Şu andaki
manzara herkesin
hazırlık içinde olduğunu gösteriyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri Güneydoğu’ya yığınak yapıyor.
Kuzey Irak Kürt yönetimi sözcüleri böyle bir
operasyona karşı tedbirli olduklarını ve karşı koyacaklarını söylüyor.
Irak’ı işgal altında tutan ve
Kuzey Irak Kürtlerini en önemli müttefik olarak seçmiş olan
Amerikan yönetimi de böyle bir operasyona karşı olduğunu defalarca ve açık olarak dile getirdi.
Birkaç gün önce iki Amerikan F-16 uçağının Türk hava sahasını ihlal etmelerinin de bir anlamda
Türkiye’ye verilmiş bir işaret olduğu düşünülebilir.
***
Türkiye’nin Kuzey Irak’a yapacağı bir askeri müdahalenin
terör örgütüne vuracağı
darbe meselesi tartışmalıdır. En yetkili ağızlar, Irak’taki yönetim boşluğu döneminde ya da
Saddam Hüseyin yönetiminin onayıyla 20 kadar operasyon yapıldığını açıkladı. 20 operasyona rağmen eğer
terör örgütü bölgede yine güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyorsa, operasyonların faydası her zaman tartışılır.
Böyle bir askeri mantığın sonucu, Kuzey Irak’taki son
PKK militanı öldürülene kadar operasyonların devam etmesi ve bölgede fiili bir işgal durumu olmasıdır.
Bunun da PKK’nın tümüyle yok edilmesi açısından etkisi ya da kâr-zarar hesabı her zaman tartışılır.
Ancak, operasyonu savunan bir
emekli generalin televizyon ekranlarında söylediği sözlere bakılırsa, belli bir askeri mantık bu müdahalenin her ne pahasına olursa olsun yapılmasını, hatta Amerikan askerleriyle çatışmanın göze alınasını savunuyor.
Bu mantığı savunan
emekli general, düşünce sistemini böyle bir çatışmada
Rusya ve Çin’in Türkiye’nin yanında yer alacağını söyleyecek noktaya kadar götürmüştür.
***
Bu mantık ve ruh hali, Türkiye’yi,
Türkiye Cumhuriyeti’ni 84 yılının en vahim ve tehlikeli ortamına sürükleyebilir.
İkinci Dünya
Savaşı öncesinde
Atatürk’ü,
İkinci Dünya Savaşı sonrasında da
İnönü’yü bu mantığa sürüklemeye çalışanlar olmuştur.
Ancak Atatürk’ün ve İnönü’nün Türkiye’yi ne pahasına olursa olsun savaş dışında tutmuş olmalarının yararlarını sadece budalalar görmeyebilir.
Kuzey Irak’a Türk askerinin girmesinin ve bir taraftan Kürtlerle diğer taraftan Amerikan birlikleriyle çatışmasının hem askeri hem siyasi hem
ekonomik faturası büyük olacaktır. Bu ağır faturayı bir
takım basmakalıp milliyetçi nutuklarla Türk halkına kabul ettirmek belki bir süre için mümkündür. Ama fatura bütün ağırlığıyla, bütün cenazelerle, bütün hayal kırıklıklarıyla, Türk topraklarının da savaş alanına katılmasıyla, kolay kaldırılabilecek bir fatura değildir.
***
Gerekçesi ne olursa olsun, savaşların faturasını halklar öder. Bugüne kadar böyle olmuştur. Ve Atatürk ile İnönü’nün en kritik dönemlerde uyguladıkları “savaşsız çözüm” siyasetinin terk edilmesinin sonuçlarını herkes çok iyi düşünmek durumundadır.
Çocuklarınızı karşınıza oturtun. Kardeşlerinizi gözünüzün önüne getirin. Yakınlarınızı hatırlayın, her şehit cenazesinin yarattığı üzüntüyü bir kez daha düşünün, sonra da Kuzey Irak’a operasyonla başlatılacak bir savaş ortamının sonuçlarını gözden geçirin.
Bunu yaparken de Atatürk ve İnönü’nün neden öyle yaptığını sık sık hatırlayın.
Okay Gönensin/
Vatan