Zaman yüzde 47'yi alanlara değil, hatalarıyla, tembellikleriyle, önyargılarıyla bunu onlara verenlere kızma ve onların kendilerine çekidüzen vermelerini sağlama zamanıdır.Zafer bazen karşı tarafın hatalarından kazanılır. Zaman, 'Ne yapacağını iyi bilemeyen' insanlarımızı kazanma zamanıdır
Eski
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Hilmi Özkök, kendisiyle yaptığımız mülakatın son bölümünde
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile yürüttüğü çalışma ilişkisi, eski
TBMM Başkanı
Bülent Arınç hakkında söylediği
tartışma yaratan sözler ve 22 Temmuz
seçimleriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Kendisine yönelttiğimiz sorular ve Özkök'ün yanıtları özetle şöyle:
Mayıs 2006'da Danıştay'a yapılan saldırıda öldürülen Yargıç
Yücel Özbilgin'in cenazesinde halkın gösterdiği tepkileri "takdir edici" bulduğunuzu, bunun daimilik kazanması gerektiğini söylemiştiniz.
Başbakan Erdoğan da bunun üzerine "Geleceğe yönelik olarak da bu tür
eylem ve tepki içerisinde olmayı beklemek, bunlara yönelik
tavsiyelerde bulunmak, asla doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü sorumluluk mevkiinde olan insanlar, neyi, nasıl tavsiye edeceğimizi bilmemiz gerekir.
Sorumluluk mevkiinde olan insanların söylediği her sözün bir bedeli vardır. Bu iç huzuru etkiler" diye karşılık vermişti. Kendisiyle ilişkiniz bundan nasıl etkilendi?
BAŞBAKAN'A İNCİNDİM
Tepkiler için görüşüm sorulduğunda tepkilerin "takdire şayan" olduğunu ifade edecekken "şayan" sözü anlaşılmaz diye son anda "takdir edilecek" demek istedimse de ağzımdan "takdir edici" yanlış ifadesi çıktı. Tabii "demokratik tepki" desem daha iyi olurdu. Fakat sadece "tepki" dedim.
Şüphesiz demokratik tepkileri kastettim. Esasen süre giden tepki demokratikti ve ben bunun devamlılık göstermesini diledim. Tek, devamı olmayan eylemler benzer olayları şüphesiz caydıramaz.
Toplumun benzer olaylara karşı tepkisinin, gayet tabii demokratik tepkisinin, devamlılık arz etmesi büyük önem taşır.
Bu sözlerime sayın Başbakan'ın basın yoluyla cevabını haksız buldum ve incindim. Çünkü beni tanıyan herkes demokratik olmayan ve şiddet içeren bir eylem önermeyeceğimi bilir. Aslında birçok kişi bunu anladı. Ancak incinmem Sayın Başbakan'a olan tutumumu değiştirmedi. Çünkü kırgınlıkların devlet işlerine menfi şekilde yansımasına asla fırsat vermeyen bir anlayışım vardır. Doğrusunu söylemek gerekirse Sayın Başbakan'ın bana karşı tutumunda da bu olaydan dolayı bir değişiklik hissetmedim.
Görevinizden ayrılmadan önce
TBMM Başkanı Bülent Arınç için, "Sizin döneminizde Meclis'in saygınlığı ve
siyaset kurumunun saygınlığı arttı. Bunu önemsiyorum, sizi
tebrik ediyorum" dediğiniz için büyük tepki aldınız. Bu tepkileri nasıl karşılıyorsunuz?
Çocuklar arasında oynanan bir oyun vardır. Kulaktan kulağa. Söylenen şeyler kulaktan kulağa aktarılırken o kadar çok değişir ki, sonunda bazen çok şaşırtıcı söylemlere dönüşür. O gün konuşulanlar arasında son kamuoyu araştırmalarında parlamenterlere olan güvende yükselme görüldüğünü, bunun memnuniyet verici olduğunu söyledim.
"Sizin döneminizde" , "tebrik ediyorum" sözlerini kullandığımı sanmıyorum. Kullanmış olsaydım dahi bu beni üzmezdi. Bu bir resmi ziyaretti ve muhatabım Sayın Arınç değil, TBBM Başkanı'ydı. Ama ben Sayın Arınç'a, sayın Arınç
Basın Sözcüsü'ne, o muhabire, muhabir yazı işlerine derken sonuçta amacını aşmış sözler haline geldi.
BİRİLERİ KIZACAK DİYE DÜŞÜNCEME İHANET EDEMEM
İnanıyorum ki parlamenterlerin güvenilirliğinin artması, siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, sevinilecek bir şeydir. Ama memleketimizde maalesef öyle bir kanaat toptancılığı var ki, birisine kızıyorsak doğru veya yanlış onunla ilişkili her şeye kızıyoruz.
Ben böyle düşünüyorum ve birileri kızacak diye düşünceme
ihanet etmem. İyiye iyi, yanlışa yanlış, kötüye kötü. Bu benim tarzım.
ERDOĞAN'A ' ŞEFFAF BİR İLİŞKİ KURALIM' DEDİM
2002 seçimlerinden hemen sonra Genelkurmay karargâhında AKP lideri
Recep Tayyip Erdoğan'ı kabul ettiniz. Bu görüşmeyle ilgili olarak çok az şey basına yansıdı. Burada şekillenen bir mutabakat var mıydı?
Hayır. Genelkurmay -
Hükümet münasebetleri hakkında bir mutabakat aranmadı ve konuşulmadı. Ancak ziyarette, basın aracılığıyla ilişki yerine, şeffaf ve doğrudan ilişkinin daha olumlu ve yapıcı olacağı düşüncemi dile getirdim.
BEYİNLERİ GÖZLÜĞE MUHTAÇ OLANLAR VAR
22 Temmuz seçimlerinin sonuçlarını nasıl karşıladınız?
Zafer kendi imkân ve kabiliyetlerimiz kadar, bazen karşı tarafın hatalarından da kazanılır. Zaman yüzde 47'yi alanlara değil, hatalarıyla, tembellikleriyle, önyargılarıyla bunu onlara veren, beyinleri gözlüğe muhtaç olanlara kızma ve onların kendilerine çekidüzen vermelerini sağlama zamanıdır.
Zaman, "Ne yapacağını iyi bilemeyen" insanlarımızı küçümseme, onlara kızma değil onları sevme, kazanma ve eğitme zamanıdır.
MİLLİYET