1994 yılında
terörle mücadele için
özel birlik kuran Şarman, ihtiyaç duyulan
silahları getirmek için Bulgaristan’la hava köprüsü oluşturulduğunu söyledi. Dönemin
Genelkurmay Başkanı Doğan
Güreş’in emriyle askerî uçakların kullanıldığını kaydeden Şarman, özel birliği devlet mekanizması içinde kurduklarını ifade ediyor. Zaman’ın sorularını cevaplayan Şarman, “Özel ordu benim değil, devletindi. Silahlar kayıp değildi ve ben rüşvet almadım.” diyor.
İntikam amacıyla kendisine tuzak kurulduğunu iddia ediyor. Yaklaşık 2,7 milyon dolara alınan silahları sadece kendi birliklerine değil çeşitli illere verdiklerini anlatan eski vali, “Ne getirdiysek Jandarma’ya verdik.
Kalaşnikof, makineli
tüfek,
roketatar ve el bombaları vardı.” şeklinde konuşuyor.
eski
Batman Valisi
Salih Şarman, tebdil-i kıyafetle dağlarda
Hizbullah kampı aradığını ileri sürüyor. Şarman, “Batman’da uyuşturucu trafiğini kesip
PKK ve Hizbullah’ı bitirdiğim için buralarla iç içe yaşayan mahalli mütegallibe bir siyasi partide kümelendi, o parti
iktidara gelince de, benim şahsımda örgütlerin ve uyuşturucunun intikamını alarak beni hapse attırdılar.” şeklinde konuşuyor.
Batman’a 1993 yılında vali olduğunda dağlara PKK’nın, merkeze Hizbullah’ın tamamen hakim olduğunu, tek çare olarak
jandarma, polis
özel harekat ve koruculardan oluşan Karma Özel
Harekat Birliği’ni (KÖHB) kurduğunu belirten eski Batman Valisi, birçok
soruşturmaya, spekülasyona ve mahkemelere konu olan ‘
özel ordu’ konusunu şöyle anlattı: “Özel birliği tamamen devlet mekanizması içinde kurduk. Yaptığımız her şey yasaldı. Ekibimle düşündük birlik projesini,
Başbakan Çiller’e sunduk, büyük bir
destek gördü, onaylandı.
Genelkurmay Başkanı Güreş de destek verdi. 1000 kişilik birlik planladık; ama sayı 800’ü geçmedi hiç. Ödenek, Yüksek Planlama Kurulu kararıyla Başbakanlık’tan geldi. Toplu
Konut İdaresi, örtülü
ödenek gibi kaynaklardan 3 milyon dolar verildi bize. Bunun 2 milyon 700 binini silah alımına ve özel birlik, kışla kurmaya harcadık.” Sonraki dönemde kaybolduğu iddia edilen silahların getirildiği ülkeleri de açıklayan Şarman, sözlerine şöyle devam etti: “Silahları ilk etapta Çin’den getirdik. Mesafe uzun olduğu için sıkıntı yaşadık, sonra Bulgaristan’daki kaynağı bulduk. Oradan getirmeye başladık. Bulgaristan’ın devlet kuruluşu olan silah üreticisi bir firmadan alıyorduk. Ne getirdiysek Jandarma’ya verdik. Kalaşnikof,
makineli tüfekler, roketatarlar, el bombaları, gece görüş
sistemleri, aydınlatma sistemleri ve bunların mühimmatı vardı. Silahları sadece bizim birliğe değil çeşitli bölgelere, illere de verdik. ABD ve Almanya’dan silah değil; ama
teknik cihazlar aldık.
Kayıp silahlar diye bir şey yoktu, uyduruldu. Soruşturma konusu yapılınca, hem Jandarma’daki hepsinin demirbaş kayıtlarını, hem gümrük kayıtlarını çıkardık verdik.” Silahların Bulgaristan’dan getirilmesinin, Genelkurmay Başkanı’nın inisiyatifiyle kurduğu hava köprüsü sayesinde gerçekleştiğini belirten Şarman,
Türkiye tarihinde ilk kez bir Demirperde ülkesiyle bu amaçla askerî uçakla bir hava köprüsü kurulduğunu anlattı. Salih Şarman, “Birliğin kurulması ve silahların getirilmesinde büyük destek veren Güreş, daha sonra ise beni tanımadığını söyledi.” şeklinde konuştu.
Özel ordu KÖHB’ün 8 ay içinde Batman kırsalını PKK’dan, şehir merkezini ise Hizbullah’tan temizlediğini belirten Şarman, bu başarı sonunda 1997 yılında Batman’ın
OHAL kapsamından çıkartıldığını hatırlattı. Bu aşamada büyük uyuşturucu operasyonları da yaptıklarını söyleyen Şarman; “Gerek örgütleri bölgeden sürmemiz ve gerekse uyuşturucu yolunu tıkamamız, örgütlerle kucak kucağa yaşayan Batman’ın mahalli mütegallibesini kızdırdı, bize kin tuttular.” dedikten sonra, başına gelenlerin asıl sebebi olduğunu iddia ettiği ‘intikam komplosunu’ şöyle anlattı: “Bunlar bir müddet sonra bir siyasi partinin çatısı altında kümelenip Ankara’ya geçti, milletvekili filan oldular, o parti de iktidar ortağı oldu. Bu kişiler siyasi hayatlarını, yaptığımız
hizmetlerin hesabını sormaya adadı. Medyayı da yanıltarak bazı şeyler varmış gibi bir
linç operasyonu başlatıldı. Daha ben görevdeyken benimle uğraşmaya başlamışlardı. Hepsi kayıtlı silahları kayıp gibi göstererek hakkımda
davalar açtırıldı, bir şey elde edemediler. En son, bir rüşvet
araba olayı uyduruldu. O kadar basit ve komikti ki, önem vermedim. Ve
hapis cezası aldım. Ama rüşvet varsa iki taraflı olur. Benim mahkum olduğum rüşvet davasında bir tek ben varım; ama rüşveti veren yok. Kim bu rüşveti veren, açıklasınlar da bilelim.”
Dağlarda Hizbullah üyelerini aradı
Şarman, hâlâ tartışılan Hizbullah’a ilişkin şu ilginç anısını anlattı: Batman’da göreve başladığımda,‘Hizbullah’ı devlet kurdu’ filan deniyordu. Merak ettim, bütün ilgili kişilere sordum. Herkes, devletin Hizbullah’la ilişkisi olmadığını söylüyordu. Resmî yapıda bunun izine rastlayamadım. Ama tatmin olmadım. ‘Dağlarda şurada burada Hizbullah kampları var’ deniliyordu. Ankara’ya gidiyorum diye çıkıp, kılık değiştirip, yanımda birkaç güvendiğim arkadaşımla o dağlarda, mağaralarda günlerce dolaştım, Hizbullah kampı aradım. Ama ne kampa, ne de en ufak ize rastladım. Hizbullah’ın PKK ile çatışması, ideoloji farklılığından ve etkinlik mücadelesindendi.
Korkut Eken’le kaderimiz aynı
Üç
hapishane dolaşan Salih Şarman, hapiste büyük itibar gördüğünü, saygı duyulduğunu anlattı. Ayaş’a getirildiğinin ertesi gün Korkut Eken’in kendisini ziyaret ettiğini belirten Şarman, daha sonra ona iade-i ziyaret yaptığını belirterek, devlete yaptıkları hizmetler ve gördükleri karşılıklar bakımından Eken’le çok benzeştiklerini, kaderlerinin aynı olduğunu anlattı. Kendisinin de Korkut Eken gibi büyük haksızlıklara uğradığını belirten Şarman; “Sistem bizi o kadar dışladı ki, en yakın dost ve arkadaşlarımız bile aramaz oldu. Devletime hizmet etmekten başka bir işim olmadı. Bana AİHM’de dava aç diyorlar. Açmam. Bu devlet benim devletim, ona laf getirtmem.” dedi.
Hapishanede kitap yazdım
Hapisteyken 300 sayfalık bir kitap yazan Şarman, burada hakkındaki iddiaları hukuki yoldan ve anılarını anlatarak çürütmeye çalışıyor. Kitabı yayınlama konusunda kararsız olan Şarman, hem gerçeğin bilinmesini istediğini belirtiyor, hem de; “Ama ben bu devleti ve memleketi seviyorum, kitabı yayınlayıp yargıyı zedelemek istemem. Tamamen intikam duygusuyla mahkum edildim. Ama zaten devlet ve yargı yerden yere vuruluyor. Bu furyaya katılmak da istemiyorum.” diyor.
Zaman