Özbek; “Terörün yeşerdiği zemin
Türkiye’nin genel devlet diyalektiği içindeki zemindi. Yani Türkiye’deki devlet, vatandaş kopukluğu, devlet ile vatandaş arasındaki çatışma kültürünün ortaya çıkardığı tezahürlerden biridir. Sadece o mudur, değildir? Şu anda geldiğimiz noktada
terör artık iç sorun olmaktan çıkmıştır. Sanki biz bir sorun yaşarken Hakkari’nin, Şırnak’ın, İstanbul’un çocukları ile sorun yaşıyoruz bunlardan bir kısmı gitmiş gibi falan. İçine kapalı bir sorun tanımı ve algısı ile olaya yaklaşıyoruz. Türkiye’nin bu sorunu beynelmilel bir sorundur. Şu anda Türkiye’nin dağlarında; İran’ın, Suriye’nin, Irak’ın vatandaşları dolanmaktadır. Yani gidip
karakol baskınını yapan insanları ararken, dillendirirken iç kamuoyuna yönelik Diyarbakır’daki, Şırnak’taki insanlar nezdindeki değerlendirmeler hem yanlış hem de eksiklik doğuran değerlendirmelerdir. Şu anda bu örgütün, bu ülkenin vatandaşı olan insanların kontrolünde olup olmadığı artık tartışmalıdır. O baskını yapan insanları dizseniz
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan insan sayısı azınlıkta olabilir. Bir kere bizim bölgesel sorun algısı ile yola çıkmamız, bu yönde değerlendirmeler yapmamız gerekiyor" diye konuştu.
"OHAL, sivil yönetimden askeri yönetime gidişin bir parçasıdır!"
"Olağanüstü hal,
sıkıyönetim, savaş hali, yönetim hiyerarşisidir. Sivil yönetimden askeri yönetime doğru gidişin bir parçasıdır. İnsanlar zannediyor ki
olağanüstü hal olunca ilave farklı bir
takım tekniklerin şu anda alınamayıp da o zaman alınacak…
Hayır, değil!" diyen Özbek, "Bu sivil yönetimden askeri yönetime geçişin basamağıdır. Sivillerden yönetimin yetkisinin alınıp militar bir takım güçlere devredilmesidir. Olağanüstü hale geçelim diyenler, sivillerden yetkileri alalım, bölgedeki komutana devredelim demek istiyorlar" şeklinde konuştu.