Hüseyin Cahit
Fırat, üniversitede iktisat okuyup iş dünyasına atılan bir
işadamıydı... Bir otomobil firmasının
Türkiye mümessili olarak yıllarca çalıştı, sonrasında hayatını 30 senedir araştırdığı bitkiler değiştirdi. Yıllarca üzerinde çalıştığı bitkilerden geçen yıl sonuç aldı ve bir ilaç buldu.
Sağlık Bakanlığı’ndan izin alınarak, bu ilacın tampon şeklinde mendili, sıvısı ve diş tedavisi için
iğne ampulü gibi versiyonları üretildi. Hepsinin ortak özelliği kanamayı durdurmasıydı.
İlaç geçen yıl piyasaya çıktı, cerrahlar bu ilacı
hastanelerde kullanmaya başladı. Örneğin;
İnönü Üniversitesi
Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sezai Yılmaz, Turgut
Özal Tıp Merkezi’nde yaptığı
karaciğer nakillerinde kanamayı durduran bu ilacı kullandığını belirterek ‘Son derece olumlu etkisini gördüm. Etkisi yüksekti. Şimdi bu ilaçla ilgili karşılaştırmalı olarak bir bilimsel çalışma yapmayı düşünüyorum’ diyor.
İlaç piyasaya çıktı ama Fırat’ın çalışmaları sona ermedi... ‘Acaba
kansere çare bulabilir miyiz?’ diye doktorlarla bilimsel çalışmalarını sürdürüyor. Hatta kongrelerde bu çalışmaları bilim insanlarına sunuyor. Prof. Dr. Osman
İlhan, geçtiğimiz aylarda yapılan bir hemotoloji kongresinde Fırat’ın şirketinin kanserle ilgili yaptıkları çalışmaları sunduklarını belirterek şunları söylüyor: ‘Hazırlanan formülün laboratuvarda tüp camda kanser hücresi üzerindeki etkisi büyüktü. Bunlar çok olumlu gelişmeler ama bu etkinin kesin olduğunu kanıtlamak lazım. O nedenle önce
hayvan, sonra insan üzerinde uygulanması için
Sağlık Bakanlığı Etik Kurulu’ndan izin alınması gerekiyor.’
Fırat’ın şirketinin bir başka çalışması ise hastane enfeksiyonuyla ilgili. Bu konuda Prof. Dr. Metin Yerebakan ile çalışılıyor. Yerebakan, patojenlerin bulaştığı yerlerde, koruyucu nitelikli özel
boya geliştirme çalışmalarının sürdüğünü söylüyor.
TIP FAKÜLTESİNDE OKUMADI
İşte
Malatyalı, 56 yaşındaki işadamı Hüseyin Cahit Fırat’ın üzerinde çalıştığı konular bunlar... Son derece mütevazı ama hastalıklara çare
arama konusunda cesur. Asıl bombasını önümüzdeki Temmuz ayında yapacağı basın toplantısında patlatacağını söylüyor ama ser veriyor sır vermiyor. Bir süre önce gırtlak kanserini yenen Fırat, tehlikelerden korunmak için altı devlet korumasıyla dolaşıyor.
Onu yakından tanımak ve çalışmalarını öğrenmek üzere kapısını çaldık... İşte anlattıkları...
Nasıl bir çocukluktu?
Çok iyi bir çocukluk geçirdim ama sonrası o kadar iyi olmadı sanırım. Amcamın Türkiye’deki 1950’de ilk
uçak kazasında ölmesi, babamın
İstanbul’a kahredip Malatya’ya gitmesi... Sonrasında iyi bir eğitim aldım. Beş kardeştik.
İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdim. İyi ki tıp fakültesini seçmemişim çünkü bugün yaptıklarım olmazdı.
Neden olmazdı?
Hocaların yazdıkları dışına çıkamıyorsunuz. Ben onun dışına çıkarak bir şey yaptım. Ayrıca tıpla ilgim yoktu.
Bu ilacı nasıl buldunuz?
Benim bir hocam vardı, adı Ahmet Düvenci. Uzun yıllar
Belçika’da yaşamıştı. Kokular üzerine çalışıyordu. Ben 30 yıldır bu işle uğraşıyorum, o ömrünün çoğunu bu işe harcamıştı. Onunla birlikte çalıştım, onun formülüyle kendi formülümü karıştırdım. Onun formülünde bazı şifreler vardı onlar çözülmemişti. Benim formülüm onun şifrelerini çözdü.
Neden bitkiler üzerinde çalışıyordunuz?
Dedemin bitkilerle uğraşıları vardı. Belki de ondan ilgim. Bu bitkiler oluştuktan sonra öyle bir farklı işleme giriyor ki işte o noktada dünya allak bullak oluyor. Yapılış tarzında her şey değişiyor. O yüzden diyorum bulana patentini vereceğim. Buna kocakarı ilacı diyen var, değil. Sonuçta tüm ilaçların kökeninde bitki vardır ama bu onun dışına çıkıyor.
Peki kanamayı kesen bu ilaç ne zaman doğdu?
Beş yıl önce kontağı çevirdim. Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat aldık, ambalajı yaptık, bir yıl önce piyasaya çıkardık. İlacı Türkiye’de üretiyoruz,
Ankara ve İstanbul’da fabrikalarımız var.
Tek başınızdaydınız, zorlandınız mı?
Tabii ki zorlandım. Önceleri kimse inanmıyordu,
rüya gördüğümü düşünüyordu. Yakın çevrem her zaman destekledi. Evde parmağı kanayan bu ilaçla kanamayı durduruyordu.
İlaç araştırmaları pahalı bir iştir ve uzun yıllar gerektirir.
30 yıl süren araştırmamda ne kadar para harcadığımı hatırlamıyorum. Halen de çalışmalarımız sürüyor. İlacın etkisini görmek için, yurtdışından bir virüs satın alıyorsunuz, fiyatı 5 bin dolar. Sonuçta bu şirketin ortakları var.
Hep şöyle bir tartışma var. Aslında kanserin çaresinin bulunduğu ama o sektördeki parayı kaybetmemek için ilaç firmalarının buna engel olduğu söylenir.
İlaç firmaları çare olan bir şeyi yapmıyorlar iddiasına katılmıyorum. İlaç bulmak çok zor bir iş, pek çok bilimsel kuruldan, araştırmadan geçmesi gerekiyor. Kansere çare bulmak kolay değil. Kanser çok iddialı bir konu. Kanserle ilgili çalışmalarımız sürüyor. Bunları şu an açıklayamam çünkü tam netleşmedi ama çok umut verici gelişmeler elde ettik. Öte yandan.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı ile ilgili de çalışmalar sürüyor.
İlaç, yurtdışında satılıyor mu?
CE belgesi için çalışmalar tamamlandı. Birçok ülkenin sağlık bakanlıklarına başvuruda bulunduk,
yanıt bekliyoruz.
İlk başladığınız yıllarla şimdi arasında ne fark görüyorsunuz?
Çok mutluyum. Daha az insan kan kaybından ölecek. Daha az çocuk annesiz babasız kalacak. Kan anonsları azalacak.
Formülü getirene patenti vereceğinizi söylüyorsunuz. Size bir şey olursa formül ne olacak?
Bu şirketin ortakları var ve formül onlarda da var. İki çocuğum bu şirkette benimle çalışıyor.
***
Kanserle ilgili çalışmaları da tıp kongrelerinde büyük heyecan yaratan Fırat, gırtlak kanserini yendiğini gururla anlatırken asıl
buluşunu temmuz ayında açıklayacağını söylüyor
Bu ilacın hammaddesi güzellik sektöründe işe yarıyor mu?
Bir
krem üzerinde çalışıyoruz. Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsatını da aldım, çevremdeki tüm kadınlar bu kremi kullanıyor.
Nasıl bir krem?
Hücreleri yenileyen bir krem.
Londra’daki Pahsa adlı kliniğe gönderdim, önce bakmadılar. Para istediler araştırma için. ‘1 lira vermem, bakıyorlarsa baksınlar’ dedim. Sonra araştırmayı para almadan yaptılar. 26 gün kullandılar ve yüzde 62 düzelme oldu. Hemen üretelim dediler.
Anti aging etkisi var...
Anti aging’in kralı (gülüyor).
Kremi siz kullanıyor musunuz?
Ben kullanmıyorum, iki yıl sonra başlayacağım (gülüyor). Eşim kullanıyor, yaşını söylediğinde kimse inanmıyor. Bu krem aynı zamanda
doğum izini, selüliti de azaltıyor.
Ne zaman piyasaya çıkacak?
Krem çok uğraşı isteyen bir iş.
Türk malı deyince halen bir önyargı var. Fransızlar satın almak istiyor. Ne yapacağıma karar veremedim.
Başka ilaçlar üzerinde çalışıyor musunuz?
35 ayrı dalda çalışma yapılıyor. Örneğin hastane enfeksiyonu. Osman Yağmurdereli, eski bakanlardan Veysel Atasoy hastane enfeksiyonundan hayatını kaybetti. En son Ankara’da ölen bebekler. Onları görünce çalışmaları hızlandırdım. Hastane enfeksiyonu tüm dünyada öldürüyor. Biz bir solüsyon üreterek, bunu boya içine katarak bu sorunu çözmeyi hedefliyoruz.
Nasıl olacak o?
Halen üzerinde çalışıyoruz.
Avrupa’dan 8 bin euro’ya ölmeyen bir virüs getirdik. O virüs üzerinde de çalıştık. O virüsü bile yok etti. Bu solüsyonu
duvar boyası içine katıp da hastane odalarının duvarı iki yılda bir boyandığında sorun ortadan kalkacak. Halen çalışmalarımız sürüyor. Üç-dört ayda deneyler tamamlanır. Her şey yolunda giderse, piyasaya çıkaracağız.
Kaçıralabilirim de öldürülebilirim de
Hüseyin Cahit Fırat ile röportaja gittiğimizde kendimizi adeta film setinde hissediyoruz. Kapıda bizi korumalar karşılıyor, Fırat’ın yanına gitmek için pek çok kapıdan geçiyoruz. Merak ediyoruz ve soruyoruz...
Bu kadar çalışma sonucu tehdit alıyor musunuz?
Hayır almıyorum.
Ama korumalarınız var...
Altı korumam var, devlet koruması. Güvenlikte çalışanlar, her ihtimale karşı talep etmişler.
İhtimal dediğiniz nedir?
Kaçırılabilirim, öldürülebilirim... Sonuçta yaptığım iş birilerini rahatsız edebilir. Ürettiklerinizle bir diğerinin yaptığını atıl hale getiriyorsanız kimse sizi sevmez.
Sizin hastalığınız ne zaman ortaya çıktı?
Her gün doktorlarla birlikteydim. Şarkılar söyleyen, ut çalan insandık. Çok da güzel sesim vardı. Altı yıl önce bir gün sesimde bir sorun oldu ve doktorlar
ameliyat dediler. Üç yıl boyunca evdeydim, konuşamadım. Sadece hastaneye kontrole gidiyordum.
Nasıl anlaşıyordunuz insanlarla?
Yazarak ve telefonda
mesaj çekerek. Şimdi mesaj çekmekten nefret ediyorum.
Peki iyileştiniz mi?
Hastalığımın eseri kalmadı. Ama konuşma durumu ne zaman düzelir bilmiyorum.
Geçtiğimiz günlerde yeni bir buluş açıklayacağınızı söylediniz, nedir o?
Şimdi açıklayamam, halen çalışıyoruz. 100’ün üzerinde bilim insanının
hizmet verdiği bir kurum oluşturduk. Kocakarı ilacı olayı hafifletiyor. Bunu böyle değerlendirmek yerine, benim kadar sahiplenmeleri gerekiyor. Bu artık
Türkiye Cumhuriyeti’ne mal olmuş bir şey. Daha dikkatli kelimeler seçilmesi gerekiyor. Son dört beş yılın en önemli tıp buluşu,
Nobel’e
aday olmalı gibi laflar ediliyor. Türkiye’de pek çok üniversitede bu ilaçla ilgili araştırmalar yapılıyor. Birinde yanıkla ilgili, diğerinde kırışıklıkları gidermek için, dişle ilgili çalışmalar yapılıyor. Yani bu ilacın kan durdurma etkisinin dışında başka etkileri de araştırılıyor.
Nobel ödülü alır diye görüyor musunuz?
Az bile kalır, çağın olayı. Çok büyük etki yaratacak.
Nasıl yani?
Temmuz ayında yeni buluşumuzu açıklayacağız, dünya iki kere sallanacak, yedi şiddetinde deprem olacak.
STAR