Dernek merkezinde
basın toplantısı düzenleyen Can, yargı bağımsızlığını güçlendirmek amacıyla hazırladıkları 2802 sayılı
Hakim ve Savcılar Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin
önerilerini içeren
yasa teklifi hakkında açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr.
Osman Can,
Türkiye'de yargı
sisteminin bir demokratik değer tercihi veya toplumsal
adalet beklentisi esas alınarak oluşturulmadığını belirtti. Bugün ortaya çıkan sorunların kök ekinde yargının 27
Mayıs darbesinde başlangıcını bulan hiyerarşik, militarist, keyfiliğe açık,
yandaş ve kayırmacılığa yol veren, subjektif ölçütlere dayalı bir yapıya ve işleyişe sahip olmasından kaynaklandığını savunan Can, yargının tüm kesimleri, devlet organları, medya ve kamuoyunun
reformun gerekliliği konusunda mutabakat görüntüsü verdiğini hatırlattı.
Taraflara düşenin
kavga ve çekişme değil önerilerini sunması olduğunu kaydeden Can, herkesi sağduyuya çağırdı.
Anayasa değişikliği yapılmadan köklü bir reformun yaşama geçmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Can, "Bizim çabamız bir
ilk adım, güven tesisine yönelik bir çözüm, yargıyı hiç olmazsa gündelik politik çatışmaların içinde bir
hakem konumuna çekebilmeye dönüktür. Önerilerimizle
yargıç ve savcıların yükselme, atama ve
disiplin işlemlerinin objektif ölçütlere kavuşturulması amaçlanmıştır. Bu çerçevede yükselme için
Yargıtay ve
Danıştay'dan iş geçirme ve not verme sistemi kaldırılmakta ve sadece yargıç ve savcıların vermiş olduğu karar ve işlemlerindeki isabeti dikkate alan evrensel kriterler geçerli kılınmaktadır. Yargıç ve savcıların bilgi, beceri, çalışma ve yaptıkları esas almayan hükümler ayıklanmakta ve bu hükümler nedeniyle yaşanılan mağduriyetler giderilmekte. Atamalarda bireysel yakınlık, bağlantı, ziyaret gibi subjektif ve keyfiliğe açık mevcut sistem yerine görev yapılan yer ve
görev süresi ile yapılan hizmetin niteliğini esas alan puanlama sistemine geçilmekte ve bunların ilan edilmesi suretiyle de yargıç ve savcıların kendilerine ilişkin kararları
kontrol imkanı sağlanmaktadır. Meslekten çıkarmayı kolaylaştıran, sınırları belirsiz, keyfi, yoruma açık hükümler yasa metninden çıkarılarak hakim ve savcılar güvenceye kavuşturulmaktadır. Hazırladığımız öneri
yargı reformu, yargı bağımsızlığı ve adil yargı isteyenlerin samimiyetleri konusunda turnosol kağıdı niteliğindedir.
Demokrat Yargı, yargıç ve savcıların artık duvardaki herhangi bir tuğla olmaması, her tür tarafgirlikten uzak, özgürlüğü,
demokrasiyi ve adaleti amaçlaması gerektiğine inanmaktadır." dedi.
"YARGI BAĞIMSIZLIĞI KİMİN ATADIĞI SORUNU DEĞİLDİR"
Gazetecilerin sorularını da
cevaplayan Can, 'yargının kimi üyelerinin
Parlamento veya Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesinin yargıyı bağımlı hale getireceği'ne yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine böyle bir şeyin dünyada olmadığını savundu. Eğer böyle denmesi halinde hakim ve savcıların bağımsız olduğu tek ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Can, yargı bağımsızlığının 'kimin atadığı' sorunu olmadığını; atandıktan sonra bu insanların bağımsız bir şekilde görevlerini yerine getirmesine ilişkin bir sorun olduğunu söyledi.
HSYK'nın yapısında yapılacak değişiklikle ilgili somut önerilerinin sorulması üzerine ise Can, HSYK'ya
Avrupa'daki örnekler gibi Parlamento ve Cumhurbaşkanı tarafından üye seçilebileceğini, ancak kurulun yapısının özellikle hakim ve savcıların seçimine dayalı hale getirilmesi gerektiğini ifade etti. HSYK'nın şu andaki yapısının hakim ve savcıları hiçbir şekilde temsil etmediğini ileri süren Can, bunun utanç verici bir durum olduğunu ve değiştirilmesi gerektiğini kaydetti.
HSYK'nın yapısı konusunda
Yargıtay ve Danıştay ile
Adalet Bakanlığı arasındaki mutabakatın nasıl sağlanacağı sorusuna da Can, "Avrupa yargı sistemini demokratikleştirdi, Türkiye'de özellikle
yüksek yargı mekanizmaları buna ayak diremeye çalışıyor. Bizim aklımıza matbaanın Türkiye'ye getirilmesi konusundaki dirençler geliyor. Demokratikleştirmediğiniz sürece, bu iktidarları ya da Danıştay, Yargıtay veya HSYK'da yer alan üyelerimiz bu iktidarlarının devam edeceğini mi düşünüyorlar? Zaten anayasa gereği belli politik duruşları olan kurumlar. Darbe anayasası onlara belli bir politik duruş sergilemelerini emrediyor zaten. Ne kadar ayak direyeceğiz?" karşılığını verdi.
Yargıtay Başkanı Hasan
Gerçeker ile
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan arasında yargı kuşatmasına yönelik sözlerin hatırlatılmasının ardından 'Kim kimi kuşatıyor?' sorusuna Demokrat Yargı Eş Başkanı Can, şöyle cevap verdi: "Demokratikleşme kuşatma değil, tam tersine kuşatmanın parçalanmasıdır. Ne yargı içinde ortaya çıkmış olan güçlerin kuşatmasına ne de hükümetin, partinin kuşatmasına imkan sağlar. Demokratikleştirmediğiniz sürece birkaç kuşak sonra bir partinin yargısı olabilir. Bunları görmemiz lazım."
(CİHAN)