Olayda şehit düşen askerlerden biri de
Ünal Kalafat'tı. Kalafat'ın şehadet haberi
ailesine 4 gün sonra verildi. Cesedini almak için Elazığ'a giden aileyi acı bir
sürpriz bekliyordu. Oğullarının cenazesi ortada yoktu. Aradan 16 yıl geçti. Kalafat ailesi hâlâ oğullarının cesedinin nerede olduğunu bilmiyor. Şehidin
babası Selami Kalafat, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Oğlun yanlışlıkla Çanakkaleli bir aileye verilmiş. Orada gömülmüş dediler. DNA
testi yaptırdım, ancak
ceset bir bayana ait çıktı. Mahkemeye gittim, 'oğlun Elazığ'da gömülü' dediler. Ona da test yaptırdım, o da başkasınınmış. 16 yıldır perişanım. Eşim önce şehit haberiyle yıkıldı, sonra cenaze kayboldu. Dayanamayıp gözleri açık
vefat etti. Ben de gözlerim açık gideceğim."
"Çocuklarımız göz göre göre
teröristlerin kucağına itildi." diyen acılı baba, 'Devlet bu işin peşini bırakmasın.'
çağrısı yapıyor. Ünal Kalafat'ın cenazesini almak için kardeşi ve eniştesi Elazığ'a gider. Ancak Ünal'a ait cenaze ortada yoktur. Yetkililer cenazelerin karışmış olabileceğini, araştıracaklarını söylerler. TRT'de yayınlanan 'Perde Arkası' programında şehit
33 erin fotoğrafları yayınlanır. Programda yayınlanan şehitlere ait resimler isimleri bilinmediği için numaralandırılmıştır. Ünal'ın resminin altındaki numara ise 14'tür.
Cenazeyi ise Çanakkaleli aile teslim almıştır. Baba Selami Kalafat, Çanakkale'ye gider. Mezar açılır ancak kefenin üstündeki numara 15'tir. Selami Kalafat, Çanakkale'de yatan cenazenin kendi oğlu olduğundan emindir. Çanakkaleli aile bir türlü cenazeyi vermeye yanaşmaz. Bunun üzerine
şehit babası,
mahkemeye başvurur. Mahkeme ise Elazığ'daki 22 numaralı meçhul cenazenin Ünal'a ait olduğunu söyler. Selami Kalafat, Çanakkale'deki cenazeye
DNA testi yaptırır. Ancak test sonuçları bir bayana ait çıkar. Bu, babayı daha da şaşırtır. Elazığ'daki cenazeye de test yaptırır. O da oğluna ait değildir. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bir açılış töreninde durumu izah eden bir
mektup verir. Birkaç hafta sonra
Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılır. Çanakkaleli aile de oradadır: "Çanakkaleli aile feryadı kopardı. Orada bir ağıt yaktılar ki herkesi etkilediler. Bunun üzerine yetkililer 'sen de onun cenazesini al' dedi. Reddettim." Selami Kalafat, eşi Selamiye Kalafat'ın oğlunun acısına dayanamayıp gözleri açık vefat ettiğini anlatarak şunları söylüyor: "Oğlun şehit diyorlar ama cenazesi ortada yok. Eşim gibi ben de gözlerim açık gideceğim." Selami Kalafat, Bingöl'deki saldırının ardından dönemin
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'i aradığını ancak ulaşamadığını söylüyor: "Mektup yazdım. Askerlerin neden korumasız gönderildiğini sordum. Gelen
cevapta 'Bu
baskın yüzünden kaç
subay içeride biliyor musun?' denildi. Cevap yazdım. "O subaylar bir gün çıkar bizim evlatlarımız geri gelmez." dedim. Çocuklarımız göz göre göre teröristlerin kucağına itildi. Devlet, bu işin peşini bırakmasın." Yeter artık, kan dökülmesini istemiyoruz
Tokat Reşadiye'de şehit düşen 7 askerden biri, iki kişinin öldüğü olaylarla gündeme gelen Muş'un
Bulanık ilçesindendi. Şehit Yakup Mutlu'nun babası Kazım Mutlu, Bulanık'taki provokasyonla ilgili Zaman'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ölçüsüz protestoları anlayamadığını söyleyen Mutlu, "Bankayı neden yakıyorlar? Yakılan
banka bizim, postane bizim. Bize
hizmet ediyorlar. Ne istiyorlar bu devletten anlamıyorum." dedi. Evladının şehit olduğunu söyleyen Mutlu, herkese sükûnet çağrısında bulundu: "Artık kan dökülmesini istemiyoruz." Muş'un Bulanık ilçesi, iki kişinin hayatını kaybettiği gösterilerle gündeme gelmişti.
PKK yandaşlarının bir esnafı
kepenk kapatmaya zorlamasıyla çıkan olaylarda iki kişi ölmüştü. İlçe bu olaydan sonra daha da karıştı. Yaşanan olaylara en anlamlı çağrı ise geçtiğimiz hafta Tokat'taki saldırıda oğlu Yakup Mutlu'yu şehit veren baba Kazım Mutlu'dan geldi. Mutlu, Bulanık'ta yaşanan olayların kabul edilir olmadığını dile getirdi. Mutlu, "Biz devlete yardımcı olmazsak kim olacak? Eğer bir sorun varsa bunu devlet çözer. Sorun çözmek başkasının işi değildir. Bizim bu yaptığımız hiç kimseye fayda sağlamaz. Kan dökülmesini, kavgayı, çatışmayı istemiyoruz." dedi. Banka ve postanelerin yakılmasına da anlam veremediğini aktaran şehit babası, şu ifadeleri kullandı: "Buradaki bütün bankalar bizim, postaneler bizim. Bunlar bize hizmet ediyorlar. Ne isterler bu yerlerden anlamıyorum. Buralarda bizim işimiz görülüyor. Zaten bizim işimizi devlet yapıyor. Biz devlete bir adım atsak, devlet bize bin adım gelir." Kazım Mutlu, demokratik açılıma tam
destek verdiğini söyledi. Şehit babası, "Protestolar demokratik çerçevede olmalı. Ortalığı birbirine katmanın ne anlamı var? Bugün bir Yakup öldü. Yarın kimse ölmesin. Birbirimizin haklarına saygılı olalım.
Şiddet hiç kimseye fayda vermez." diye konuştu. Şehit
jandarma er Yakup Mutlu, 8 Aralık'ta memleketi Muş'un Bulanık ilçesi Örenkent köyünde düzenlenen cenaze töreninde toprağa verilmişti. Törene katılanlardan tepkiler geldiğini fark eden Kazım Mutlu, kalabalığa
Kürtçe seslenerek, devlet aleyhine slogan atılmasını engellemişti. ZAMAN