Neden ve nasıl bu kadar çok şehit?

Güvenliğimizi sağlayan askerlerimizin güvenliğini neden sağlayamıyoruz? Diğer askerlerimizin güvenliğini sağlayan tim, nasıl yok edilebiliyor? Mehmet Altan Türkiye'nin yüreğini yakan hain saldıyı yazdı. İşte o yazı...

Neden ve nasıl bu kadar çok şehit?

Neden ve nasıl bu kadar çok şehit? Şırnak’taki Gabar Dağı’nda... Bolu’dan gelen Komando Tugayı’na bağlı bir timin, teröristlerce pusuya düşürülmesi sonucu ikisi astsubay 13 askerimiz şehit oldu. On üç askerimiz demek, on üç gencecik çocuğumuz demek. Bolu Komando Tugayı bizim en nitelikli, en iyi yetişmiş tugaylarımızdan biri. Pusuya düşürülmeleri öyle kolayından olacak iş değil. Tugaya bağlı askeri birlik Şırnak’a 30 kilometre uzaktaki Gabar Dağı’nda operasyonlarını tamamlayıp karargaha çekilirken, 18 kişilik bir tim güvenlik nedeniyle geride bırakılmış. Pusuya düşürülen ‘güvenlik timi’... 18 askerimizden 13’ü şehit edilirken, 3’ü yaralanmış... İki askerimiz ise olaydan yara almadan kurtulmuş. Saldırganlar ellerini kollarını sallaya sallaya kaçmışlar. Güvenlik timini... Üstelik Bolu Komando Tugayından gelen bir timi... Pusuya düşürmek... Şehit etmek... Doğrusu insan kolayca kabullenemiyor. Öfkemizi... Acımızı... İçimizin ateşini en ağır sıfatlarla haykırsak da... Bir yandan da insanlarımızın, çocuklarımızın, askerlerimizin gittikçe artan sayılarda şehit düşmelerini de sorgulamalıyız. Güvenliğimizi sağlayan askerlerimizin güvenliğini neden sağlayamıyoruz? Diğer askerlerimizin güvenliğini sağlayan tim, nasıl yok edilebiliyor? Haziran ayı içinde... Kezzap gibi bir cümle içimizi yaktığında da aynı şeyi sormuştum. Munzır’daki Kocatepe Jandarma Karakolu basılmış, yedi asker şehit olmuş, sekizi yaralanmıştı. Neden öldüler? Terör örgütü üyesi iki kişi, yolda gasp ettikleri bir otomobille, Pülümür ilçesine otuz kilometre uzaklıktaki Kocatepe Köyü’nün yanındaki bir tepede bulunan jandarma karakoluna gelmiş... Araçtan inen teröristler, bir anda ceplerinden çıkardıkları el bombaları ve bazı patlayıcıları karakolun içine atmıştı... Teröristlerden biri kaçmıştı. Türkiye, savunmanın konuşulmasını çok eksik bırakmakta. Ne çağın gelişmeleri... Ne savunmadaki teknolojik atılım... Ne sanayi döneminin kavramlarının tümden değişmesi... Ne avantajlar ya da zaaflar... Bunların hiç biri, olumlu bir havada ve katkı sağlayacak bir biçimde konuşulmuyor. Askeriyesi de siyaset, siyasetçisi de siyaset konuşunca, bunun bedeli toplum tarafından ödeniyor. Üstelik bizi savunanların böylesine savunmasız bir şekilde ölüme gitmesi... İnsan bunu kabul etmekte zorlanıyor. Türkiye, sınır ötesi mi berisi mi diye tartışa dursun. Ama benim önceliğim... Yarın şehit düşebilecek askerimizi kurtarmayı da tartışmak oldu. Şehit düşmesini bugünden önlemek mümkün değil mi? Karakol baskını ile ilgili hiç bir açıklama yapılmadı, soruşturma sonuçlarını öğrenemedik. Onu öğrenemeden... Sorulara cevap alamadan... Bu kez de... Bir yarbayımızı... Bir binbaşımızı... Bir erimizi... Uzaktan patlatılan mayın nedeniyle yitirdik. O da gene haziran ayı içindeydi. Askerleri... Subayları... Bunca gelişmiş teknolojiye rağmen... Bu kadar yakıcı ölüm haberlerinde hap aynı soruyu sormaya devam ediyorum: ‘Öncelikle askerlerimizin can güvenliğini nasıl sağlarız? Şehit vermeyi nasıl engelleriz?’ Rahatlıkla basılan karakol... Jammer aleti kullanılmadığı için mayına kurban verdiklerimiz... Pusuya düşen güvenlik timi... Neden bu kadar çok şehit verdiğimizin sorgulamamız gerekmiyor mu? O çocuklar bizi korurken... Biz de o çocukları korumalıyız. Nerede, nasıl hata yaptığımızı artık bulmalıyız. MEHMET ALTAN/STAR
<< Önceki Haber Neden ve nasıl bu kadar çok şehit? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER