Bunca uyarıya kulak asılır mı bilinmez fakat gazetecilerden, iş adamlarına, esnaftan, holding sahiplerine, vatandaştan siyasilere kadar ülkenin son yıllarda geldiği nokta konusunda uyarılar yapılıyor. Konuyla ilgili bir uyarı da Rota Haber yazarlarından Osman Özsoy'dan geldi. Özsoy köşesinde 'Türkiye’yi bekleyen büyük tehlike...' başlıklı bir makaleye yer verdi.
İşte Özsoy'un o yazısı:
"Türkiye’de siyasete giderek ilginin azalması ve son yıllarda ülkeye egemen olan siyaset anlayışının sorunların çözüm kaynağı olmaktan ziyade bizzat sorun oluşturur hale gelmesi demokrasiyi tehdit etmektedir.
Birkaç yıldır iki konunun verdiği net mesaj, Türkiye’nin gittiği istikametle ilgili kaygı verici işaretler taşıyor.
Kimilerine basit gelebilir, yeterince önemsemeyebilir ama sosyologların ciddi kaygıları var.
Basitinden başlayalım...
Farkında mısınız, futbola ilgi son yıllarda azaldı.
Bu durum maçların reytingine, tribünlerde seyirci sayısına etki etti.
Konunun PASSOLİG ile bağlantısı ve etkisi iddia edildiği kadar değil...
Türk Milleti teknoloji kuıllanımına meraklı.
Sokaklarda kredi kartı dağıtılan dünyadaki belki de tek ülke.
Seyirci istese PASSOLİG temin etmekte bu kadar nazlanmazdı.
Öyle temel sorun ne olmalı?
Spor otoritelerine sordum...
3 Temmuz 2011’de Türkiye'nin 15 şehrinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen ve birçok aktif yönetici ile futbolcunun gözaltına alınması sonucu başlayan ŞİKE OPERASYONU ve ardından gelen dava KIRILMA NOKTASI oldu.
Sadece ülke içinde değil, bahis oyunlarının dış bağlantıları nedeniyle oynanan maçların sonuçlarına güven büyük ölçüde azaldı.
Maçların sahada değil, daha oynanmadan SAHA DIŞINDA kazanıldığı inancı güçlendi.
Örneğin 2011 yılı şampiyonunun gerçekte kim olduğuna dair tartışmalar hala bitmedi. Trabzon’un öfkesi dinmiyor. Haklarının gasp edildiğini düşünüyorlar.
Futbolda ne kulüp başkanlarına, ne teknik direktörlere, ne hakemlere, ne oyunculara güven kaldı.
Para dolu çantaların sahada geçer akçe olduğu ortaya çıktı.
Kuralları belli olan rekabete dayalı bir aktivitede kural dışı unsurlar sonuç üzerinde belirleyici olmaya başlamışsa, işin çivisi çıkmış demektir.
Nitekim öyle oldu. Futbola duyulan ilgi, maçlara duyulan heyecan azaldı.
Skora güven SIFIRLANDI.
Asıl tehlike şu:
Giderek siyasete olan ilgi de kayboluyor.
Hiç kuşkusuz demokrasiyi tehdit eden en büyük risk bu...
Üstelik İÇ GÜVENLİK PAKETİ vb yasalarla toplumun kendini demokratik kanallar aracılığıyla ifade etme imkanı da giderek sınırlanınca, anti-demokratik ifade yöntemlerinin giderek zemin bulma riski de kaygı verici unsurlar arasında.
İçişleri Bakanlığı’nın verdiği rakamlara göre 60’ın üzerinde parti var ama, seçmen alternatifsizlik açmazında...
Erdoğan’ın ve çırağı Davutoğlu’nun sürekli CHP’ye vurması bilinçli bir taktiğe dayanıyor.
Bu politika küçük sağ partilerin tamamını eritiyor.
Meydanlarda Gazze, Mısır, Myanmar, Filistin haykırışları buralarda yaşayanların acılarını zerre miktar azaltmadığı gibi bunu da amaçlamıyor. Üstelik üslup sorunlu olduğundan oralarda yaşayanların acılarını daha da katlıyor.
İslam Aleminin derin yaralarını tedaviyi amaçlayan, bu yönde stratejik adımlar atan değil, acılar üzerinden samimiyetsizce siyaset yapan bir tablo var karşımızda...
Mısırlı Esra için canlı yayınlarda ağlanırken, oy alması muhtemel hedef kitlesinden olmadığı için yakılarak öldürülen Özgecan Aslan için gözleri nemlenmiyor bile...
Varsın olsun, Türkiye’de seçmen bunu yiyor ve önce şişirilen gazı sonrasında sandığa boşaltılarak misliyle karşılığı alınıyor...
Her şeyi OY olarak gören, bunun için yapamayacağı iş kalmayan GÖZÜDÖNMÜŞ bir siyasi anlayış var
Bu yolda her türlü HUKUKSUZLUĞU, tuzağı, aldatma ve YALANI da mübah görüyorlar.
Hatta devleti İslami olarak görmedikleri için bu yolla devlet gaspı için FETVALANDIRILMIŞ bile olabilirler.
Demokrasi böyle gider mi?
Elbette gitmez.
AKP son 2 yılda ülkeyi ve demokrasiyi değil, kendini, daha doğrusu bir avuç insanın ikbalini korumayı hedefleyen bir yapıya büründü...
İÇ GÜVENLİK PAKETİ bile toplumsal öfkeye karşı SARAYIN GÜVENLİĞİNİ korumayı amaçlıyor ama, beyhude... Kendi elleriyle kendi geleceklerini karartıyorlar.
Toplumsal güvenliğin teminatı daha çok demokrasi olmalı...
Futbolda Şike nasıl ki futbola ilgiyi bitirdiyse, siyasetteki hile, trafodaki kedi, genel başkanların çiftliği haline gelen partiler ve toplumdaki renklerin kendini ifade edebileceği mecraların kalmaması demokrasiyi de iyice aşındırdı.
23 Nisan Şiiri ezbertetilmiş çocuk gibi, ustasına öyküneyim derken avaz avaz çıkan sesiyle kürsüde önünde duran bardaktaki suyu bile titreştiremeyen Davutoğlu siyasi figürü, demokrasinin işlerliğinin teminatı olma açısından ülkeye de dünyaya dazerre kadar güven vermiyor.
Yol yakınken uyarayım...
Demokrasinin çivisi çıkaran AKP, kendi elleriyle kestiği ağacın altında kaldığını gördüğünde maalesef iş işten geçmiş olacak.
Yeterince açık anlatabildim mi bilmiyorum.
13 yıllık kazanımı 13 ayda SIFIRLADILAR...
Yazık oldu hepsine..."