Osmanlı hakaretine cevap gecikmedi

Hem Kanuni hem Osmanlı vatandaşları için öyle bir aşağılama yaptı ki...

Osmanlı hakaretine cevap gecikmedi

Osmanlı İmparatoru Kanuni Sultan Süleyman dönemini 'muhteşem sefalet' diye değerlendiren Hürriyet yazarı Özdemir İnce'ye cevap geldi. NE DEMİŞTİ? "I. Süleyman'ın kendisi belki “Muhteşem” idi ama, devr-i saltanatı tam anlamıyla bir sefaletti. Özellikle Anadolu halkı sefildi. Halkın kırlarda hayvanlar gibi ot yediğini bildiren dilekçe 1564 yılında yazılmış. I. Süleyman 1566 yılında ölmüş. Halk hangi hükümdar zamanında ot yemiş?! Yok muhteşemmiş de, yok atalarımızmış da, yok atalarına kötü laf ettirmezlermiş de! Halkına ot yedirten ataya “Muhteşem” ya da “Kanunî” denilemez! Gerçek Halk'ın atası Osmanlı değil, kırsalda hayvanlar gibi ot yemek zorunda kalan yoksul insanlardır. Osmanlı tarihine bir kez de “iktisadî ve içtimaî” açıdan bakın adama benzer bir tek hükümdar bulamazsınız." HİLMİ YAVUZ, ZAMAN'DAKİ KÖŞESİNDEN TARİHE GEÇECEK CEVAP VERDİ Osmanlı, ot mu yiyordu? Osmanlı'nın çöküşünden bu yana neredeyse yüzyıl geçmiş olmasına rağmen bugün hâlâ Osmanlı'dan ya bir özdeşlik ya da bir karşıtlık olarak söz ediliyor olması, size anlamlı gelmiyor mu? Anlamlı, evet, ama bunun elbette bir açıklaması olmak gerekiyor. Ama önce, Osmanlı'nın alımlanış tarzına bakılması söz konusu. Osmanlı'yla özdeşlik, Neo-Osmanlıcılık, Osmanlı karşıtlığı ise, düpedüz bir düşmanlık biçiminde dile getiriliyor. Özdeşlik bağlamında Neo-Osmanlıcılığın ya da karşıtlık bağlamında Osmanlı düşmanlığının, Osmanlı'yı tanımlamakta, tıpkı körlerin fili tanımladıkları gibi davrandıklarına kuşku yok. Osmanlı düşmanlığında körlerin fili tanımlaması bağlamında son örnek, Özdemir İnce! Mustafa Akdağ'ın tanıklığına dayanarak, Kanuni döneminin bir 'muhteşem sefalet' dönemi olduğunu, Anadolu insanının açlıktan ot yediğini aktarıyor. Olabilir, doğrudur da! Ama Osmanlı, bu mudur? Osmanlı'yı, Kanuni dönemini, sadece insanların belirli bir dönemde açlıktan ot yedikleri bir imparatorluk olarak tanımlamak, hangi feraset ve elbette vicdan sahibinin kabul edebileceği bir tanımdır Allah aşkına? Osmanlı, Cumhuriyet'le birlikte, Kemalist Cumhuriyet'in mefhum-u muhalifidir; bir başka deyişle, Osmanlı ne idiyse, Cumhuriyet onun tam karşıtıdır. Resmi tarih, 'Prof. Dr. Walter Andrews'ün deyişiyle, "Türk modernitesi anlatısında 'öteki'ni [Osmanlı'yı H.Y.] 'zorbalık, kandökücülük, boyun eğdirme'" ile veya 'Osmanlı edebiyatının cinsellik, sarhoşluk, anlamsızlıkgibi ögelerini' öne çıkararak dile getirmiştir. Bu ögelerin dışında kalan ne varsa, 'görünmez' kılınmış veya Victoria Holbrook'un deyişiyle, 'Osmanlı kültürünün belirli ögelerini retorik olarak bastırmak ve dışlamak' yoluna gidilmiştir. Kemalist bilinçdışınınbu bağlamda diskursif yapılanmasının tek örneği Özdemir İnce değildir elbet. Osmanlı sultanları Özdemir İnce gibiler için kan dökücü, zorba cinsellik düşkünü, sarhoşkimlikler; halk ise, açlıktanotyiyen umarsızlardır. Osmanlı kültürü mü? Böyle bir şey sözkonusu değildir onlara göre;- sözkonusu değildir, çünkü ya görünmez kılınmış, ya bastırılmış ya da, dışlanmıştır. Cumhuriyet modernliği anlatısının Oryantalizmden öte bir anlam taşımadığının apaçık kanıtı! Cumhuriyet kültürü, bütün kurumlarıyla yerli yerine oturmuşsa eğer, Osmanlı düşmanlığını,'açlıktan ot yiyen insanlar' retoriği ile yeniden üretmeye çabalamanın anlamı nedir?Anlamı, Osmanlı'nın Türk insanı için, aidiyet ve kimlik inşasında, bugün bile, bir 'imtidad'ınzihinsel referansı olmasıdır. Oryantalist bir modernleşme projesinin bastırma, dışlama ve görünmez kılınma dayatması, bir işe yaramamıştır... Kaldı ki, yoksulluk ve boyun eğdirme, sadece Osmanlı'da mı görülmüştür? Cumhuriyet tarihinin tek parti dönemi, yoksulluk ve boyun eğdirmenin sayısız örnekleriyle dolu değil midir? Prof. Dr. Mübeccel Kıray, 1985 yılında yayımlanan bir makalesinde şunları yazmaktaydı: '1950'lere kadar Türkiye'de nüfusun büyük çoğunluğu, hâlâ kendi kendine yeten, geçimlik tarımla uğraşan, dışarısı ile ilişkileri askerlik hizmeti ve vergi ile sınırlı, akrabalık bağları ağır basan, öküzü, sabanı, kaderci inançları ile yaşayan köylülerden oluşmakta idi.' Askerlik ve vergi! Tek parti döneminde köylünün devletle olan ilişkisi sadece bundan ibarettir. Devlet, vermemiş, sadece almıştır: Askere ALMIŞ'tır, vergi ALMIŞ'tır! Ayrıca şu da var:Özdemir İnce, benim yaşımdadır; İkinci Dünya Savaşı yılları'nı, o da benim gibi yaşamıştır. İnsanların mısır koçanı yedikleri günleri hatırlamıyor mudur? Dahası,akrabalık bağlarının ağır basması, antropolojik olarak Türk köyünün 1950'lere gelinceye kadar Neolitik dönemin koşullarında yaşadığının bir göstergesi değil midir? Ben Türkiye Cumhuriyeti'ni, mısır koçanı yiyen insanlarla tanımlamıyorum. Özdemir İnce de, bu neviden türrehattan vazgeçsin artık! Epeydir, sıkmaya başladı çünkü!
<< Önceki Haber Osmanlı hakaretine cevap gecikmedi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER