İki gündür iki iddia süslüyor
gazete sayfalarını. İlki
darbecilerin
emekli Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök'e suikast planladığı, diğeri ise Özkök'ün devrin Jandarma Komutanı Şener Eruygur'a darbe toplantılarını izlettiği yönünde.
Bırakın doğruluğunu, suikastın bir iddia olarak gündeme gelmesi bile ürkütücü. Darbecilerin siyasi iktidardan önceki
hedefi, darbenin önündeki engel durumundaki komutanları Özkök Paşa mıydı?
Bu ciddi soruyu düşünürken aklıma o günlerde medyada sık sık
Rüştü Erdelhun olayını hatırlatan yazılar geliyor. Bilindiği gibi 27
Mayıs döneminin Genelkurmay başkanı olan Erdelhun Paşa, darbecilerle
işbirliği yapmadığı için koltuğunu kaybetti,
genç subaylar tarafından itildi, kakıldı, Yassıada'da yargılandı. Hiç yeri değilken durduk yerde gazete köşelerinde Özkök'e Erdelhun'un akıbetinin niye hatırlatıldığını şimdi daha iyi anlıyorum. Birileri 'Sonun Erdelhun gibi olur' derken bildikleri varmış meğer.
Ayışığı ve
Sarıkız gibi darbe planlarından haberdarmışlar. O yazılara burada
cevap vermiş, 'Sadece Erdelhun değil Aydemir de hatırlanmalı' demiştim. Bir kara leke olarak Erdelhun olayı yaşandı, doğru. Ancak tarih tek yönlü okunmaz. Birkaç yıl sonra
Talat Aydemir de başarısız darbe girişimlerinin bedelini hayatıyla ödedi, üç arkadaşıyla birlikte idam edildi. Erdelhun'un yaşadıklarını hatırlatanlar Talat Aydemir'in akıbetini akıllarından çıkarmamak zorunda.
Özkök Paşa'nın, kendisiyle ilgili korkunç iddialar hakkında ne düşündüğünü herkes merak ediyordu. Meslektaşlarımız sordu. Darbe senaryolarının odağındaki isim eski Jandarma Komutanı Eruygur'u makamına çağırarak darbe toplantılarını izletti mi? Özkök'ün bu soruya verdiği kısa cevap çok manidar: "
Yorum yok diyorum. Bu konuda hiçbir şey söylememiş oluyorum." Bu iki cümle aslında çok şey anlatıyor. Birçok yorumu da beraberinde getiriyor. Kesin bir dille yalanlamaması, olayın doğruluğuna kapı aralıyor. En yetkili ağızdan çıkan kısa cümle 'darbe planlarının' gerçek olduğuna işaret ediyor.
Eruygur'un kendisini izlettiği, telefonlarını dinlettiği iddiası için de yine aynı cevabı tekrarlıyor: 'Yorum yok'. Peki Eruygur'u yakın takibe aldırdı mı? Özkök, '
Hayır, ben astlarımı izletmedim. Bunu yaparsanız kimse size güvenmez.' diyor. Özel olarak izletmemesi, darbe toplantılarından haberdar olmadığı anlamına gelmez. Darbe, yasalara göre en büyük suç. Bu suça bulaşanlar herhalde direktife gerek duyulmaksızın, kendi mekanizması içinde takibe alınır, toplantıları izlenir. Bunu bilgi olarak söylemiyorum, sistemin selameti açısından böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Ya kendisini hedef alan suikast planları?.. Konunun diğer tarafları bir özel nedene bağlamasa da üst düzey
tedbirler alındığını doğruluyor. Özkök, CIA'nın bu yönde istihbarat verip vermediği konusunda, 'Korumalar bize duyurmadan tedbir alırlar. Böyle bir ihbar bana bildirilmiş değil.' diyor. Eğer bu korkunç, insanı ürküten iddialar karşısında 'yorum yok' ise, inkar yok ise 'çok şey var' demektir.
Bunları da yargı süreci ortaya çıkaracak. Nitekim Özkök Paşa da yargıya
havale ediyor. Bütün bunlar
Ergenekon soruşturmasının bir parçası. Çok kritik gelişmenin arifesindeyiz. Yarın, dört gözle beklenen
iddianame nihayet kamuoyuna açıklanacak. Daha doğrusu mahkemeye gönderilecek. Konu savcıdan mahkemeye intikal edecek. Hakkında bir uçtan öteki uca değin birbirinin zıddı yorumların yapıldığı Ergenekon davasının gerçek boyutunu iddianame ile anlayabileceğiz. Ben korku ve endişe ile değil, heyecan ve umutla iddianameyi bekleyenlerdenim.
Türkiye için dönüm noktası olarak görüyorum çünkü. Son söz olarak, cuma günü burada yazdığım 'Türkiye üzerine oyun kuranlar mutlaka Özkök Paşa faktörünü hesaba katmalı' cümlesini, yorumsuz yorumları gördükten sonra tekrarlamak istiyorum. Artık herkes anlamış olmalı ki; meydan boş değil, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...
MUSTAFA ÜNAL/ZAMAN