Operasyonda Gül sürprizi
Cuma günkü yazıda
Başbakan Erdoğan’ın ‘Her an her şey olabilir’ sözünü başlığa taşıyıp
PKK’nın elindeki 8 askerin operasyonla kurtarıldığı haberinin doğru olmadığını ancak bazı
sivil toplum kuruluşlarının girişimleri sonucu serbest bırakılabileceğini ifade etmiştim. Ayrıca, sürpriz için çok fazla beklenmeyeceğini duyurmuştum.
Aradan 2 gün geçti. 8 askerimiz serbest bırakıldı. Şükür ki, haber kaynaklarımız bizi
Fatih Altaylı gibi faka bastırmadı.
Şimdi cevabı merak edilen iki soru var:
1- Askerlerimiz nasıl serbest bırakıldı.
2- Bu askerlerin durumu ne olacak?
İlk adımı PKK attı
İlk sorudan başlayalım.
Dağlıca baskını sırasında kaçırılan 8 er üzerinden
örgüt propagandasını yapan PKK’nın evdeki hesabı, çarşıya uymadı.
Türkiye’nin bastırması sonucu harekete geçen ABD,
Bağdat yönetimi ve bölgesel
Kürt yönetimi, PKK üzerindeki baskılarını yoğunlaştırdı. PKK,
Avrupa’dan da beklediği desteği göremedi.
Sonunda PKK, üzerinde yoğunlaşan baskıya daha fazla direnemeyip erleri serbest bırakmaya karar verdi.
İlk temas yaklaşık 10 gün önce Hüseyin Sincari ile kuruldu. Bu zat, Uluslar arası Tolerans Vakfı Başkanı Kerim Sincari’nin yeğeni. Ona şu
mesaj verildi: ‘Bu erleri
vakıf aracılığıyla serbest bırakmak istiyoruz. Siz buna hazır mısınız?’
Sincari, birkaç
telefon görüşmesinden sonra şöyle dedi: ‘Evet vakıf buna hazır. Ama erlerin kayıtsız şartsız teslimini istiyor.’ Cevap olumluydu: ‘Kaydımız, şartımız yok. Erleri teslim edeceğiz.’
İlnur Çevik’e telefon
PKK ile Vakıf arasında bu irtibat kurulunca,
Kuzey Irak’ta yatırımları bulunan
Gazeteci İlnur Çevik’in kapısı çalındı. Çevik çok heyecanlandı. O da ilk iş olarak Amerikalıları aradı. Ne de olsa Irak’ta patron ABD’ydi. Erlerin teslimi sırasında bölgeyi sürekli
kontrol eden
Amerikan askerlerinin sürprizinden endişe duyuyordu.
Bir gün aradan sonra ABD
Ankara Büyükelçiliği’nden bir yetkili, Çevik’e döndü: ‘Bizi bu işe bulaştırmayın. Araya girersek yine ‘ABD PKK ile
işbirliği içinde’ derler. Bu sorunu biz olmadan çözün.’
Gül devrede
Umutsuzluğa kapılan Çevik, çareyi Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül’le görüşmekte aradı. Konuyu ‘acil’ koduyla aktardığı için
Çankaya’dan
cevap kısa sürede geldi: ‘Askerlerimizin kurtarılması için ne gerekiyorsa yap.’
Gül, Çevik’e bir de yol gösterdi. Çevik, kısa süre sonra MİT’in merkez karargahındaydı. Gelişmeleri, istihbarat elemanlarıyla kapsamlı olarak görüştü. İzlenecek yöntemle ilgili tüm detaylar belirlendi. Diğer taraftan
Genelkurmay bilgilendirildi ve
Kuzey Irak’ta konuşlanan askeri birliğimizin komuta kademesiyle irtibat kuruldu.
Çevik’in MİT karargahındaki temaslarının sürdüğü günün gecesi saat 23.00 sularında
Erbil’de bazı subaylarımızla erlerin serbest bırakılması için devreye giren vakıf yöneticileri bir araya geldi.
Bu görüşme sonucunda, erlerin 2
Kasım Cuma günü serbest bırakılması kararlaştırıldı. Fatih Altaylı’nın ‘8 askerimiz operasyonla kurtarıldı’ açıklamasına cevap vermek için görüşmelerin olumlu sonuçlanmasını bekleyen Çevik, bu karar üzerine
Perşembe günü bazı gazetecileri arayarak bilgilendirdi.
DTP sürprizi
Fakat beklenmedik bir gelişme ortaya çıktı. PKK, erleri Cuma günü vermedi. Nedeni, ertesi gün (cumartesi) anlaşıldı. DTP’li milletvekilleri Osman Özçelik,
Aysel Tuğluk ve
Fatma Kurtulan Erbil’e gelmişti.
Sonradan anlaşıldı ki, PKK, strateji değişikliğine giderek DTP’yi de devreye sokma ihtiyacı hissetmişti. Cumartesi gecesi milletvekilleri, erlerin gizlendiği yüksek rakımlı bir bölgedeki PKK kampına götürüldü. Yanlarında Uluslar arası Tolerans Vakfı Başkanı Kerim Sincari ve bölgesel Kürt yönetiminden
Hacı Mahmut Osman da vardı.
Görüşmeler gece yapıldı ancak askerlerin serbest bırakılması Pazar sabahı 07.00 sularında gerçekleşti. Askerlerin sağlam teslim edildiğine ilişkin
tutanak düzenlendi.
Bu noktada, DTP’nin sürpriz bir şekilde neden devreye sokulduğu sorusu da çok önemli. Acaba PKK, DTP’yi daha da marjinalleştirmek ve kamuoyunda partiye yönelik tepkileri arttırmak mı istedi, yoksa yıpranan DTP imajını
restore etmeyi mi planladı?
Çünkü, DTP’nin girişimlerini olumlu bulanlar kadar tepki gösterenler de var. Kişisel kanaatim; Sonuçta kurtarılan bir can ise eğer, gerisi teferruat olmalıdır.
Çok sıkı sorgudan geçerler
Kurtarılan erlerin akıbetine gelecek olursak... Bir defa, çok sıkı bir sorgulamadan geçeceklerini belirtmeliyim. Bu erlerin Roj TV’ye ‘baskı sonucu’ açıklama yaptıkları düşünülebilir ama teröristlerin eline düşme anındaki muammanın şifreleri mutlaka ama mutlaka çözülmelidir.
Erlerin yapacakları açıklamalar, Dağlıca soruşturmasının seyrini değiştirebilir. Yeter ki, sonuna kadar üzerine gidilsin.
Bundan sonra askerlikleri devam eder mi? PKK kampında geçen günler askerliğe sayılır mı? Hava değişimi verilerek fiilen askerlikleri bitirilir mi?
Bunlar
küçük ayrıntı. Asıl önemli olan Dağlıca soruşturması.
Hani Demirel’in ‘Turpun büyüğü heybede’ diye meşhur bir lafı var ya, aynen öyle...
Bakalım soruşturmadan ne çıkacak?
SAMİL TAYYAR- STAR GAZETESİ