1 Mayıs gösterilerinde çıkan olaylardan hükümet ve İstanbul Valisi sorumlu tutuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-
Güvenlik güçleri böyle önemli günlerde istihbarat araştırmaları yaparlar. Eylem öncesinde de
1 Mayıs'ın provoke edileceği bilgisi güvenlik güçlerine bildirilmiştir.
Hükümetin v
e devletin bu kadar
Taksim konusunda ısrarcı davranması bundandır. Devlet bile bile insanların hayatını risk edemez. Bir taraftan
özgürlükler için mücadele veren bir hükümet, durup dururken 1 Mayıs konusunda kısıtlamalara gitmez ki.
Güvenlik güçlerinin hükümete sunduğu çok ciddi deliller var. Güvenlik güçleri ve hükümet üstüne düşen görevi yerine getirmiş, daha büyük ve altından kalkılmayacak provokasyonu engellemiştir.
DEMOKRASİ VE HUKUKUN DIŞINA ÇIKAN CEZASINI GÖRÜR
Taksim açılsaydı sorun biter miydi?
-
Hayır, daha kötü olurdu. 1 Mayıs konusunda söylenecek çok fazla şey yok. Hiç kimse kendisini hukukun üstünde görmemelidir. Hukuku çiğnemek insan hakkı değildir. Ancak 28
Şubat benzeri yeni bir
darbe ortamı meydana getirmek isteyenler daima anayasal rejimi koruma adına hukukun dışına çıkmaktadırlar. Hiç çekinmeden 'gerekirse hukukun dışına da çıkılabilir' demekten çekinmeyenler aramızda dolaşmaktadır. Bu darbe dönemlerine zemin oluşturmak isteyenlerin en büyük
destekçisi de malum medya kuruluşlarıdır. 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bugün de mevcut hükümeti antidemokratik yollar ile uzaklaştırmak derdindeler. Devlete rağmen 'bunu yaparım, Taksim'e girerim' derlerse devlet de istemeyerek üstüne düşeni yapar. Yapmasın mı?
MEDYA DESTEK VERİYOR
Eylemci grup içinde yüzlerini gizleyen ve devlet aleyhine slogan atan marjinal gruplar görüldü. Hatta slogan ötesinde otobüsleri, okulları, güvenlik güçlerini taşladılar. Yapılan aramalarda ise çok sayıda silah ve kesici alet bulundu. Plan neydi sizce?
- Bu planı aslında bilmeyen yok. Eyleme katılanlar da, destekleyenler de biliyor. 1 Mayıs göstericilerinin içinde darbe özlemi duyan çevrelerin yerleştirdiği adamlar vardı. Bunlar çok ciddi anlamda güvenlik güçleri tarafından da tespit edilmiştir. Geçmiş dönemlerde kimi sendikalar aracılığıyla başta 28 Şubat döneminde darbeye çanak tutmak adına mitingler organize edilmiştir. O gün de en büyük destekçileri birtakım medyaydı, bugün de 1 Mayısçıların en büyük destekçisi yine aynı holdinglerdir. Bu bir
psikolojik harekâttır.
Polise, devlete, millete yapılanlar görülmüyor. İstanbul polisinin de ufak hataları olabilir. Ancak görüntü bir tek kare ve medya onun peşinde.
Gazeteler onlarla süslenmiş. Biz çok gösteri yaşadık. Buna benzer gösterilerde polisi bazı gruplar bilinçli bir şekilde
tahrik ederler. Kasıtlı bir şekilde seçilen
genç bir polis
arkadaşımıza
küfür edilir, ya da tacizde bulunulur. Genç arkadaş kargaşa anında dayanamaz ve cop ile bir tane vurur. Her ne hikmetse de olayın hemen yanında bir kameraman bitiverir. O çekilir ve
servis edilir. Neyse ki hükümet tuzağa düşmedi. Hükümet tuzağa düşseydi, Taksim kana boyanırdı.
MEDYANIN PSİKOLOJİK SALDIRILARI TUTMUYOR
Amaç hükümet ve bunda medya da kullanılıyor mu yani?
- 1 Mayıs sonrası gerçek hukuksuzluğu görmezden gelip, manşetlerinde marjinal kimi grupları haklı çıkarmaya çalışıp, hükümeti ve güvenlik güçlerini
hedef göstermek buna çok açık örnektir. Ancak artık Türk milleti meydan ve medyanın psikolojik saldırılarına değer vermediği gibi, gidip son sözünü sandıkta söylüyor.
ÖZGÜRLÜK, KANUNA KARŞI ÇIKMAK DEĞİLDİR
Israrla aynı noktaya geliyorum ama sizce güvenlik güçlerinin hiç mi ihmali yok?
- İhmali yok demiyorum. Tabiî ki güvenlik güçleri
eylemin
şenlik havasında olmasına katkı sağlamak için üstüne düşeni yapmalıdır. Bunu yapmak için de üstüne düşeni yapmıştır. Eylem öncesinde ve sonrasında gerekli tüm uyarılarını da yapmıştır. Ankara'da ve diğer büyük şehirlerde sağduyulu mitingler gerçekleştirilmiş ve polis ile vatandaş karşı karşıya gelmemiştir. Polis neden vatandaş ile karşı karşıya gelsin ki? Görevi huzuru sağlamak.. Taksim, İstanbul'da toplantı ve yürüyüş yapılacak alanlar arasında sayılmamıştır. O zaman neden ısrarla
kanun çiğnenmek istendi? Peki, medya bunu bilmiyor mu? Maksatlı, organize işler... Devlet geçmişteki kanlı olayların ardından milletin güvenliğini sağlamak için üstüne düşen görevi yerine getirmiş, Taksim'i eyleme kapatmıştır. Buna zamanında herkesin yargı yoluyla
itiraz hakları da vardı. Peki, neden bugün bağırıp çağıranlar dün bu karar alındığında itiraz etmediler? Özgürlük herkese lazım... Demokratik hak kullanmak adına başkalarının iş yerlerine zarar vermeye kimsenin hakkı yoktur...
NİYETLERİ BOZUK! SİYASİ CİNAYETLER OLABİLİR
Birtakım çevrelerin asıl rahatsızlığı nedir?
-
Ergenekon operasyonu, başörtüsüne üniversitelerde özgürlük hakkının verilmesi,
AK Parti'nin
Güneydoğu açılımı ve 301. madde değişikliği birtakım çevreleri çok rahatsız ettiği gibi gerilmelerine neden olmuştur. Atılan adımlar ve milletin
demokrasi talepleri arttıkça birilerinin tedirginlikleri de yükselmeye başlamıştır. 1 Mayıs'tan 2 gün önce Sakarya'da meydana gelen olaylar çok düşündürücüdür. Çok açık bir provokasyondur. Bunun arkasında da
ülkedeki bu önemli adımlardan rahatsızlık duyanlar vardır. Sakarya'da olduğu gibi başka yerlerde Türk-
Kürt çatışmasını alevlendirmek isteyenlerin amacı da hükümettir. Aslında bu olaylarda hem Türk vatandaşlarımız, hem de Kürt vatandaşlarımız hedef gösterilmektedir. Herkes uyanık olmak durumundadır. Kimsenin planına
araç olmanın anlamı yoktur. Hedef iç çatışmadır ve bunu birlikte aşmak durumundayız. Ülke iyiye gittikçe bu oyunlar da tekrarlanacaktır. İç dinamikleri bozanlar dışarıda planlarını devreye sokma gayretindeler. Enerjimiz içte tüketilirken, dış ile bağlantı kesilmekte ve içe kapalı bir ülke meydana getirilmektedir. Ülkede herkes dikkat etmek durumundadır. Niyetler bozulmuştur. Çok ciddi suikastlar, siyasi
cinayetler, toplumsal olaylar meydana gelebilir. Amacım korku üretmek değil, uyarmaktır.
HÜKÜMET ASLA GERİ ADIM ATMAMALIDIR
Peki hükümete düşen görev nedir?
- Gündemde
kapatma davası var. Bakın, davayı sadece iç etkilere dayandırmak yanlış olur. Dış etkenli iç destekli bir adımdır. Bu antidemokratik adım, kutuplaştırma amaçlı olduğu kadar AK Parti'den taviz almaktır. Bunun için de illegal yollar deneniyor. Birileri açıkça, 'Bu AKP'nin işi bitmiştir' diyor. Ama bunu söylerken milletin gönlü unutuluyor.
Milleti yok sayınca da AK Parti daha da bir güçleniyor. Bunu son dakika görünce de milleti ikna etme çabalarına giriyorlar. Hazırladıkları filmleri gösterime sunup, 'Bakın AKP kapatılmayı hak etti' demeye getiriyorlar. AK Parti için çıkış yolu yeni bir anayasa ve kolayca partilerin kapatılmasını engelleyecek kanunlar çıkarmasıdır. Çok açık söyleyeyim, Ergenekon
terör örgütü ile mücadele, yeni anayasa çalışmaları ve Güneydoğu sorununu kararlı bir şekilde çözmek için geliştirilen projelerden ödün verilirse hem AK Parti, hem de millet kaybeder.
Tehdit amaçlı sahnelenen oyunlara
boyun eğilmemeli, asla
kuzu gibi beklememelidir. Açık söylemek gerekirse, '
derin devlet vardır, mücadele edeceğiz' demek ise büyük cesarettir ama bunun karşılığı olacaktır. Bu karşılığa direnmek ülkeyi güçlendirir. Darbeciler ile mutlaka hesaplaşılmalıdır.
VAKİT