Genelkurmay Başkanı
Org.neral
İlker Başbuğ,
Diyarbakır'ın
Lice İlçesi'nde meydana gelen
patlamada 9 askerin şehit olduğunu belirterek, patlamaya çok güçlü bir
patlayıcının neden olmuş olabileceğini söyledi.
Or
general Başbuğ,
terörle mücadelede karamsarlığa yer olmadığını vurgulayarak ''
Güvenlik kuvvetlerimiz,
silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz terörle mücadeleye dünden daha fazla, daha azimli, daha kararlı olarak devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın'' dedi.
Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlediği ''İletişim Toplantısı''nda, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yaşanan üzücü olayla toplantıya başladıklarını ifade etti.
Türkiye'nin aslında terörle yaşayan bir
ülke olduğunu kaydeden Başbuğ, iki gün önce
İstanbul'da, bu sabah da Diyarbakır Lice'de yaşanan olayları hatırlattı.
Başbuğ, şöyle konuştu:
''Bu sabah Diyarbakır
bölgesinde Lice-Genç yolu üzerinde, yol
emniyeti için, çünkü daha sonra oradan bir hareket vardı. Bir
konvoy intikali var. Yol emniyeti için bir tank ve
zırhlı
personel taşıyıcı görevlendirildi. Yol emniyetini sağlamak üzere sabah...Bölgeye geldikten sonra, olayın olduğu yerde ilk önce tank aynı yerden geçiyor arkasında zırhlı personel taşıyıcı, Amerikalılardan aldığımız M-113 zırhlı personel taşıyıcı. Hepiniz görmüşsünüzdür. Zırhlı personel taşıyıcı aynı yerden geçerken maalesef bir patlama olayı oluyor. Ve bu patlama olayı sonucunda, elbette yüreğimizi yakan, 9 tane vatan evladını kaybettik, şehit oldu. 9 personelimizin iki tanesi uzman, diğerleri normal er durumundadır.''
Orgeneral Başbuğ, zırhlı personel taşıyıcının altında yaklaşık 4-4,5 santimetre kalınlığında zırh bulunduğunu belirterek, ''Araca bu kadar önemli bir etki yaptığına göre, elbette şimdi olayla ilgili detaylı yorum yapmamız doğru değil. Olay nasıl olmuştur? İncelenecek ve bu konuyla ilgili kamuoyunu aydınlatıcı bilgileri de biz size sunacağız. Şu anda ordu komutanı da olay mahalline gitti veya gitmek üzere'' diye konuştu.
Zırhlı personel taşıyıcının altındaki zırha vurgu yapan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:
''Böyle bir olay olduğunu göre, böyle bir sonuç olduğuna göre, bu olaya neden olan patlayıcı çok güçlü. Ne olabilir? Tabi bunlar tahmindir, şu anda. Bizim ilk değerlendirmemiz bunun muhtemelen el yapımı, çok güçlü patlayıcı olduğu şeklindedir. Onun için de belki diğer patlayıcılar da olabilir. Fakat, çok güçlü bir patlayıcının meydana getirdiği bir olayla karşı karşıyayız. Patlama düzeneği nedir? Bunu da şu anda söylememiz doğru değil. Ancak aynı bölgeden bize gelen bilgilere göre tank geçtikten sonra olduğuna göre, bu büyük bir ihtimal ama kesin böyledir diyemem, uzaktan komutalı veya yine kablolu bir
sistem olma ihtimali daha fazla öne çıkıyor.
Kaybettiğimiz 9 vatan evladına, 9 şehidimize ben rahmet diliyorum. Büyük bir acıdır, Türk milletine de baş sağlığı diliyorum. Ancak şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki
terörle mücadelede karamsarlığa yer yok. Terörle mücadelede karamsarlığa girdiğiniz an bu mücadeleyi kaybedersiniz. Terörle mücadelede karamsarlığa yer yok. Dolayısıyla bu tip olaylar bizlerin, güvenlik kuvvetlerinin bölücü terör
örgütlerine karşı yürüttüğümüz mücadelede kesinlikle azim ve kararlılığımızı azaltmaz, kesinlikle.
Güvenlik kuvvetlerimiz, silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz terörle mücadeleye dünden daha fazla, daha azimli, daha kararlı olarak devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.''
Orgeneral Başbuğ, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yaşanan olayla ilgili daha aydınlatıcı bilgilerin zamanı geldiğinde kendilerine ulaştıktan sonra kamuoyu ile paylaşacaklarını yineledi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
İlker Başbuğ, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü
soruşturma kapsamında bugüne kadar bulunan 45 adet silahın hiçbirisinin Türk Silahlı
Kuvvetlerindeki (TSK) envantere ait olmadığını bildirdi.
Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen ''İletişim Toplantısı''nda yaptığı açıklamada, toplantı süresinin 90 dakika olmasını planladığını, toplantıyı ağırlıklı olarak gazetecilerin sorularını alarak yürütmeyi düşündüğünü dile getirdi.
''Dolayısıyla başlangıç olarak girişte çok büyük bir açıklama yapmayı düşünmüyorum. Ancak sorularınızı almadan evvel bir konunun üzerinde açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum'' diyen Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu konu da; İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan soruşturma kapsamında bulunan
mühimmat ve silahlarla ilgili konu ki bulunan mühimmat ve silahlarla ilgili gerek kamuoyumuzun gerekse medyamızın haklı olarak bilgiye ihtiyacı var. Bazı konuların
cevaplandırılmasına ihtiyacı var ki bu istek, talep, haklı bir istektir.
Konuyu doğru temele oturtabilmemiz ve sağlıklı değerlendirmeler yapabilmemiz için ilk önce silahla mühimmat arasındaki farkı ortaya koymamız lazım. Belki diyebilirsiniz ki 'ne fark eder? Nasılsa etki aynı etki olmuyor mu?' Evet, bir bölümü ile doğru. Bu farkı anlamazsak bazı olayları sağlıklı olarak değerlendirmemiz zor. Silahı herhalde size tanımlamaya gerek yok, silahın ne olduğunu herkes iyi biliyor. Silah, tabanca,
tüfek, top, havan gibi şeyler. Burada silahın önemli olan noktası şu; Her silahın üzerinde mutlaka o silaha ait
stok numarası var. Aynı numaraya ait iki tane silah olmaz. Her silahın üzerinde o silaha ait stok numarası vardır. Birinci önemli olan nokta bu. İkinci önemli olan nokta; Silah, askeri malzeme olarak sarf malzemesi değildir. Silah, envantere girdikten sonra çıkıncaya kadar uzun süre kullanılan bir malzemedir.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bugüne kadar yürütmüş olduğu soruşturma kapsamında bulunan silahlar nelerdir? Bunun içine tabanca, tüfek ve av tüfeği giriyor, silah kavramının, 45 adet. 45 adet şu anda bu soruşturma kapsamında bulunan silah var.
Silah kavramını ortaya koyduktan sonra birinci önemli olan noktaya açıklıyorum; Bu bizim için çok önemli; Soruşturma kapsamında bugüne kadar bulunan 45 adet silahın hiçbirisi TSK'daki envantere dahil değildir, ait değildir. Bu bizim için çok önemli. Elbette kamuoyumuz, medyamız bu kavramları bilmediği için... Silahlar bulundu, doğru, 45 silah bulundu, ancak bu silahların üzerinde numarası var, yakalanan silahların hiçbirisi TSK'ya ait, envanterinde bulunan silah değildir. Bunu özellikle net olarak açıklıyoruz ve bunun doğru anlaşılmasını özellikle istirham ediyorum. Kime aittir? Ayrı bir konu. TSK'ya ait değil. Bazıları, ki bir subayımızın üzerinde bulunan silahlar, kendi şahsi silahları, yani kayıtlı silahlar. Ha diğer silahlar nerelerden gelmiştir? Onu bütün konu yargıya intikal ettiği için tabi ki bunu kaynağı nereden gelmiştir, nereden satın alınmıştır yargı sonucunda çıkacak ama bizim konumuz değil o, elbette bizi de bir parça ilgilendiriyor. Bizim için önemli olan; bu silahların TSK'nın malı olup olmadığı, benim envanterimde olup olmadığı. Çünkü bunun bir noktada kendi envanterinizde, kendi malınız olması demek TSK'den çalınma anlamına gelir ki hanımefendiler de var burada onları ayrı tutarsak, hepiniz silahlı kuvvetlerde görev yaptınız. Silah, ordunun namusudur. Silah, bizim için çok önemlidir. Bunu bir kere net olarak sizlere ifade etmek isterim.''
''MÜHİMMAT, BİR KERE KULLANILIR''
Yorumlarda özellikle silah kavramıyla, silahlı kuvvetler arasında bağlantı kurulmaya çalışıldığını, bunun kesinlikle doğru olmadığını belirten Orgeneral Başbuğ, ikinci konunun mühimmat olduğunu ifade etti.
Çok çeşitli mühimmat olduğunu belirten Orgeneral Başbuğ, ''Özellikle bulunan mühimmatlarda önem arz eden lav, önemlidir, mühimmattır. Bulunan mühimmat kapsamında
el bombası var, mühimmattır. Tüfek bombaları ve diğerleri. Mühimmat ne demektir? Önce onu anlamamız lazım. Mühimmat, bir kere kullanılır, ikinci kullanma olanağınız yok. Mühimmatı bir sefer kullanırsınız, biter. Dolasıyla mühimmat sarf malzemesidir'' dedi. Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Belki işin en zor noktalarından bir tanesi bu; Her mühimmatın üzerinde sadece
kafile numarası var. Her mühimmatın, silahlarda olduğu gibi özel numarası yok, kafile numarası var. Kafile numarası demek, örnek; Silahlı Kuvvetler diyor ki '6 bin tane bana lav üret Makine Kimya Endüstrisi'. 6 bin lavı üretiyor ve ürettiği 6 bin lava aynı numarayı vuruyor. Bu önemli. Niçin önemli? Çünkü bulunan mühimmatın nereden çıktığını bulabilmemiz bizim için hayati öneme haiz. Ama mevcut sistemde kafile numarası sistemi olduğu için şu an bazı zorluklarımız var. Elbette bunlarla ilgili
tedbirler aldık.''
Basın mensuplarına boş bir lav mühimmatı gösteren Orgeneral Başbuğ, ''Önemli olan bu, lavı mühimmat olarak kabul ediyoruz. Kavram önemli bizim için. Bu bir kere kullanılır, ikinci kullanma olanağınız yok. İki, sarf
belgesini yazdığınız, imzaladığınız zaman bu kayıttan düşer. Bir de adetler tabi binlerce ve üzerinde sadece kafile numarası var'' dedi.
Orgeneral Başbuğ'un basın mensuplarına ''kork
mayın, bu boş lav'' demesi salonda gülüşmelere yol açtı. Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi:
''Kullanılmış lav, boş lav. Yani bu içindeki roket ateşlenmiş ve geride kalan alüminyum parça. Ha bu ne işe yarar? Belki eğitimlerde birliklerde kullanırsınız, onun dışında hiç bir işe y
aramaz, çöpe atılır. Buna bir roket koyarak bunu ikinci defa kullanma olanağınız yok. Etkili mi? Etkili. Bu mühimmatı 200 metre mesafede kullanırsanız yaklaşık 30 santim zırhı deler. Etkili. Şimdi bu boş lav. Şimdi yeri gelmişken bir şeyi sizlerle paylaşmak isterim. Boş lavı ne yaparsınız? Ya eğitimde kullarsınız veya atılır
imha edilir, yakılır genellikle. Şimdi
Beykoz Poyrazköy'de kazılar yapıldı. Beykoz Payrozköy'de yapılan kazıların bir tanesinde beş tane boş lav paketlenmiş olarak kazıda bulundu, gömülmüş. Şimdi yani bu boş lavın kullanma olanağı yok, kullanamazsınız. Ben de bu soruyu soruyorum; Acaba bunu yapanlar, gömenler kim? İddiaları bilemiyorum, elbette yargıya gitmiş bir olaydır. Bu beş tane boş lavı niye gömdüler? Ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Raporda da beş tane lavın boş olduğu belli, kullanılmış. Şimdi benim bunu sormaya hakkım var mı? Var. Ben soruyorum ama kesinlikle herhangi bir şeyim yok, ben sadece merak için soruyorum; Beş tane boş lav hiç bir işe yaramaz, niçin paketlenip, kim yaptı onu da bilemem, yargı çıkartacak, istiyoruz ki çıkartsın, onda hiç tereddütümüz yok. Peki nasıl oldu bu iş?''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ''TSK'nın ülke sathında, hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur'' dedi.
Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlediği ''İletişim Toplantısı''nda, ''
Ergenekon'' soruşturması kapsamında kazı yapılan Beykoz Poyraztepe'deki
araziyle ilgili bilgi vermek istediğini söyledi.
Arazinin,
Milli Savunma Bakanlığına ait bir arazi olmadığını vurgulayan Orgeneral Başbuğ, ''Nedir peki? Bir vakfa ait olan bir arazi. Arazinin statüsü nedir? Statüsü, ikinci derecede kara askeri
yasak bölgedir. Arazinin sahibi Milli
Savunma Bakanlığı değildir. İkinci derece kara askeri
yasak bölgelere, sadece
yabancılar giremez.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes girer. Hatta vatandaşlar gerekli izinleri alırlarsa burada bina da yapar, oturur, faaliyet de yapar'' diye konuştu.
Arazi konusundaki bilgilerin, biraz karıştığını ifade eden Orgeneral Başbuğ, ''(Kimse giremiyormuş) falan gibi... Oraya herkes girebilir. Buna,
Bakanlar Kurulu kararı ile kısıtlama konulabiliyor. Ama burayla ilgili Bakanlar Kurulu'nun herhangi bir kısıtlama kararı yok'' dedi.
Kazılarda ele geçirilen mühimmat konusuna da değinen Orgeneral Başbuğ, mühimmatların üzerlerinde sadece ''kafile numarası'' bulunduğuna dikkati çekti. Orgeneral Başbuğ, şöyle devam eti:
''Mesela bir örnek vereyim, bir taarruz el bombasından 6 bin 380 tane üretilmiş. Hepsinde aynı numara var. Bunlar çeşitli birliklere dağıtılmış. Yine bir lav üretilmiş, 4 bin 500 tane. Rakamsal olarak on binlere yaklaşıyor. Önemli olan diğer bir husus, MKE tarafından üretilen mühimmatın hepsi TSK'nin envanterine girmiyor. TSK'nın ihtiyacı değil. Nereye gidiyor? Bazıları Emniyet Genel Müdürlüğünün ihtiyaçlarını karşılamak için onlara da devrediliyor. El bombası, lav, hafif silah mühimmatı, tahrip kalıpları, tüfek bombası, aydınlatma fişeği, tahrip kalıpları, bubi tuzakları... Sadece TSK'nin envanterine giren mühimmat değil. Burada sakın yanlış bir yorum yapılmasın, ben bulunan malzeme şuradandır, buradandın imasını yapmak istemiyorum. Sadece, mühimmat ile ilgili konunu karmaşıklığını belirlemek istiyorum. 1988 yılında 3 bin 300 tane
savunma el bombası üretilmiş. Bunun 3 bin tanesi Emniyet Genel Müdürlüğüne verilmiş, 300'ü de TSK'nın envanterine girmiş ve bu el bombalarından bir kısmı da bu bulunan mühimmatın içinde. Tekrar altını çiziyorum yanlış bir anlama olmasın. Konu basit değil.''
''MÜHİMMATIN HEPSİ TSK'YA AİT DEĞİL''
Orgeneral Başbuğ, kamuoyunda yanlış bilinen bir başka konuya daha açıklık getirmek istediğini belirterek, ''Deniliyor ki, 'Bulunan mühimmatın bir kısmı, TSK'nın
Özel Kuvvetler Komutanlığı'na ait gömülü mühimmat olabilir'... Bunun net olarak cevabını veriyorum; 1986 yılına kadar TSK'nın özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığımızı ait Türkiye sathında gömülü silah ve mühimmatı vardır. 1986 yılında alınan o karar çerçevesinde silah ve mühimmatın tümünün toplatılarak depolara alınması emri verildi ve bu işlem 1998 yılında tamamlandı. Bu şu demektir, TSK'nın ülke sathında hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur'' diye konuştu.
Mühimmatın
kontrolü konusunda bazı sorunların olduğunun anlaşıldığını anlatan Orgeneral Başbuğ, mühimmata ilişkin sistemi tüm boyutlarıyla kontrol ederek, daha sağlıklı kontrol edilebilir sisteme sokmanın görevleri olduğunu söyledi. Orgeneral Başbuğ, ''Çünkü en çok zarar gören biziz. Neticede, bir şey olduğu zaman hemen ilişki kurulmaya çalışıyor'' dedi.
''EL BOMBALARA VE LAVLARA ÖZEL STOK NUMARASI VERİLMESİ İŞLEMİ BAŞLADI''
Bu konuda geçen yıldan itibaren mesafeler aldıklarını ve bazı faaliyetlere başladıklarını belirten Orgeneral Başbuğ, şu bilgileri verdi:
''El bombaları ve özellikle lav önemli mühimmat. Bizim mutlaka her el bombası ve her lava özel stok numarası vermemiz lazım. Ama vereceğimiz bu numaranın silenmemesi lazım. Silindiği zaman da mutlaka o numarayı görmemiz lazım. Bu sistem kurulursa, bir yerde hata olmuşsa, o hatalıyı bulmamız çok kolay. Yeni üretilenlerden başlamak üzere el bombalara ve lavlara özel stok numarası verilmesi işlemi başladı. Görülmeyen, bulanamayan yerlere yapılmaya başlandı. Bulsalar dahi silme olanağı olmayacak. Bunu başladık. Envanterde olanlara kısa zamanda yapmak kolay mı? Tüm sitemimizi ve imkan kabiliyetlerimizi zorluyoruz. Bu bizim için önemli. Kafile numarası sistemi değişmiştir. El bombaları ve lavlar için. Bunu da mümkün olan en kısa zamanda tamamlamayı hedefledik. Tabii ki zaman alacak. Çünkü bahsedilen mühimmat on binler, yüz binlerle ifade ediliyor.
Örneğin, herhangi bir yerde mühimmat ve silah bulunduğu zaman, özellikle mühimmat boyutu çok önemli. Ankara'da kuvvet komutanlıklarında, o kafile mühimmat hangi birliklerdeyse nokta denetleyicisi gönderiyoruz. Bunu yapıyoruz. Ayrıca, her olaydan sonra birliklerden resmi
rapor alıyoruz. Mühimmatınız tamam mı, eksik mi? Bu iki sistemi yaklaşık 1 yıldır çalıştırıyoruz. Birliklerden alınan raporlar ve ani
denetleme sonuçlarına göre birliklerden alınan resmi raporlarda bizim kayıtlarımıza göre mühimmat eksiğimiz gözükmüyor. Gözükmüyor. Bu mühimmat o zaman nereden geldi? Nereden geldi sorusu, kaynaklardan birisi gerçekten
Irak. Maalesef her açıdan bize problem olan bir yer. 4-5 sene evvelki Irak'a gittiğinizde sokakta neredeyse Doçka
uçak savar parayı verip çantasına koyup getirirdiniz. El bombası Kaleşnikov, lav... Diğer kaynak, iç güvenlik harekatında kontrol zorluklarımız var. Bunları da gizleyemem. Operasyona çıkan bir birliğin operasyondan sonraki üzerindeki mühimmatı tam kontrol etmemiz güç. Birliklerden yapıyoruz atışlardan sonra kovanlar sayılıyor. Bu, operasyonda olmaz. Ama bu zorlukları mazeret olarak söylemiyorum. Bunları daha sağlıklı bir siteme bağlamak zorundayız.''
Bu sorunu kontrol altına almak için mühimmat sarf belgelerini daha üst komutanlar tarafından onaylanma zorunluluğunu getirdiklerini anlatan Orgeneral Başbuğ, bu uygulamanın ''kontrol daha güçlü olsun'' diye getirildiğini vurguladı. Orgeneral Başbuğ, ''Bu güvensizlik değil. Maalesef, son senelerde kesildi. Eksiden bir komanda tugayında görev yapan bir er,
çavuş bunu simge olarak görüyordu. Operasyonda el bombasını saklıyor,
terhis olduğu zaman gidip köyde gösteriyor, bu 'el bombası' diye getiriyordu. Böyle sorunlar yaşandı. Ama bunlar şimdi çok alt sevilere çekildi'' diye konuştu.
''İSMİ GEÇENLERLE İLGİLİ DERHAL ASKERİ YARGI SİSTEMİ ÇALIŞIYOR''
Orgeneral Başbuğ, bulunan silah ve mühimmat konusu olduğu anda, konuda ismi geçenlerle ilgili derhal askeri yargı sistemini çalıştırdıklarını bildirdi.
Askeri savcıların hemen olayla ilgili soruşturmasını açtığını belirten Başbuğ, ''Şu ana kadar bu konuda askeri soruşturma açılmayan hiçbir konu yoktur. Örnek vermem gerekirse bir yarbaya ait silah ve mühimmat bulunma iddiası vardır. Mahkeme bunu netleştirecek. O yarbayla ilgili hemen Genelkurmay Askeri
Savcılığı tarafından soruşturma açılmıştır. Hazırlık soruşturması sonuçlanmak üzeridir. Poyraztepe'de bulunan malzemelere ilişkin adı geçen kişilerle ilgili
Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Savcılığı soruşturmayı açmıştır o gün'' diye konuştu.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Poyrazköy'de bulunan mühimmatlarla ilgili konunun Türk kamuoyunu ve Türk Silahlı Kuvvetlerini rahatsız ettiğini belirterek,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerine düşen görevi yaptığını ve bu konuda en ufak tereddütleri bulunmadığını bildirdi.
Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlediği ''İletişim Toplantısı''nda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Poyrazköy'de bulunan mühimmatı kimlerin ne amaçla yapmış olduğu sorusunun muhatabı kendisi olmadığını ifade eden Orgeneral Başbuğ, konunun yargı aşamasında olduğu için bu soruların muhatabının da yargı olduğunu söyledi.
Yargının kendisine gelen konuları, mümkün olduğu kadar kısa sürede sonuçlandıracağına inandığını belirten Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:
''Hepimize düşün görev, sabırla bunu beklemektir. Kim yaptı, neden yaptı? Bu bizim işimiz değil. Silah ve mühimmatla ilgili olarak bu safhada açıklanabilecek bilgiler bunlardır. Konu, Türk kamuoyunu rahatsız etmektedir, bizi de rahatsız etmektedir. Üzerimize düşeni Türk Silahlı Kuvvetleri olarak yapıyoruz. Zamanında yapılması gerekenlerin alındığını sizlerle paylaştım. Bu konuda en ufak tereddütümüz yoktur. Mühimmatın kontrol için bazı
düzenlemeler alınma ihtiyacı var, bu ortada. Bir yıldır bunun üzerinde ciddi şekilde duruyoruz. Bazılarında mesafe aldık. Belki daha yapabileceklerimiz de ileride çıkabilir. Bu önemli bir konu, öneminin idraki içerisindeyiz. Bu safhada sizlere aktaracağım bunlar.''
Bir gazetecinin, ''Poyrazköy'deki kazılarda bulunan el bombalarının kafile numaralarını taşıyan benzeri mühimmat Emniyet Genel Müdürlüğüne verilmiş olabilir mi?'' şeklindeki sorusu üzerine de Orgeneral Başbuğ, Poyrazköy ile ilgili olarak ilk raporların geldiğini, tam incelemediğini söyledi. Orgeneral Başbuğ, ''Bulunan mühimmatla ilgili net dökümler yok. Cinsler belli ama kim nerededir, hangileridir bilinmiyor. Bildiğim bir şey var, dolu bulunan 29 veya 25 tane lav var. Bu lavlardan kafile numarası, stok numarası olanlardan biri SAT komutanlığının envanterinde yok. MKE lav silahını sadece Türkiye için üretilmiyor, yabancı ülkelere de satıyor. Bu bilgileri herhangi bir istihbarat noktasına getirme amacıyla söylemiyorum. Bunu ortaya çıkartmamız zaten zor. Benim bu bilgiyi vermekteki amacım, olayın karmaşıklığını aktarabilmek. Her lav silahının üzerine stok numarasını vurduğumuz zaman bu sorun ortadan kalkacak'' dedi.
Orgeneral Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ''Ergenekon'' davasına ''genel bakışının nasıl olduğunun'' sorulması üzerine de davanın özel isimle anılmasının yanlış olduğunu ve ilgili
mahkemenin ''davanın özel izinle anılmaması yönünde kararı'' bulunduğunu söyledi. Başbuğ, ''Hukuk devleti miyiz? Saygı göstereceğiz. İşimize geldiği zaman
evet, işimize gelmediği zaman hayır. Bu noktanın altını çizmek isterim. Özel isimle bir davanın anılması doğru değil. Mahkeme kararı da olduğuna göre, buna hepimizin saygı göstermesi lazım'' diye konuştu.
Orgeneral Başbuğ, 14
Nisan 2009'ta
Harp Akademilerinde yaptığı konuşmada, ''Türk Silahlı Kuvvetleri olarak demokratik rejime bağlıyız ve saygılıyız. Bunda en ufak tereddüt olmamalı. Demokrasinin elbete en vazgeçilmez temel noktalarından bir tanesi yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüdür'' ifadesini kullandığını anımsatarak, anayasal düzen ve hukuk düzenini her ülke için çok önemli olduğunu vurguladı.
Bir ülkede anayasal ve hukuk düzeninde zafiyet varsa o ülkenin zor bir noktada bulunduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, herkesin mevcut yargı sistemine ve hukuk düzenine zarar verecek davranışlardan kesinlikle kaçınması gerektiğini kaydetti.
''MEDYA OLARAK KENDİNİZİ LÜTFEN SORGULAYIN''
Türk Silahlı Kuvvetleri olarak yargıya ve hukuk sürecine dikkatli olmaya, dikkatli hareket etmeye azami şekilde dikkat ediyoruz'' diyen Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:
''Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri olarak her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi düşüncesindeyiz. Hukuka, hukuk sistemimize, yargıya sonuna kadar güvenmek zorundayız. Başka alternatifi yok. Bu herkes için geçerli.
Bazı konularla ilgili bu konulardaki düşüncelerimizi paylaşmak isterim. Sizlerle paylaşacağım düşünceler tamamen bu süreçte Silahlı Kuvvetleri kurum olarak ilgilendiren konular. Bazı konularda
emekli ve
muvazzaf personelimizi kişisel bazda ilgilendiriyor. Söyleyeceklerim yeni bir şey değil. Biz, 'mahkemeler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur.' Bu uluslararası bir hukuk kuralıdır. Bunu da ilk defa biz gündeme getirdik. Bu yürütülen soruşturma kapsamında, masumiyet karinesine tam uyuluyor mu? Cevap vermeyeceğim.
Temel prensip, siz kesin karara ulaşmadan, iddialar üzerine. Yargı süreci devam ediyor, bekleyeceğiz, sabredeceğiz. Baştan itibaren kişileri suçlu ilan etmeye kimsenin hakkı yok. Kişilerin kişisel haklarını da zedeliyoruz. Yarın o kişiler, temenni ederiz
beraat ederlerse bu kişilere verilen kişisel zararları kim kapatacak. Burada medyaya çok önemli görev düştüğü ortada.
Medya bu konuda sağlıklı hareket etse, bu sorun ortada olmaz. Medya olarak siz de kendinizi lütfen sorgulayın.''
Orgeneral Başbuğ, ''soruşturmanın gizliliği'' ilkesinin Türkiye'de gerçekten var olup olmadığının diğer bir
tartışma konusu olduğunu, soruşturma ve yargılama yapılırken kurumların saygınlığına ve güvenliğine de zarar verilmemesi gerektiğini söyledi.
Poyrazköy'de bulunan mühimmat ve silahların bir televizyon kanalında 50 dakika gösterildiğini, 6-7 dakikalık aynı görüntü bandının 10 sefer gösterildiğini belirten Orgeneral Başbuğ, ''Haberle bir SAT ilişkisi ve bir kişiyle ilişki kuruluyor. Bu bir haber midir? Haberdir, kamuoyuna verilmelidir. Ama bunun 50 dakika, defalarca verilmesinin amacı nedir? Bu kurumlara zarar vermiyor mu? 50 dakika bu kazıların gösterilmesi acaba gerçekten bir habercilik midir? Yoksa kamuoyuna korku, karamsarlık vermek midir? Medyamızın haber vermekle bir taraftan kamuoyuna karamsarlık veriyor muyuz? Sorgulanmalı'' diye konuştu.
Orgeneral Başbuğ, bir gazetenin, bir itirafçının konuşmalarını 5 gün yayımladığını da anımsatarak bunun da gerçekten habercilik olup olmadığını sordu. Haberlerle kurumsal bağ ilişkisi kurulmaya çalışıldığını ve bunun da Türk Silahlı Kuvvetlerini rahatsız ettiğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, haberlerin veriliş şekli, süresi ve kamuoyunda yaratacağı etkinin de göz önüne alınması gerektiğini söyledi.
''KİMİN SES BANDIYLA KARŞILAŞACAĞIZ DEDİĞİMİZ ORTAMA GELDİK''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Türkiye artık her sabah kalktığı zaman, acaba kimin ses bandıyla karşılaşacağız dediği bir ortama geldi. Ses bantları
legal,
kanuni yollarla mı olmuş?
Hayır. O ses bantları gerçekten doğru mu? Hayır, bir kısmı belki doğru, bir kısmı belki ilave edilmiş. Bununla nereye gideceğiz. Bu da bizi çok rahatsız ediyor. İddianamelere bakıyoruz. İddianamede yer alan öyle konular var ki. Ben bir tanesini örnek vereceğim. Silahlı Kuvvetleri ilgilendirdiği için. İkinci
iddianamede 1993 yılında Bingöl'de meydana gelen olayla ilgili bir gizli tanığın ifadesi var. Gizli
tanık kimdir, ne kadar güvenilir. Bunun beyanı iddianamede yer almış. Alabilir. Ama şunu sormak bizim hakkımız, bu gizli tanığın vermiş olduğu ifadeyi siz o iddianamede geçen kişilerle bağ kurmanız lazım. Olay var, iddianamede suçlanan kişilerle olayın organik ilişkisi yok. O zaman niçin koydunuz? Sormaya hakkımız yok mu? Sadece
gizli tanık, onu
destekleyen
delil de yok. Neticede bir şey konmuşsa iddianameye, o iddianame kapasında ismi geçen kişilerle, olaylarla onların bir ilişkisi olmalı ki bir anlam ifade etsin. Bu çok sık karşılaştığımız durum.
İddianamelere baktığımız zaman, bazı olayların sadece gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyoruz. Gizli tanık artı itirafçılar. Bütün yan dosyaları incelemedik. Ama sadece, özellikle bazı konuların gizli tanık ve itirafçılara dayanmış olması da insanı bir noktada düşünme noktasına sürüklüyor. Bu hukuki süreç içerisinde genel olarak ifade edeceklerim bunlar. Yargı süreci devam etmektedir. Silahlı Kuvvetler olarak bizlerde bu süreci sabırla takip edeceğiz, yargı sürecine saygılıyız. Elbette sonuçlarını hep beraber yaşayacağız.''
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ''Türk Silahlı Kuvvetleri olarak biz demokrasiye, demokratik rejime, hukuk devletine bağlıyız ve saygılıyız. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz, buna müsaade etmeyiz'' dedi.
Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlediği ''İletişim Toplantısı''nda, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmekte olduğu soruşturma''yla ilgili olarak ''KKTC'ye kadar yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna ''Onu da Kıbrıs'taki
yetkililer değerlendirir, bizim zaten Türkiye ile ilgili yeterli konumuz var'' karşılığını verdi.
Orgeneral Başbuğ,
emekli generallerin de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bir mensubu olduğu hatırlatılarak, '' Sayın Özkök'ün de ifadesi alındı. Daha önceden bunun sizde bilgisi var mıydı?'' sorusu üzerine şunları söyledi:
''İkinci iddianameyi eğer incelediyseniz, ikinci iddianamede bu söz konusu konunun tefrik edildiğini görüyorsunuz. Yani savcı, 'ikinci iddianamenin içine almadım, bunu ayırdım' diyor. Şimdi ikinci iddianamede bu konu tefrik edilmiştir. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının emekli Orgeneral
Hilmi Özkök'ün tanık olarak ifadesine başvurma ihtiyacını duyduğu anlaşılıyor. Bu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu konuyla ilgili soruşturmaya devam etme niyetinde olduğunu gösteriyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruşturma neticesinde hangi sonuca gelir bunu şu anda ne yorumlayabilirim ne tahmin edebilirim. Ancak bu, ifade alınmasıyla bu soruşturma sürecinin devam edeceği anlamı geliyor. Tabii hepimize burada düşen görev, bu soruşturmanın sonucu beklemektir. Sayın komutanımız, benim de komutanımdır, bu konuyla ilgili kendisi de ifade ettiler bizden hukuki boyutuyla adli müşavirliğimizden bilgi talep ettiler. Hukuk çerçevesiyle ki elbette bizim adli müşavirliğimizin bu konularda danışmanlık vermesi de gayet doğaldır komutanımıza. Bu danışmanlık, hukuk bazında danışmanlık, görevimizi yerine getirdik.''
''DEMOKRATİK REJİME VE HUKUK DEVLETİNE BAĞLIYIZ''
Or
amiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerle ilgili olarak
Genelkurmay Başkanlığı'nın bu konuda bir inceleme yapıp yapmadığı, ''
darbe iddialarının'' Genelkurmay Askeri Savcılığının yetkileri çerçevesinde bir değerlendirmeye alınıp alınmadığı, ordu içinde ayrı bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorular üzerine Özkök, şunları söyledi:
''Türk Silahlı Kuvvetleri olarak biz demokrasiye bağlıyız ve saygılıyız. dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesinde mevcut demokratik rejime aykırı faaliyette bulunan kimse bulunamaz, barınamaz. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak biz demokrasiye, demokratik rejime, hukuk devletine bağlıyız ve saygılıyız. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz, buna müsaade etmeyiz, böyle bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla bu konulara ilişkin olarak şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesinde böyle bir sorun yoktur. Ve bu soruna yönelik herhangi bir araştırma inceleme ihtiyacı da yoktur.''
12 Nisan 2007 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt'a da Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerle ilgili soru sorulduğunu belirterek, Büyükanıt'ın bu soruya ''Genelkurmay Başkanlığı'nın elinde bu konuyla ilgili hiçbir belge yoktur'' yanıtını verdiğini hatırlatan Orgeneral Başbuğ, ''Ben de aynı cümleyi bugün yani 29 Nisan 2009 günü aynen tekrarlıyorum. Genelkurmay Başkanlığı'nın elinde bu konuyla ilgili bir belge yoktur'' diye konuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın konuyla ilgili soruşturmaya devam ettiğini belirten Orgeneral Başbuğ, bunun sonucunun beklenmesi gerektiğini ifade etti.
Orgeneral Başbuğ, bir başka soruyu yanıtlarken de ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürütmekte olduğu soruşturma''yla ilgili olarak sürecin kamuoyuna yansımasına ilişkin bazı tespit ve düşünceleri gerekli yerlerde ilgililerle paylaştıklarını söyledi.
''İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmekte olduğu soruşturma''ya konu olan örgütle
PKK terör örgütü arasındaki ilişki iddialarına yönelik soru üzerine de Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:
''Bu, tamamen iddianamelerde genellikle gizli tanıkların ve itirafçıların konuşmalarına dayanılarak yapılan beyanlar şeklinde. Dolayısıyla o konu üzerinde benim yorum yapmam zor. Ancak yeri gelmişken ifade etmek isterim. 1993 yılında olan bir iç güvenlik harekatı tarzında olan bir olayı bu olayla nasıl bağlayacaksınız? Onu da ben şahsen anlamakta çok zorluk çekerim.''
Orgeneral Başbuğ bir gazetecinin sorusunu sorarken ''
topraktan silah fışkırıyor'' ifadesini kullanması üzerine bu ifadeyi kullanmanın doğru olmadığını söyledi. Orgeneral Başbuğ, bunun kamuoyuna yanlış bir
mesaj verebileceğini ve güzel bir tabir olmadığını vurguladı. ''Elbette bir yargı süreci var. Kamuoyu yargı sürecine güvenmeli, kamuoyu yargı süreciyle ilgili bilgilenmeli, hiç itirazımız yok'' diyen Başbuğ, ancak kamuoyunun korku ve karamsarlığa sevk edilmemesi gerektiğini bildirdi.
''ÖNEMLİ OLAN SÜRECİN YASALAR ÇERÇEVESİNDE YÜRÜTÜLMESİ''
Orgeneral Başbuğ, gazetecilerin bu konuya ilişkin sorularının tamamlanmasının ardından bu kapsamda kendisinin ilave etmek istediği noktalar olduğunu ifade etti.
Bu süreçle ilgili olarak yanlış yansıtılan konular bulunduğunu belirten Başbuğ, şöyle devam etti:
''Bu süreçle ilgili olarak deniliyor ki 'bu soruşturma sürecine Silahlı Kuvvetler, Genelkurmay Başkanlığı destek veriyor', 'izin veriyor', 'bu soruşturma Genelkurmay Başkanlığının desteği arkasında ve izniyle oluyor'. Bir hukuk devletin