Onur Bey, ‘Dersim İsyanı'nda görevli askere kulak ver
Abdullah Çiftci, Dersim İsyanı'nda görevli askerdi. Tam tamına 69 yıl sonra, 112 yaşına geldiğinde suskunluğunu bozdu, yaşadıklarını anlattı ve bir hafta sonra da öldü! Dersim İsyanı önderi
Seyit Rıza yakalanmış, Elazığ'a götürülmüştü. Jandarma karakolu yanındaki meydana getirildiğinde, sonradan
Dışişleri Bakanı olacak,
İhsan Sabri Çağlayangil'i gördü:
“Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?” diye sordu. Cağlayangil
yanıt vermedi. Son sözü soruldu:
“Saatim var, 40 lira da param. Oğluma verirsiniz.” Sehpaya çıktı. Meydan bomboştu. Ama meydan ağzına kadar doluymuşcasına, konuştu:
“Evladı Kerbelayız. Günahsızız. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir.” sözleri meydanda yankılandı...
Dersim'i yazan bütün tarih kitaplarında bu satırlara raslarsınız. Ama bugüne değin yalnız mağdurlar konuştu. Peki ya harekata katılanlar? Onlar ne dedi?
Örneğin Emekli
Orgeneral Muhsin Batur anılarında ne yazdı? “Günlerden bir gün emir geldi. Tren yoluyla Elazığ'a vardık. Oradan da ilk
durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. Ben 2 aya yakın Dersim'de görev yaptım. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum!”
Dönemin Emniyet Müdürü ve sonranın
Dışişleri Bakanı,
TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangil, kendi sesinden: “Dersimlileri fare gibi boğdular; gaz kullandılar!” diye anlatıyor.
Ama en önemlisi,
Urfa Birecikli, Abdullah Çiftci'nin anlattıkları.
Çiftci 1938-39 yılları arasında, Dersim
Hozat Piyade Birliği 2. Tabur'da erdi. Tam 112 yaşında, anlattı da anlattı... Sonra da 3 Ocak 2007'de öldü: “Bölüğümüzün çoğu Urfalı'ydı. Askerler hep Kürt'tü... Kıştı. Operasyona gittiğimiz köyleri önce çembere alırdık. Bu sırada köyün çevresine yerleşen
isyancılar üzerimize taş atardı. Atılan taşlar çığa neden oluyordu. Çığ yüzünden çember dağılır, düzenimiz bozulur, zayiat verirdik çokça...
Gıda sorunumuz yoktu. Ahırlardan
küçük memeli inekler çıkardı. Onları alır, keser, pişirir yerdik. Köpeklerini, eşeklerini serbest bırakıyor, geri kalan hayvanları kendimize alıyor, evleri ateşe veriyorduk. Bu iki yıl sürdü. “
Kadın, çoluk çocuk demedik...”
Çiftci'nin anlattıkları çok uzun... Bi
yumruk gibi tıkıyor insanın boğazını,
gözlerinizden yaşlar iniyor sicim sicim. Yazmak dahi istemiyorum daha fazlasını. Merak ederseniz kitapları alın okuyun. Yalnız Çiftci'nin söylediği önemli bir şey var ki, kulak verile:
“Bu yaptıklarımızın emrini
İnönü verdi
Atatürk değil. Atatürk savaşın çıkmaması için çok çabaladı. O öldükten sonra İnönü dedi ki, vurun! Ve 39'un başında isyan tümüyle bastırıldı!”
Onur Öymen verdiği örnekle, özelikle
Alevi kardeşlerimizin geçmişindeki bu yarayı yeniden kanatmıştır, ne yazık ki!
CHP devleti kuran partiden, devleti, her koşulda ve ne yapmış olursa olsun, savunan parti anlayışına dönüşmüştür. Aleviler, geçmişte hep CHP'nin ‘arka bahçesi' olmuştu. Onur Öymen'in düşüncesizce konuşması, CHP'yle Aleviler arasında, zaten
pamuk ipliğine bağlı, ilişkiyi hepten koparmıştır!