Pamukoğlu, "Bu işler artık 'kol kırılır yen içinde kalır, o kurum bu kurum, onu koruyayım bunu koruyayım' diyerek olmaz." dedi.
Askeri
kanunlara göre, yapılan her hatadan, erden ve onbaşıdan başlayarak yüzbaşıya, yarbaya,
tugay komutanına,
bölge komutanına, en üstteki generale, en son makama kadar müteselsil (sırayla) herkesin sorumlu olduğunu belirten Pamukoğlu, "Bu bizim kanunlarımızın gereğidir. Yani siz bir birlik komu-tanısınız, eriniz bir şey yaptı. Bunu sizden de sorarlar. Batı'da nasıl bir
bakanlığın ucunda bir memur hata yaptığında birkaç hafta İçinde o bakan
istifa e
derse, askerlik de hiyerarşiye bağlıdır." diye konuştu.
Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e açıklamalarda bulunan Pamukoğlu şöyle konuştu:
"Bu
baskın zafiyet olmadan olmaz. Uyanıklık yok... Tedbir yok...
İstihbarat alınamamış... Orada birçok birlik,
subay, komutan var. Bir eksiklik, noksanlık, zayıflık olduğu ortada. Çünkü sonuç ortada. Zaaf var. Bu nereye kadar gidiyor, hangi kademeye kadar geliyor, bunun araştırılıp soruşturulması lazım. İhmal ve
tedbirsizliğin nereye kadar gittiği konusu araştırılmalı. Diyelim ki bir eksiklik, noksanlık var. Üst kademeye bir defa 'Neden siz bunu denetleyerek,
kontrol ederek farkına varmadınız' diye sorarlar. Bir
soruşturma böyle yürütülür. Onun da bir noksanı varsa, bir diğer üst kademe araştırılır.
Dağlıca gibi böyle somut, böyle örnek vahim bir olay olmuş. Bütün milleti sarsmışsınız. Olayı böyle bırakamazsınız. Takip edeceksiniz. Sadece askeri yönden değil, hükümet, yani siyasi yönden de takip etmeniz lazım."
Dağlıca baskınında
ihmali bulunan herkesin soruşturma değil yargılanmaları gerektiğini vurgulayan Pamukoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"
PKK'lılarla giden askerler dahil, o bölgede kim hangi derecede nasıl sorumluysa iyi ve sıralı bir idari araştırmadan geçirilmeli. Hepsinin soruşturulması lazım. Elbette sorumluları var bu olayın. Bakın Neşe Hanım... Bu işler artık 'kol kırılır yen içinde kalır, o kurum bu kurum, onu koruyayım bunu koruyayım' diyerek olmaz. Artık ne hale geldi biliyor musunuz? Bu artık insan meselesi haline geldi. Öyle olaylar meydana geldi ki! Artık siz onu saklayayım, bunu gizleyeyim, onu koruyayım diyemezsiniz. Koruyacaksanız
halkın çocuklarını koruyun. Burada bir şeyi koruyacaksanız. Milleti koruyacaksınız. Tamam mı? Olan bu, işin özeti bu...
PKK'lılarla giden askerlere gelince. Bir devletin, bir milletin, bir ordunun ruhu harap ediliyor. Sizi kanun gereği
yurt savunması için oraya götürmüşüm. Üniforma, eğitim,
silah, mermi vermişim. Öbür çocuklar nasıl çarpıştıysa onlar da çarpışacaktı.
Mermilerinin bittiğini, tüfeklerinin çalışmadığını zannetmiyorum. Peki o kayalıklardan nasıl inildi. PKK onları sırtına mı koydu? Katıra mı bindirdi götürdü? Dağ keçileri İnemez oradan."
Dağlıca baskınında pusuya düşen
komandolara yardımın geç ulaştığı iddialarını da değerlendiren Pamukoğlu,
"Bunu araştırmak lazım. Çünkü artık gece uçuşu olan helikopterler var. Birkaç tanesiyle bile oraya havadan hemen gidilebilir. Eğer ulaşılamadıysa, bu sistemin niye çalışmadığını da incelemek lazım. Gerçekten dürüstçe ve cesurca, derinliğine, çepeçevre bir araştırmayı gerektirir bu." dedi.
"Kimin nerede olduğunu bilmiyorsanız, onun ne yapacağım
erken haber alamıyorsunuz demektir." diyen Pamukoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti: "Bu, kendi topraklarınızda istihbaratınız zayıf demektir. Siz 30 yıldır bu işi yapıyorsunuz. Hâlâ bunların ana kamplarının, üslerinin nerede olduğunu bilmiyor musunuz? Benim bu sorularım, aslında cevaptır.
Üstelik sen bunların hepsini daha önce yaşamışsın. Ders alacaksın. Sadece
Atatürk döneminde 17
Kürt isyanı olmuş. 1921'deki Koçgiri isyanından beri bunların bölgede bulunduğu yerler hep aynı. Ana üsleri, kampları, yerleri belli. Hiç değişmedi bu yerler. PKK bu yerlerin dışına çıkamaz. Çünkü ancak bu iyi savunulan, korunaklı, güvenli yerlerde yaşayabiliyorlar, barınıp beslenebiliyorlar. O yerler
tilki ini gibidir. Bir yerden girişi vardır, herkes oraya bakar. "
Terörle mücadeledenin güvenlik ayağında yeterli örgütlenmenin yapılamamasını gaflet olarak nitelendiren Pamukoğlu, şöyle konuştu:
"Açıklanacak bir tarafı var mı? Ama bundan Meclis'i, hükümeti ayrı tutamazsınız. Halk, gücü hükümete vermiş. Askerin yaptığı şeylerin hepsi politik iradeye dayanıyor. Ben bölgeye komutan olarak mücadelenin 1l'inci yılında gittim. Bugün silahlı gücümüzün kaybı
Kurtuluş Savaşı'nın silahlı güç kaybına yetişti. Kurtuluş Savaşı'nda 10 bin 500 asker öldü. Şimdi altı bin askerin yanı sıra polisi ve diğer kamu görevlilerini de eklersek Kurtuluş Savaşı'nın kaybına yaklaşıldı. Bir de halktan 30 bin kadar çoluk çocuk öldü. Kurtuluş Savaşı'nda bu kadar halk kaybı yok. Rakam, bunun sekizde, onda biri bile değil."
Terörle mücadeleye 300 milyardan daha fazla paranın harcandığını aktaran Pamukoğlu,
"Asgari o kadardır. Altı üstüne gelmiş bir bölgeniz var. Canlar gitti diye maddi olayın üzerinde durulmuyor ama paralar da gitti. Bu
ülkede eğitimin hali belli. Şehirlerin alt yapısı belli. Yoksulluk belli. Siz böyle paralar harcayabilecek bir ülke değilsiniz." şeklinde konuştu.
PKK'ya karşı mücadelede uygulanacak yönteme de değinen Pamukoğlu, şunları söyledi:
"Bir defa simetrik olmayan gayri niza-mi mücadelede eşdeğer liderlik lazım. PKK'nın 1978'deki 28-30 kişilik merkez
yönetim kadrosunun 20'si sağ bugün. Ortada olmayanların bir kısmını kendi öldürdü, bir kısmı kayboldu. Yani otuz yıldır aynı adamlar yönetiyor PKK'yı.
Kuzey Irak'ta bir
Cemil Bayık,
Karayılan, Suriye'de
Topal Nasır hep aynı adamlar. Bunlar bu harekatı sevk ve idare ediyor. PKK'nın K. Irak'taki kamplarında, nerelere nasıl saldırılacağına karar veriyorlar. 28 yıldır dağda aynı işi yapıyorlar. Her şeyi biliyor bu adamlar artık. Araziyi, fare deliklerini biliyorlar. Bizim sınırları biliyorlar. Eksiğimiz, fazlamız ne biliyorlar. Siz ise karşısına kimlerle çıkıyorsunuz? Günü gelen, normal yeni askerle, yeni subayla, astsubayla çıkıyorsunuz. Antalya'dan, İzmir'den eksi 30 dereceye, üç metre kara çocuk götürüyorsunuz.
Biz nasıl olacağını, nasıl eğitileceğini, hazırlanacağını söylüyoruz. Buna ister komando, İster gerilla, İster gayri nizami harp eğitimi deyin, sonuçta PKK'ya denk kuvvetler bunlardır. Onunla aynı şekilde mücadele edebilirler. PKK'nın dağ kadrosunun hakkından onlar gelebilir. Sonunda iş zaten buraya gidecek. PKK'yla mücadeleyi seçkin savaşçılar yapacak. Büyük düzenli ordularla bu mücadele yapılmaz. Devamlı sıkıntı olacak. Bugün bütün mesele NATO'nun kalıp sistemlerinden kaynaklanıyor. Yani hep beraber, toplu ordu sisteminden kaynaklanıyor."
TARAF