, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i suçlamasına çanak tutuyor. Mustafa Dönmez, A Haber’de, kendisini mahkûm eden delillerin sahte olduğunu, hâkim ve savcıların paralel örgüte mensup bulunduğunu, Genelkurmay Başkanı Özel’e 2 özel mektup göndererek, belgeleriyle Cemaatçi personelin isimlerini verdiğini ama Özel’in bu mektuplar yokmuş gibi davrandığını ileri sürdü.
Türkiye’de öyle bir hava oluştu ki, herkes paralel… Bu isnat hem ağır yolsuzluk iddialarıyla karşı karşıya kalan Tayyip Erdoğan’ın hem de Ergenekon ve Balyoz sanıklarının işine geliyor. Herkes masum, sadece Cemaat suçlu!!!
***
İsterseniz, Yarbay Mustafa Dönmez kim diye eski defterleri karıştıralım:
7 Ocak 2009’da Yarbay Mustafa Dönmez’in Sakarya/Sapanca’daki yazlık evinde yapılan aramada, 22 el bombası, 5 adet tabanca, 1 adet Kalaşnikof tüfek, binlerce mermi ile askeri malzemeler ele geçirildi. Bunun ardından, Yarbay Mustafa Dönmez’in Ankara Yenikent’teki evinde de bir arama yapıldı. Ajandasının içine çizilmiş bir kroki ortaya çıktı. O krokiye göre hemen çevrede, Zir Vadisi denilen yerde kazı çalışmaları başladı. Ermeni Mezarlığı olarak bilinen mevkide, boş bir binanın 15 metre çevresinde 30 el bombası, 2 aydınlatma fişeği, 9 göz yaşartıcı bomba, 9 adet sis bombası, 12 adet M16 anti tüfek bombası, 12 bubi tuzağı, 800 adet G-3 mermisi, 6 adet gösteri bombası bulundu. Bu bölgenin, Özel Harp Dairesi diye bilinen askeri birimin bir zamanlar eğitim alanı olduğu belirtildi. 1950’li yıllardan itibaren, söz konusu arazi, gayrinizami harp için eğitim verilen bir yerdi. Adli Tıp, krokinin Yarbay Mustafa Dönmez’in el ürünü olduğunu tespit etti.
Nitekim Yarbay Mustafa Dönmez, 49 yıla mahkûm oldu. Delil sadece bir dijital belge değil. Hem kendi çizdiği krokiye göre yapılan arazi aramalarında hem de Sapanca’daki evinde ele geçen çok sayıda silah ve mühimmat var. Buna rağmen, A Haber’e çıkıyor “paralellerin tuzağına düştüğünü” söylüyor. O bomba ve silahları Zir Vadisi’ne paralel polisler yerleştirmiş!!! Dönmez, Genelkurmay Başkanı’nı da Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Cemaatçi yapılanmaya göz yumduğu için suçluyor.
Özel, Dönmez’e dava açacağını açıkladı.
Ey yolsuzluk!!! Sen nelere kadirmişsin! Adamlar kendilerini kurtarmak için, düşmanlarıyla dost oldular.
Çok sayıda el bombası ve mühimmatın bulunmasını sağlayan krokiyi inceleyen Adli Tıp, krokinin Dönmez'in el ürünü olduğu raporunu verdi.
Zir Vadisi’nde yapılan kazıda bulunan askeri malzemenin bir kısmı.
Nazmi Ardıç’tan önemli açıklamalar
Ciddi isnatlarla karşı karşıya olan ve ağır hapis cezalarına çarptırılan sanıklar, hapishaneden çıktıktan sonra algı operasyonuna hız verdi. En fazla istismar edilen konulardan biri, Casusluk ve Fuhuş Operasyonu. Bu davada örgüt lideri olduğu ileri sürülen İbrahim Sezer, artık “paralel Haşhaşiler”in bir kurbanı!
Söz konusu operasyonla ilgili gazeteci Toygun Atilla, eski Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç’a sorular sordu. Nazmi Ardıç, cevaplarıyla birçok noktayı aydınlattı:
- Bir fuhuş operasyonunun askeri casusluk ve gizli belge bilgi barındırma soruşturmasına dönüşmesi sizi şaşırttı mı?
- O gün itibariyle bu operasyon bizim için yabancı kadınları zorla alıkoyarak, cebir ve şiddet yöntemleriyle fuhuşa zorlayan bir suç örgütüne karşı yapılmıştı. Aramalarda ele geçen dijital materyaller tarafımızdan bilinmiyordu. Çoğunluğu itibariyle kriptolanmış şifreli dosyalar olduğu laboratuvar incelemesinde ortaya çıktı. Aslında operasyon anında da özellikle askeri personelin adreslerinde yapılan aramalarda garip durumlarla karşılaştık. Askeri mahallere ait krokiler, bazı askeri personel hakkında yazılı materyaller. Hatta bir adreste, üst düzey bir askeri personele ait olduğu değerlendirilen, üzerinde şahsın adının yazılı olduğu bir delil poşeti içerisinde sperm bulaşığı olan bir iç çamaşırı görmek bizi şaşırttı.
- Bilişim Şube Müdürlüğü yetkilileri olay yerine geldi mi? Ele geçirilen dijital dokümanların olay yerinde imajı alındı mı? Alınmadıysa neden?
- Operasyonun yapıldığı dönem itibariyle, Bilişim Suçları Şubesi’nde imaj alma ekipmanı ve uzman personel konusunda yetersizlikler vardı. Bu ihtiyaçlar daha sonraki süreçlerde telafi edildi ama belirtilen adreslerde hazırun eşliğinde yapılan arama, kamera ile kayıt altına alındı; delil olabileceği değerlendirilen malzemeler delil poşetlerine konuldu, mühürlenip şubeye getirildi. Şubede de şüphelilerin kendileri ve avukatlarının huzurunda mühür açılarak imaj alma ve alınan imajdan bir suretin avukata verilmesi işlemi gerçekleştirildi. Elbette, imaj alma işlemlerinin arama mahallinde yapılması en doğru olanıdır. Ancak sorunuzda da ima ettiğiniz ve zihinlerde oluşan şüpheyi gidermek adına şunu söyleyebilirim, dijital materyallere geçmiş tarihli olarak ekleme yapmak mümkün değildir. Böyle bir durum kesinlikle dijital veri incelemesinde tespit edilir.
- Albay İbrahim Sezer’in telefon konuşmasına, söylemediği “Vika” kelimesinin eklenmiş olması normal mi?
- O dönemde Vika isimli kadın da dinlenmekteydi. Tahmin ediyorum, çözüm yapan görevli, kulak alışkanlığı ile Sezer’in telaffuzundaki bir kelimeyi benzeterek hatalı olarak çözmüştür. Ancak bu durum, itiraz üzerine telafi edilmiştir. Sonuç itibariyle, İbrahim Sezer açısından hiçbir olumsuzluk doğurmamış bir durumdur. Sanıklar tarafından soruşturma üzerinde şaibe yaratmak adına, propaganda unsuru olarak kullanılmıştır.
- Olay yerinde içinde delillerin bulunduğu öne sürülen James Bond çanta, askeri şapka, elbise ve künye ele geçirildi. Bunlar niçin deliller arasında yok?
- Bu konu da yargılama sürecinde speküle edildi. Olayın aslı şudur: İkamette yapılan aramada çok sayıda dijital malzeme ve doküman ele geçirilmiştir. Dokümanların arasında askeri tesislere ait krokiler, Deniz Harp Okulu’nda öğrenim gören bayan öğrencilerin özel ve cinsel yaşamlarını konu eden geniş çaplı gözlem sonucu oluşturulan raporlar, ajanda ve fihrist bulunmuştur. Bu delillerin bazıları da bahse konu James Bond çanta içerisinden çıkmıştır. Arama işlemi kamera ile kayıt altına alınmıştır. James Bond çanta ve askeri kıyafet, niteliği itibari ile suç unsuru olarak görülmediğinden el konulmamıştır. Ancak kamera görüntülerinde, çanta ve kıyafetlerin de bulunmasından dolayı, bu konu öne çıkarılarak şaibe oluşturulmaya, aramaya katılan görevliler zan altında bırakılmaya çalışılmıştır. Esas olan suç eşyasına el konulmasıdır. Kamera görüntülerine giren her eşyaya el konulmasının bir mantığı olabilir mi?
- Sanıklar dava sırasında bu çantanın ve içindeki dokümanların kendilerine ait olmadığını iddia ettiler. James Bond çantadan parmak izi ve DNA testi yapılmasını istediler. Ancak çanta yoktu!!! Bu incelemeler de yapılamadı.
- Aramalar iki hazırun ve şüpheli eşliğinde yapılmıştır. Kamera ile de kayda alınmıştır. Arama işlemine nezaret eden şüpheli ve hazırunlar da arama tutanağına imza atmıştır. Kamera kayıtları da dosyaya eklenmiştir. Bahsettiğiniz bu iddia, arama esnasında değil, aylar sonra yargılama safahatında dile getirilmiştir. Arama esnasında böyle bir iddia dile getirilse, hazırun olanlar da bunu teyit etseler, o takdirde ciddiye alınabilecek bir iddia sayılabilirdi. Ancak delilleri şüpheli hale getirmenin bir yolu olarak, aramadan çok sonra, dava açılıp mahkeme görülmeye başladığı süreçte, bu iddianın dile getirilmesi nedeniyle mahkemece de itibar edilmemiştir. Kaldı ki, arama esnasında kamera kaydını polis almaktadır. İma edilen hususun gerçek olması halinde polis neden çantanın ve askeri kıyafetin görüntüsünü alsın ki?
***
Ey AK Parti iktidarı! Katiline aşık olan adama döndünüz. Yanlış yoldaş seçenler, yollarını iyice şaşırırlar, bunu bilesiniz.