Dün, 1
Mayıs,
Taksim’de büyük kalabalıklar tarafından coşkuyla kutlandı. Çoluk çocuk herkes marşlar söyleyip,
halay çekti...
Hiç de bir şey olmadı.
Ve bir kez daha gördük ki, devlet içi odaklar provokasyon yapmaz ise... Ve gen
e devlet, “demokratik bir devlet algısıyla” hak ve hukuka saygılı davranırsa toplumda sorun çıkmıyor.
***
Dünyada yüz yılı aşkın bir süredir çoktan klasikleşip gelenekselleşmiş
1 Mayıs bizde ancak 2010 yılında normalleşme sürecinde...
Düne kadar 1 Mayıs bayram değildi...
Düne kadar Taksim, 1 Mayıs’ı kutlamak isteyenlere yasaktı...
Düne kadar 1 Mayıs, topluma, korku ve gerginlik olarak sunuluyordu.
Neden?
Çünkü...
33 yıldır hala “yakalanamayan” devlet içindeki bir çete, Türkiye’yi 12
Eylül darbesine götürmek için 1 Mayıs 1977 yılında büyük bir
katliam düzenleyerek, Taksim’e toplanmış olan insanların üzerine ateş açıp 36 kişiyi öldürmüştü.
***
Geçenlerde...
AK Parti, Türkiye’nin yakın tarihinin aydınlatılamamış olaylarının
Meclis tarafından araştırılması için düğmeye bastı.
Beş katliamın dosyası açılıyor.
AK Parti
Çorum Milletvekili Agâh
Kafkas ve 114 milletvekili...
1977’deki kanlı 1 Mayıs...
Çorum...
Sivas...
Kahramanmaraş ve
Başbağlar katliamları için
araştırma komisyonu kurulmasını istedi.
***
Türkiye’de “tecrübeli bir vatandaş” olarak benim bildiğim bu tür katliam ve suikastler aydınlatılmamış ise muhakkak “ayak izleri” devlet içinde kayboluyordur... Nitekim 1 Mayıs 1977 katliamının failinin de Kontrgerilla olduğu yıllardır hem yazılır, hem de kulaktan kulağa fısıldanır. Söylenir durur ama bu iş aydınlatılmadıkça bizim devletin gerçek bir hukuk devleti haline gelemeyeceğini düşünen biri olarak katliamla ilgili isim zikredildiğini de duymamıştım...
Ta ki
Ergenekon Davası’na kadar...
***
Hatırlıyor musunuz, bilmiyorum...
Ergenekon
iddianamesinin 404’üncü klasöründe...
“1 Mayıs 1977 Katliamını Kontrgerilla Düzenledi” başlığı altında...
36 kişinin öldüğü 1 Mayıs 1977 gününe ışık tutacak
telsiz konuşmalarına yer veriliyor.
İddianame, “bu konuşmalar 1 Mayıs 77 katliamının Kontrgerilla tarafından düzenlendiğini bir kez daha ortaya koyuyor” demekle kalmıyor, bu vahşeti Kontrgerillanın en büyük provokasyonu olarak niteliyor. O gün
örgüt üyelerinin kendi aralarında yaptığı daktilo edilmiş telsiz konuşmalarının üç ayrı merkezden gerçekleştirildiği kaydediliyor.
Konuşmalarda, “Ocak”, “Santiago-
Dalyan” ve “İstasyon” kodları kullanılıyor.
Ayrıca, “1”, “2”, “3”, “4” ve “6” numara ile kodlanmış kişiler bu merkezlerle konuşuyor. Konuşmayı yapanların yürüyüş kolları içinde olduğu yine telsiz konuşmalarından anlaşılıyor.
***
Peki, kim bunlar?
İddianame birini deşifre ediyor...
Sheraton Otel’inin çatısından kalabalığın üstüne ateş eden kişinin telsiz konuşmalarında “Ocak” kodunu kullanan
Binbaşı Alaattin
Sezginkurt olduğu belirtiliyor. İddianamede yer alan belgede Sezginkurt’un 1 Mayıs katliamına katılmak için
Samsun’dan geldiği belirtiliyor, “görevli bulunduğu Samsun Sıhhiye Taburu’ndaki görevini bırakarak Sheraton Oteli’ndeki Kontrgerilla karargâhında bulunduğu tespit edildi” deniliyor.
***
1 Mayıs 1977 katliamı ile ilgili bu iddiaların açıklanmasından bu yana neredeyse iki yıl geçti.
Hiç kimseden ses çıkmadı.
Genelkurmay da, Binbaşı Alaattin Sezginkurt da ses vermedi.
OYAK Güvenlik Şirketi gibi sessizliği yeğlediler.
***
Normalleşip, huzurlu yaşayacak isek devlet içindeki “çeteleri” ortaya serip, acilen cezalandırmalıyız.
Bu açıdan...
Türkiye’nin yakın tarihinin aydınlatılamamış olaylarının Meclis tarafından araştırılması için düğmeye basılması...
Ve aralarında 1 Mayıs 1977’nin de bulunduğu beş katliamın dosyası için “araştırma komisyonu” kurulması çok isabetli olmuştur. Benim önerim, 1 Mayıs Katliamı’na Ergenekon İddianamesi’ndeki belgelerden başlamaları...
***
Tabii bu süreci beklerken, insan sormadan da edemiyor: Binbaşı Alaattin Sezginkurt nerede?
Eğer hayatta ise neden susup oturuyor da, bu ağır ithamlar karşısında sessiz kalıyor?
Yok, eğer, sağ değilse, Genelkurmay neden iddiaları yanıtlamıyor?
MEHMET ALTAN - STAR