Hem
sıkıyönetim döneminde çektiklerinin hesabını sormak, hem de
darbeleri tarihe gömmek isteyen
ülkücü mağdurlar,
halkoylamasında '
evet' diyeceklerini yüksek sesle dile getiriyor.
12
Eylül 1980 darbesi sonrası '
Malatya Ülkücüler Davası'nda yargılanan ve uzun süre
hapis yatan
Reşat Ahlatlı, halk oylamasında anayasa değişikliğine 'evet' diyeceğini açıkladı. Sıkıyönetim döneminde çektiği işkenceler nedeniyle birçok hastalık geçiren Ahlatlı, o günden beri yaşadığı sağlık sorunlarını ailesinin desteğiyle kısmen atlatabildiğini söyledi. Yaşadıkları sadece darbe dönemiyle sınırlı kalmayan Ahlatlı, ülkesini sevmekten başka hiçbir suçu olmadığını, darbe sonrası yaşadıklarının hayatını kararttığını ifade etti.
Malatya ve
Elazığ cezaevlerinde 9 yıla yakın hapis yatan Ahlatlı, bu süre içinde bir çok işkenceye maruz kaldığını belirtti. Geçirdiği hastalıklar nedeniyle güçlükle konuşan Ahlatlı, "
12 Eylül'den sonra 9 yıla yakın hapis yattım. Bazen suçsuz bulup serbest bırakıyorlardı, birkaç gün geçmeden tekrar tutukluyorlardı. Bir keresinde 113 gün işkencede kaldım. İnanılmaz işkence gördüm. Şimdi o işkenceleri anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. Ne kadar anlatsam da anlaşılmaz, çünkü onu ancak yaşayan bilir. Bizi bir hafta içinde perişan ettiler. Oturamayacak duruma geldim. Ellerim filan hepsi kanamıştı. Kum torbası ile göğsümüze vuruyorlardı. Bir de bizi havaya asıyorlardı. Anadan doğma bir şekilde. Alttan vuruyorlardı.
Elektrik veriyorlardı. Cezaevinde Mehmet Kazgan ve Aydın Demirkol isimli arkadaşlarım öldü. Ben de bu
referandumda yaşadıklarımın hesabını sormak için 'evet' diyeceğim." dedi.
Eski partisi
MHP'nin referanduma karşı aldığı tavrı 'hoş değil' diye yorumlayan Ahlatlı, "Bundan sonra MHP'ye kesinlikle oy vermeyi düşünmediğini" de aktardı.
Askeri darbe sadece Reşat Ahlatlı'nın hayatını karartmakla kalmamış. Eşi hapis yatarken Nurhan Ahlatlı da benzer sıkıntıları dışarıda yaşamış. Evi belirli periyotlarla aranan Nurhan Ahlatlı, kocası cezaevindeyken 1 yaşındaki çocuğuyla hayata tutunma mücadelesi vermiş. Nurhan Ahlatlı da o günleri şöyle anlattı: "Eşim cezaevine girdiğinde ne zorluklar yaşadığımı ben bilirim. Eşim tutuklandığı zaman ben tek başıma bir çocuğum için çalışmak zorunda kaldım. Sıkıyönetim dönemi askeri görevlileri beni iş yerinde gözaltına aldı. Evim onlarca kez arandı. Sıkıyönetim nedeniyle
sokağa çıkma yasağı vardı. Çocuğumu
ölüm riskiyle evimde doğurmak zorunda kaldım. O kadar
baskı gördüm. Eşim bugün bile işkencelerin eseri olan hastalıklarla boğuşuyor. Daha yaşı 54. Buna rağmen
erken bunama hastalığına kapıldı. O yüzden sonuna 'evet' diyeceğim." diyor.