Haberal'ın adamlarının davetsiz misafirlere karşı kurduğu anlaşılan
sistem vasıtasıyla Haberal'ın refakatçisi ve doktorlarının uyarıldığı, kazanılan süre zarfında Haberal'ın odasındaki suç unsuru taşıyan tüm materyallerin refakatçinin kaldığı odaya taşınıp dolaba kilitlendiği anlaşıldı.
2
Aralık 2010'da
İstanbul Kardiyoloji Enstitüsü'ne
baskın yapan Terörle Mücadele Şube Ekipleri enstitüye ait
kamera görüntülerine el koymuştu. Terör örgütüne
yardım ettikleri öne sürülen
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kardiyoloji Enstitüsü görevlileri hakkında yürütülen
soruşturma kapsamında incelenen görüntülerde baskın gerçekleşmeden önce
hastanede dikkat
çekici bir hareketlilik olduğu saptandı. Bir kısım hastane personeli ve Haberal'ın refakatçilerinin polisin binaya girmesinden birkaç dakika önce harekete geçip suç unsuru taşıyan tüm delilleri gizlediği gözlemlendi.
TELSİZ SİSTEMİYLE ERKEN UYARI
Bu durum üzerine kamera görüntülerini inceleyen emniyetin yaptığı araştırmada
Ergenekon sanığı
Mehmet Haberal'ın adamlarının kurdukları
erken uyarı sistemiyle muhtemel baskınları,
işbirliği yapan hastane personeline ve refakatçisine bildirdiği belirlendi. Suç unsuru taşıyabilecek delilleri gizlemek için Haberal'a en az 5 dakika kazandırdığı belirtilen sistemin
telsiz veya cep telefonu teknolojisine dayandığını düşünen polisin, 19 Ocak tarihindeki ikinci baskını frekans bozucu jammer'larla gerçekleştirdiği ifade edildi.
Adalet Bakanlığı Müfettişleri ve cumhuriyet savcısı eşliğinde İstanbul
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı ikinci baskında sistemin etkisizleştirildiğinden habersiz olan Mehmet Haberal ve adamları delilleri gizleyemeden suçüstü yakalandı. Yapılan aramada Haberal'ın odasında kısa dalga telsiz, cep telefonu,
kablosuz internet modemi, diz üstü bilgisayarlar,
Başkent Üniversitesi'ne ait birçok evrak ve cd ele geçirildi. Akit'in duyurduğu, Haberal'a verilen ilk hücre cezasının da bu kapsamda verildiği belirtildi.
SAVCILIK, HABERAL'IN 6 ADAMININ PEŞİNDE
Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın 6 adamının enstitünün yan sokağında bulunan bir dükkanı
ofis haline getirdiği, buraya kurdukları mini vericiyle
şüpheli hareketleri birbirlerine bildirdikleri, Haberal'ın enstitüde kaldığı 24 ay boyunca vardiyalı çalışan erken uyarı ekibine Topkapı Eresin Otel'de 3 adet oda tutulduğu ifade edildi. Soruşturmaya
bakan savcılığın
terör örgütüne yardım ve yataklık olayı ile ilgili belirtilen 6 kişinin peşinde olduğu, hastane çevresine bulunan Mobese kameraları ve
otel kayıtlarını araştırdığı vurgulandı. Yapılan incelemede Haberal'ın İstanbul Üniversitesi (İÜ) Kardiyoloji Enstitüsü'nden götürülmesiyle ofisin apar topar kapatıldığı öğrenildi.
İKİ PROFESÖR TUTUKLANMIŞTI
Ergenekon soruşturması kapsamında 17
Nisan 2009'da tutuklanarak cezaevine konulan Prof. Haberal rahatsızlanmış, tedavisinin yapılabilmesi için İÜ Kardiyoloji Enstitüsü'ne sevk edilmişti. 19 aydır enstitüde yatan Haberal'ın tedavisinin ayakta yapılabileceğine dair Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanlığı'nca hazırlanan 16
Ekim 2009 tarihli
rapor, bir yıl sonra 28 Ekim 2010'da mahkemeye gönderilmişti. Bunun üzerine Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi
Savcısı
Mehmet Ali Pekgüzel, raporun gizlendiğini öne sürerek sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istemişti. Savcı Pekgüzel'in talebini kabul eden İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesi'nce İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuştu. Yapılan suç duyurusu üzerine İÜ Kardiyoloji Enstitüsü görevlileri hakkında soruşturma başlatılmıştı. Haberal'ı hastane koşullarında barındırabilmek için rapor saklayan ve sanıkla işbirliği yapan Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr.
Erhan Kansız ve Prof. Dr.
Cengiz Çeliker tutuklanmış, Haberal'ın hemşiresi, refakatçisi, bir grup
jandarma personeli tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
Yeni Akit