Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesi halinde elbette öncelikle Türkiye –ABD ilişkileri zarar görecektir. Bu neticede ABD'nin bölgede var olmasından rahatsızlık duyduğu Rusya, İran ve Suriye gibi ülkelerin işine gelecektir. Rusya, Putin dönemiyle birlikte artık bölgede daha etkin bir politika izlemek ve eski günlerine geri dönmek niyetindedir. Bu da ancak bölgede etkin bir güç olan ABD'nin bölge ülkeleri üzerinde itibarının azalması neticesinde mümkündür. ABD'den kopan Türkiye, Rusya'ya kendini daha yakın hissedebilecektir. İran ise ilerde olası bir ABD saldırısına karşı Türkiye'yi yanına çekmek istemektedir. Bunun yolu Türkiye yanlısı bir politika izlemek ve bunu yaparken de Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin bozulmasını sağlamak. Yani Türkiye'ye " ben senin dostunum" politikası izlenirken, aynı zamanda el altından "ABD senin düşmanındır ve kötülüğünü istemektedir" politikasını izlemektedir. Suriye'de ABD'nin bölgedeki varlığından rahatsızdır. Türkiye'ye Kuzey Irak'a girmesi yönünde tam destek verirken, bu desteğin diğer bir neticesinin de Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin bozulacağını tabi ki bilmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri de (başta Fransa ve Almanya) hem bölgedeki ABD etkisini kırmak hem de Türkiye'nin işgalci bir ülke olduğunu göstermek açısından sürekli bu yarayı kaşımaya devam etmek istemektedir. Peki, mevcut düzenin devamını isteyen ülkeler yok mu? Tabiî ki var: ABD, İsrail ve Kuzey Irak'daki Oluşum. ABD'nin Kuzey Irak politikası ile Türkiye'nin Kuzey Irak politikasının uyuşmadığı artık aşikârdır. ABD artık bölgede Kuzey Irak Kürtlerini (kişiliksiz ve omurgasızı siyasi yapı ve davranışları nedeniyle) kendilerine daha sadık görmekte bu nedenle bölge Kürtleriyle ilişkilerini bozmak istememektedir. Türkiye'ye karşı 1 Mart Tezkeresi nedeniyle duyduğu kızgınlığı, PKK saldırıları nedeniyle Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmeye zorlayarak bastırmaya çalışmaktır. Amaç, Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesi değil, Kuzey Irak'a girmeyi şiddetle ihtiyaç duymasıdır. Böylece Türkiye 1 Mart Tezkeresi'nin pişmanlığını yaşayacak ve ABD'nin bölgedeki ileriye dönük politikalarına 1 Mart Tezkeresi gibi bir engel çıkmayacaktır. İsrail ise PKK saldırıları yoluyla bölgede Türkiye'nin kendisine karşı yükselttiği sesi kısmaya çalışmaktadır. Geçen sene İsrail'in Lübnan saldırıları esnasında Türkiye'nin İsrail'e sert çıkmasının hemen neticesinde meydana gelen PKK saldırıları iyi tahlil edilmelidir. Türkiye'ye verilmek istenen mesaj, " sen benimle uğraşmayı kes de kendi terörünle uğraş". Ayrıca İsrail'in ve ABD'nin Türkiye'ye silah satışı da ve bunun bir nedeninin de Türkiye'nin PKK ile mücadelesi olduğunu unutmamak gerek. PKK bittiğinde de Türkiye'nin ABD ve İsrail silahlarına eskisi gibi ihtiyaç duymayacağı aşikârdır. Kuzey Irak'taki oluşum da PKK'yı kendi bekası için kullanmaktadır. Türkiye bölgede bağımsız bir Kürdistan devleti istememektedir. Türkiye'nin bu yöndeki çabaları ancak başına PKK musallat edilerek bertaraf edilebilir. Zira, PKK ile uğraşan Türkiye'nin, bölgedeki oluşumla ilgilenmeye fırsatı kalmayacaktır. Ayrıca bölgedeki yeni oluşum tarafından Türkiye'ye " sen bizim bağımsızlığımızın önüne aç, biz de PKK'yı bertaraf edelim" mesajı verilmek istenmektedir. Özetle bölgedeki her bir ülke PKK'yı kendi politikaları doğrultusunda şöyle veya böyle ister açıktan isterse örtülü kullanmaktadır. Ayrıca PKK yüzünden güçsüzleşen Türkiye'nin bölgede sesi çıkmayacak, bölgede başkaları rahatlıkla cirit atacaktır. STARATEJİKBOYUT